|
Aman köprüleri yıkmayalım
Bizim kuşağın hayat öyküsü içinde tanık olduğumuz onlarca suikastin sonuncusu oldu Tahir Elçi suikasti. Kürt meselesinin çözümünde şiddet yerine diyalog diyen birisi daha hepimizi acılara boğarak öldürüldü. Cinayetin arkasındaki faillerin ve gerçek sebebin ortaya çıkması ise Başbakan Nihat Erim-Gün Sazak'la başlayan ve takip eden diğer suikastlerde olduğu gibi çok zor.

Türkiye, kuruluşundan bu yana, terörle mücadele olarak tanımladığı Kürt meselesinin çözümünü konuşurken iki yöntem arasında gitti geldi. Burada, fikir ayrılığı siyasetçilerden ziyade bu devletin kurucu unsurları arasında önemli bir yer tutan silahlı kuvvetler de dahil olmak üzere bütün kurum ve yapılar arasında yaşandı. Siyaset buna bazen şekil, verdi bazen de çaresizce seyirci kaldı.

AK Parti iktidarları bu meselenin “
milli birlik ve barış projesi
” kapsamında ele alınması noktasında çok çaba sarf etti. Bu konuda, her iki taraftan da gelen türlü engelleme girişimine gösterdiği direnç umarım hep devam eder ve kurulan köprüler, verilen emek heder edilmez. Tahir Elçi suikastının sebep ve sonuçlarını ancak belki ilerleyen zamanlarda görebiliriz. Ancak amaçlanan ne olursa olsun, Kürtlerle aramızda diyalog köprülerinin atılmasına değil, yeniden kurulmasına vesile olacak işlere ve taze bir dile ihtiyacımız var.

Çünkü şiddetin çözüm olmadığını söyleyenlere suikastlar tarihi ibretlik birer mesele olarak önümüzde duruyor. Tahir Elçi suikastinin hedeflenen sonuçlarını kestirmek zor değil. Ancak yine de söylediğimiz her şey bir yorum olarak kalır. Tıpkı Mahir Kaynak'ın 1996 yılında işlenen İşadamı Özdemir Sabancı suikastinin stratejik amacı üzerine yaptığı yorum gibi… “Bütün para sahiplerine, '
Kürt sorununa karışmayın
. Sizi 27. Katta bile buluruz'
mesajı verildi
.” Umarım bu suikast de şiddeti değil barışı savunanlara bir gözdağı olmaz.

Tahir Elçi'ye Allah'tan rahmet, ailesine sabır ve metanet diliyorum.

RUSYA

Bolşevik ihtilalinden önce Ruslar'ın İstanbul Yeşilköy'e işgal için gelişi tarihi bir olay olarak ihtilalin gölgesinde kaldı. Ancak toplumların ve devletlerin hafızları geçmişi hep iz olarak taşır. Ruslarla mücadele, sonraki yıllarda Bolşeviklikle ve sosyalizmle mücadeleye dönmüştür. 1952'de ordusunu Nato ile birlikte yapılandıran Türkiye, 1990'lara kadar Rus işgaline karşı önlem alan bir güvenlik politikası izliyordu. Soğuk savaşın bitmesi bu dengeleri de değiştirdi. Amma velakin Ortadoğu'daki büyük paylaşım kavgası bizi bu eski stratejiye dönmeye zorlayacak mı bilemiyoruz.

Ancak gelişmeler endişe verici.


ORGANİZE GÖÇ

Mültecilerin Avrupa yolculuğu başlı başına birçok insan öyküsünü içinde barındırıyor.

Her şeyden önce bu hareket için en fazla “organize göç” tanımı uygun düşüyor.

Çıkış anından itibaren göçün her aşaması insan kaçakçıları tarafından organize ediliyor. Bir yolculuğunu ortalama kişi başı bedeli 2000 Euro.

Hangi ülkeye gideceklerine genelde yoldaki rehberlerin etkisiyle karar veriyorlar. Ancak Almanya çok sayıda mülteci alacağı için tercihlerde en üst sıradaki ülke. Gidenlerin çoğunluğu Avrupa'ya ilk defa gidiyor.

Aileler bir arada hareket etmeye önem veriyor. Bu yolculukta kayıp vakalarına çokça rastlanıyor.

Avrupa'ya ulaşana kadar göçmenler en az 5-6 sınır noktasından geçiyorlar. Bu bölgelerin her aşama ve istasyonda UHNCR, yerel yardım gönüllüleri mültecilerin yardımına koşuyor.

İzmir, Ayvalık, Midilli, Atina, Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan ve Almanya güzergahlardan birisi. Geçen haftalarda Makedonya-Sırbistan sınırında Kumanova istasyonunda mültecilerin arasındaydım. Buraya taksi, minibüs ve trenle gelen mültecilerin ve yardım gönüllülerinin bir gününe tanıklık ettim. Kumanova'dan Tavanossa sınır kapısına kadar 2 km yürüyorlar. Sonra Sırbistan kontrolünden geçiyor ve 500 metre yürüyerek Mirotassa köyünden Preşova'ya giden otobüslere biniyorlar. Evraklarını aldıktan sonra da otobüs biletini alıp Hırvatistan sınır kapısına giriyorlar. Günde ortalama 1000 civarı insanın geçtiği bu ve benzeri istasyonlar bir tür ikmal üssü gibi. Mülteciler burada ihtiyaçlarını gideriyor. Ve buralarda çok sayıda yardım gönüllüsüne ihtiyaç oluyor. Bunlardan birisi de Merhamet Derneği Başkanı Elyassa İsmaili. Neredeyse günde 16 saat çalışarak göç yolcularına sıcak çorba dağıtıyorlar.

Dünya göç güzergâhı hep değişiyor. Asya'dan Ortadoğu'ya ve Avrupa'ya uzana bu yeni göç hattında iyi insanlara ihtiyaç var.
#milli birlik ve barış projesi
#Ortadoğu
#ak parti
#rusya türkiye
#İzmir
#Ayvalık
#Midilli
#Atina
#Makedonya
8 years ago
default-profile-img
Aman köprüleri yıkmayalım
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar
Gazze’deki soykırıma ‘istisnaî’ kılıflar..