|
Allah kendi dinini korumayı vaad etmişken!

Yine bir Eylül ayında, tam 11 Eylül''den sonraki on yılı konuşurken ABD''nin Libya Büyükelçi''sinin, hem de Kaddafi benzeri bir görüntüde öldürülmesi, Müslümanlara yönelik savaş stratejilerinin bir üst seviyeye taşınmasına fırsat tanıyacak. Olay ne dine, ne de insanlığa sığar. Kur''an''ın da, İslam''ın da kimseden koruma beklemeyen bir din olması bu dine ait mucizelerden birisi kabul edilir. Hicr suresindeki 9. Ayet''de ”Kur''an-ı elbette biz indirdik, koruyacak olan da biziz” der. Böylesine açık bir ifade varken saçma sapan birisinin ortaya çıkardığı, saçma sapan bir filme bakarak cinayeti vazife edinmeyi İslam''a sığdırmak, bunu “Allah adına işlenen bir cinayet” olarak göstermek de, görmek de mümkün değildir.

11 EYLÜL SONRASI…

11 Eylül olaylarının sonucunda Müslüman coğrafyanın kontrolü de, darmaduman edilmesi de hız kazanmış; Bush bu olay ile “şer ekseni” diye tanımladığı ülkelere yönelik birçok operasyonun anahtarına sahip olmuştur. Aralarında 47 ülke vatandaşının da olduğu 6 bin kişinin öldüğü olay dünya tarihinin en büyük terör saldırısıdır. ABD 11 Eylül''den sonra uzaydan insan avına başlar. Pentagon, uzaydaki bütün uydularını Usame Bin Ladin''i bulmak için seferber eder. ABD halkı filmlerdeki gibi savaşa hazırlanır. Biyolojik silahlar, kimyasal silahlar, iklim savaşları Amerikalıların korkuları arasına girer. Gaz maskesi satışları patlar. Rusya ABD''ye tam destek verir. Amerikan ve İngiliz askeri güçleriyle ittifak anlaşmalar hız kazanır. Terörizme karşı cephe oluşturmak üzere Colin Powell 100 ülke ile koalisyon yapar. CIA''nın yabancı liderlere suikast düzenleme yasağının kaldırılması ve başka ülkelerde operasyon (siyasi cinayet) yapmasının önü yasal olarak açılır. Bush''un “Haçlı savaşları” tanımı o yıllarda bir gaf olarak kabul edilse de bilinçaltındaki algıyı ortaya koyması açısından önemlidir.

Amerikan-Britanya askeri gücünün Ortadoğu-İslam ülkelerindeki varlığı ve gücü artırılır. Basra körfezinde 12 bin, Türkiye''de İncirlik''te 2 bin, Kuveyt''te 3 bin, Kıbrıs''ta 2 bin, Suudi Arabistan''da 5 bin 700 asker varken bunlar daha da güçlendirilir. Katar''da Doha''da Amerikan deniz kuvvetlerinin konuşlanması da bu yıllara rastlar.

11 Eylül saldırısı gerçekleştiği zaman ABD''de Cumhuriyetçiler iktidardaydı, Libya Büyükelçisi''nin öldürülme hadisesinde ise Demokratlar iktidarda. Faillerin bulunmasında da, cezalandırılmasında da nüansların olup olmayacağını ise zamanla göreceğiz.

İdeolojiler aynı kaldığı sürece dünya düzeninin değişmesi beklenemez ancak Libya saldırısının Müslümanlara yönelik şiddet stratejilerini artıracağı kesin. İki tarafı keskin bıçak bu stratejinin yürürlükte olduğu bir dünyada “barış” kelimesi en çok konuşulup en az gerekleri yerine getirilen kavram olarak kalmaya devam edecek.

TÜSİAD''DAN DEMOKRATİK MUTABAKAT METNİNE DESTEK…

Dün TÜSİAD Yüksek İstişare Komisyonu''nun TBMM başkanı Cemil Çiçek''in de konuşmacı olduğu açılış toplantısı vardı. TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner buyurganlığın tekrar etmesine, karaborsa tarihin tekrarına, sertlik, nefret içeren ve uzlaşmadan uzak politikalara gösterdikleri tepkiyi dile getirdi. Boyner''in “Bizler vatandaşız, vatandaş olarak devletimiz bizim için var” ifadesini dinlerken patronlar kulübünün kendisini böyle ifade etmesinin önemli bir psikolojik değişim olduğunu düşündüm.

Boyner''in konuşmasında TBMM başkanı Cemil Çiçek''in “Demokratik Mutabakat Metni” önerisine verdiği destek pek çok defa belirtildi. Boyner''in ifadesi ile “Biz TBMM Başkanı''nın çağrısını anladık” diyen TÜSİAD, teröre karşı çözümün de bu çerçevede şekillenmesini önemsediğini söylüyor.

ANAYASA BU İKTİDARIN HALKA BORCUDUR

“Siyasete kalite getiren ''nasıl bir Türkiye ve nasıl bir gelecek'' sorusuna verilen kaliteli cevaplardır.”

Uzun bir siyasi geçmişe sahip bir siyasetçi olan TBMM başkanının bu tespiti üzerinde durmak gerekir. Cemil Çiçek TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi açılış konuşmasında önemli konulara değindi. Devletin kırmızı kitabında bile bu sorunun cevabının arandığını söyleyen Çiçek, bu kitabı çekmecede tutmayıp her gün okuduğunu da ayrıca belirtti.

19 Ekim''de çalışmaya başlayan Anayasa Komisyonun çalışmalarını ve yaşadıkları zorlukları anlattı…“Türkiye nüfusu 48 milyon iken yapılan, güvenlik önceliğinin her şeyden önemli tutulduğu bir dönemin felsefe ve ihtiyaçlarını yansıtan 1982 anayasası bugünün sorunlarının çözümünü de engelliyor. Dünün bilgi ve kalıplarıyla, 30 yılda 18 kez, neredeyse iki yılda bir değişen bütünlüğünü kaybetmiş bu anayasa ile sorunlar çözülemez.”

Cemil Çiçek''in tek parti iktidarının siyasi istikrar unsuru olarak sunulmasına yönelik sözleri de önemliydi. Türkiye siyaset tarihinin 30 yılının tek parti iktidarında geçtiğini söyleyen Çiçek, siyasi istikrarın hukuki istikrar olmadan tek başına yeterli olamayacağını örneklerle anlattı. Cemil Çiçek''in TÜSİAD''da yaptığı konuşmasında değindiği iki konu ile yazıyı bitirmek istiyorum:

“Bu hükümet bu topluma yeni anayasayı borçludur, bu anayasa yerel seçimlerden önce tamamlanmalıdır. Konu yerel seçimlerin gerginlik ortamına bırakılmamalıdır .”

“Terör sorunu devlet sorunudur, bunu iktidar sorunu haline getirmek yanlıştır. Terörle mücadele özgürlüklerin genişletildiği demokratik ülkelerde daha başarılıdır.”

12 yıl önce
Allah kendi dinini korumayı vaad etmişken!
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak