|
Avrupa’nın Türkiye’ye ilişkin tutumu değişiyor mu?
Mülteci sorunu Avrupa'nın Türkiye'ye karşı siyasal yaklaşımını değiştiriyor. Bu kanaati mülteci meselesi üzerine yazılan çizilenlere bakarak edindim.

23 milyon insanın yerinden edildiği, 5 milyon insanın ülke dışına çıkmayı başardığı Suriye krizinin sarsıntıları Avrupa kıyılarına ulaşınca, Avrupa'nın Türkiye'ye bakışı dahi değişti. Önümüzdeki yıl 4.27 milyon Suriyelinin daha ülkeyi terk etmesi beklenirken, bu göçün olası etkilerine karşı Avrupa, tedbirini almaya başladı. Bu göç dalgasının etkisini sevgili müttefikinde yumuşatmayı istiyor. Avrupa'nın 'Türkiye'ye karşı bakışını değiştirmesi' elbette içeride de siyasi etkilere sebep olacaktır. Türkiye yeniden Avrupa'nın müttefiki olarak algılanırken; bu bakışın Kürt meselesi dahil birçok alanı etkileyebileceğine dair işaretler de gelmeye başladı. Etkilerini hep beraber izleyeceğiz.

7'den 70'e ORTAK DİLEK: EVE DÖNMEK

Abdülbari Atwan, Filistinli bir gazeteci, mülteci. Londra'da yaşıyor. Yeni Şafak yayınları arasında çıkan 'Derin Ekonomi' dergisindeki yazısını şöyle bitiriyor: “
Vatanından kaçan insanların en büyük arzusu bir gün geri dönebilmektir. Tarihin Suriyeli diasporaya bugüne kadar biz Filistinliler'e olduğundan daha iyi davranması temennisiyle
...”

Bu yazıyı okurken Al-Jazeera'nın sosyal medya videoları arasında yer alan 7 yaşında Yunanistan'a ulaşan Melek'in sözleri geldi aklıma. Melek diyor ki:

Biz buraya botla geldik, çok büyüktü. İlk gördüğümde korktum. Bot biraz hareket ettiğinde, sular içine girdi. İlerledikçe daha da çok su bizi ıslattı. Biz acı çektik çünkü tüm sahip olduklarımızı suya attılar ve biz ölmek üzereydik, annem ve ben. Ama sonunda ışık bize vurdu ve bizi kıyıya götürdüler. Sonra yakıtımız bitti, böylece balıkçılar bizi sahile doğru götürdü. Kıyıya vardığımızda plastik botumuzu patlattık, can yeleklerimizi attık ve dağlara doğru yürümeye başladık. Evet Suriye'ye gitmeyi çok istiyorum, ama nasıl gideceğim?
Bütün arkadaşlarımın buraya gelebilmesini isterdim,
ancak kimse kalmadı
.
Orada birçok
arkadaşımı bıraktım, benim çok arkadaşım var.
Orada mutluydum. Allah izin verirse, biz yeniden eskisi gibi oraya gideceğiz. İnşallah Suriye eskiden olduğu gibi olacak.”

“AYIK YAŞAMDA BULUŞALIM” DERNEĞİ (AYBUDER)

“Benim eroin bağımlısı bir kızım var, 6 yıldır mücadele ediyorum. Her türlü tedaviye, takılan chiplere rağmen sonuç alamadık… Ben bir bağımlı annesiyim. Bir bağımlı annesi olmak 'saçından tırnağına kadar sızlamak' demek... Bir annenin evladının gözünün önünde yok oluşu acıların en büyüğü... Herkes kör ve sağır kimse bizi görmüyor, lütfen birileri bizi görsün…”

Bu çağrılara kulak veren bir dernek olan Aybuder'in çalışmalarından yeni haberdar oldum ve sizinle paylaşmak istedim.

Bağımlılık sadece kişinin kendisini değil ailesini ve çevresini de yakından etkiliyor. Bağımlılık tedavisi “bağımlı olduğunu” kabul etmekle başlıyor. “Aybuder” isminden de anlaşıldığı gibi kendini saklamadan, harbi, net tavrını ortaya koymuş. Bu mücadelede destek isteyen annelerin mektupları kadar derneğin yöneticilerinin geçmişleri de çok etkileyici. Derneğin başkanı Yavuz Tufan Koçak ve yöneticilerinden Seyyide Yörük bu yollardan geçip bağımlılıktan kurtulmayı başarmış isimler. Onların tecrübeleri ailelerin çaresizliğine çözüm üretmiş.

Aybuder sadece bağımlıları değil, ailelerini de bir araya getiriyor. “Yaşam atölyeleri” ile “ilaçsız tedavi” reçetesiyle toplumla kaynaşma ortamı sunuyor. Bağımlı kişi tedavi olsa bile toplumun ona bakışı değişmediği sürece, bağımlılığın tekrarlanma riskinin önüne geçilemiyor. Dernek onlara ilişkin toplumsal davranış kalıplarını değiştirmeyi hedefliyor. Üniversitelerden kurumlara bu eğitimleri almaya hepimizin ihtiyacı var.

Bağımlı çocuğu olan annelerin mektuplarından ve dernekten, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan'a yaptıkları bir ziyaret vesilesiyle haberdar oldum. Umarım bu projeden sivil toplum ve devlet işbirliği olarak 'model çalışmalar' ortaya çıkar. Anne mektuplarıyla başladığım bu bahsi yine onların mektuplarıyla bitirmek istiyorum.
“Ben 21 yaşında madde bağımlısı bir evladı olan bir anneyim. Almadığımız tedavi kalmadı ama sonuç alamadık, 'Bizim hayatımız bitti' derken bu dernekle yolumuz kesişti. Kurtuluşumuz ve hayata dönüşümüz burada oldu. Çocuğum buradan aldığı eğitimle sıfır ilaçsız kurtuldu. Şu an çalışıyor ve tertemiz. Bizler de orada verilen eğitimlerle iyileştik, daha bilinçli olduk…”

CAMİDEYİZ BİZ/ ŞARTLI DESTEK

Namazın önemine dikkat çekmek isteyen bir grup gencin başlattığı projeyi canı gönülden destekliyorum. “Camideyiz biz” sloganıyla öne çıkan proje; namazın önemine dikkat çekmenin ötesinde cemaat olma, dayanışma, birbirinin halinden anlama duygusunu da güçlendirecektir. Ancak bu kampanyanın nargile kafelerde memleket-din kurtarma misyonuyla laflarken namazı unutan gençlere bilhassa ulaştırılmasını da çok arzu ederim.
#Suriye krizi
#ı Ayşen Gürcan
#Namaz
9 yıl önce
Avrupa’nın Türkiye’ye ilişkin tutumu değişiyor mu?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset