|
Aman başımızı örtecekler

Bu korku çok telaffuz edilmedi ama Cumhurbaşkanlığı seçimleri kulisinde o kadar çok hissedildi ki… Kuşatılmışlık duygusu, sınıfsal reddediş, herkesin kendi dar çevre içinden meseleye bakışı yorumlara aksetti. Siyasete kariyer, başarı, temsil değil, soyut korkular saplantılar hakim oldu. Bu tartışmaların arkasında sıkı bir kulis vardı aslında, Hele hele de herkesin baktığını yere değil de farklı yerlere bakınca…

Cumhurbaşkanlığı tartışmaları kulisinde bir kadının adı güçlü bir aday olarak geçince gelen tepkiler ilginçti. "Bir kadından cumhurbaşkanı olur mu?" Bu makam için bir kadından başka kimse yok mu? ","başımıza taş yağacak" ,"bir kadın nasıl askerin üstünde olur"…Bir kadın olmaz itirazlarını yapanlar arasında en çok yadırgadıklarım, kadınlar özellikle de modern- meslek sahibi dinle ilgisi olmayan kadınlar da oldu. Kadın örgütleri bile aynı kanaatte idi herhalde ki hiç açıklama yapmadılar. Anlaşılan o ki kadını erkeğiyle moderni çağdaşı, laiği, müslümanı şu kadın –erkek eşitliği meselesinde takiyye içinde.

Şu dar çevreden herkes şikâyet eder ama herkes kendi dar çevresini korur-kollar. Türkiye''de her şey bu dar çevrede cereyan eder. Ödüller, makamlar, rütbeler, paralar hep bu dar çevreler içinde döner durur. Bu dar çevreyi oluşturanların birbirini çok sevmesi de gerekmez aynı elit gurubun üyesi olması yeterlidir. Sakın o dar çevrelerin birbiri hakkındaki dedikodularına bakıp aralarında bir sorun olduğunu zannetmeyin. Bu dar çevreden çıkıp dünyaya baktığımız bize benzemeyen insanlarla birlikte yaşamaya başladığımız an insanca yaşmanın kapısını aralayacağız aslında.

Türkiye''de Müslümanlar uzun süre yok sayılmış modern laik bir devletin şemsiyesi altında, dini her içerik-ihtiyaca binaen askerde şehit ve gazi olma- dışında devletin dilinden ve gönlünden yok edilmiş. Müslüman etiketi ile yetinmeyip dini emirlere riayet etmek isteyenler ise uzun süre kendilerini gizlemişler. "Aman karımın başörtüsünü kimse görmesin", "namaz kıldığımı görmesinler", "aman müslüman olduğumu anlamasınlar". Bu korku ve söylem bizden önceki neslin içine o kadar işlemiştir ki…

Kendilerine Müslüman denmesinden de korkan prototip elbette bugün değişti. Bu yeni anlayışta Müslümanlar takiyye de yapmıyorlar, düşüncelerini de tartışıyorlar, değişime de kapılarını sonuna kadar açıyorlar. Diğerleri ise hala değişime kapalılar, dışarıdan fark edilmeden ennn dindar unvanını hak etmeye gayret ediyorlar. Kadın hakları dersin savunmaktan korkanlar, savunanlara yeşil feminist derler, "aman bize dinci denmesin" diye korkmaktan aşırı tutucu olduklarını hiç farkına varamazlar. Akmayan, kokmayan etliye sütlüye karışmayan, kendi ihtiraslarını da manevi maskeler altına saklayanlar ne yazık ki sadece kendilerini koruyabildiler, tarihe iz bırakacak işler yapamadılar. Onlar da laikler gibi kendi dar çevrelerini sınıfsal olarak tanımladılar. Onun dışındakilere hep şüphe ile baktılar.

Bu dar çevrenin dışına çıkıp olduğu gibi görünen göründüğü gibi olanlardır bugün Türkiye''yi değiştirenler. Hem laik kesimde hem de dindar kesimde. Türkiye''de ki bugün ki tartışmalar hep bu sınıf yaklaşımının gerisinden okunmalı. Başörtüsü ise sınıf tartışmalarının bahanesi…bahane olduğu o kadar belli ki…Hala bu ülkede başörtülüler hiç ama hiçbir şey olamıyor. Ne okul, ne meslek ne de mevkii sahibi olabiliyorlar. Birçok başörtülü gibi benim de çok sık duyduğum bir sözdür "başörtülü olmasaydınız …" Bu engelleri sadece sistemin kendisi değil Müslüman kimliğinden korkanlar koyar çoğu zaman.

Çankaya''ya itiraz hele de başörtüsü üzerinden itiraz siyasi olmaktan daha çok sınıfsal ve dar çevrelerin kendilerini yenilmiş hissetmelerinden kaynaklanıyor. Türkiye''de yaşayan bir Fransız gazeteci arkadaşım diyor ki;"Türkiye''de muhalefet sadece hayır diyor ortaya bir fikir koymuyor!"

Çankaya''nın yeni müstakbel hanımefendisi ve Türkiye''nin first leydisi Hayrünnisa Gül yakından tanıma fırsatı bulduğum birisidir. Dirayetli, cesur ve kendi fikirleri olan bunları savunmaktan korkmayan estetik ve sanat duygusu gelişmiş, yeniliklere ilgi duyan bir hanımefendidir. Başörtüsü nedeniyle üniversite eğitimini alamamıştır ama kendisini çok iyi yetiştirmiştir. İyi derecede İngilizce bilir. Dışişleri konutunda oturmayı tercih etmiş ve konutunda yabancı ve yerli protokole binlerce davet vermiştir. Yurt dışında, içinde yaptığı temsillerinden kendisinden hep övgüyle bahsedilmiştir. Sadece Kayseri değil dünya mutfaklarına da meraklıdır, sofrasında her ülkenin mutfağından yemekler bulabilirsiniz. Arkadaşlarını sadece dar bir çevreden seçmez, her görüşten geniş bir dost yelpazesi vardır. Dış işleri camiasında bile hep sıcak ve yakın ilişkiler kurabilmeyi başarmış çevresinde saygı uyandırmıştır. Tüm bu özeliklerini görmezden gelip onu sadece başörtülü bir eşe indirgemek gerçekten Hayrünnisa Gül''e haksızlık olur.

Dar çevrelerinizin dışına çıkabilseydiniz bunu çok iyi anlardınız.

17 yıl önce
Aman başımızı örtecekler
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset