|
Babil kompleksi
Batı basını giderek bize benzemeye başladı. Onlar da bizim bazı aydınlar gibi sağa sola ayar peşinde. Alman gazeteleri ise bu alanda kendilerini aştılar. Trump'ın 100'üncü gününü değerlendirip, kalan 1360 günü için hayıflanan değerlendirmeleri okurken hayrete düştüm. “Türk etkisi” demekten kendimi alamadım. Ayar öyle bir aşmış taşmış ki Amerikan devletine başkanları Trump'ın “terbiyesiz tutumlarını” dizginleme öğüdü veriliyor (Badisches Tagblatt gazetesi). Allahtan Amerika başka bir kıtada, Avrupa Birliğine girmeleri filan söz konusu değil. Amerika'ya bunu söyleyen Türkiye'ye neler söylemez ki! Gazete manşetlerine bakarsan, kendi iç sorunları bitmiş bize ayar vermeye çalışıyor. Görünen o ki iç sorunlarını Türkiye'yi konuşarak perdeliyorlar. Hadi onları anlamak mümkün diyelim de muhalefetiyle, Fetö ve PKK propaganda dilini kullanarak ülkelerini ha bire Avrupa'ya şikâyet eden Türk vatandaşlarına ne demeli. Ülkenin ana muhalefet başkanı ülkeyi uluslararası kurumlara şikâyet ediyor, diğer muhalefet partisi AKPM'de Türkiye aleyhine imza atıyor. Sanırsınız ki onlar bu ülkenin insanı değil. Sanırsınız ki “Evetçiler” düşman güç olarak ülkeyi işgal etmiş! Haberleri dinlerken kaçanı kalanıyla birlikte ülkesi aleyhine çalışan insanların motivasyonu ne olabilir sorusuyla birlikte Cemil Meriç'i hatırladım. Elbette “
bu firar bir Babil kompleksi!”
Her dudakta aynı rezil şikayet: yaşanmaz bu memlekette! Neden? Efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu, bu lağım kokusu, bu insan ve makine uğultusu mu? Hayır, onlar Türkiye'nin insanından şikâyetçi. İnsanından, yani kendilerinden. Aynaya tahammülleri yok. Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır. Türk aydını, Kitab-ı Mukaddes'in serseri Yahudisi... Hangi Türk aydını? Kaçanlar ne Türk, ne de aydın. Bu firar bir Babil kompleksi.”


DİNDAR-DEMOKRAT-LAİK


Prof. Hilmi Demir, Çorum İlahiyat Fakültesinde öğretim üyesi. 2001 yılından beri Türkiye'de dini kimlik ve radikalleşme üzerine çalışan az sayıda akademisyenden birisi. Referandum sonrası evetçi-hayırcı analizlerini dinlerken Hilmi Demir hocanın yorumlarına baktım. Hilmi Demir bu konuda daha çok araştırma yapılması gerektiği kanaatini taşıyor. Mevcut verilere bakarak halkın % 75'inin kendisini dindar ve muhafazakâr olarak tanımladığını söylüyor. Bu oran Türkiye'deki tüm siyasi eğilimlere ve partilere yayılmış durumda. Tüm partilerin tabanında kendini çok dindar olarak tanımlayanlar temel baz olarak mevcut. Sadece oranları göreceli olarak değişiyor. Daha önceki yıllarda Binnaz Toprak, Ali Çarkoğlu tarafından yapılan araştırmalar başta olmak üzere dün ve bugün yapılan birçok araştırmanın ortaya koyduğu tablo değişmiyor.

Partisi ne olursa olsun Türk seçmeninin merkez profili: dindar-demokrat-laik.



21 MAYIS'TA NE OLACAK?


Ak Parti'nin kongre kararının ardından her zamanki gibi klişelerle yorumlar “büyük değişim geliyormuş” “Köklü revizyon” “Radikal bir değişim olacak” “Büyük tasfiye” gibi… Her köşede bir kulis, gidecekler kalacaklar üzerine iddialar başladı bile. Ben ise bu büyük değişim beklentisinin gerçekleşmeyeceğini tahmin edenlerdenim. Şimdiye kadar olan tecrübeyi göz önüne alırsak köklü bir değişim sadece bir beklenti olarak kalacaktır. Ne partinin dengeleri, ne mekanizması, ne de siyaset iklimi köklü değişikliklere elverişli değil.



Diğer taraftan ne tür bir değişime ihtiyaç var?


Ak Parti'nin giderek köklerinden uzaklaşmasına mı köklerine geri dönmesine mi? Her ikisinin de kazanım ve kayıpları neler olacak? Diğer taraftan elbette ki sadece Türkiye'de değil dünyada da büyük bir değişim var. Ak Parti geçmişte bir yol aldıysa bunu halka olduğu kadar kendisini dışarıya anlatarak başardı. Şimdi ise yeniden kendisini anlatmak zorunda kalacağı bir sürece girdi. Dış dünyanın da aktörleri ve dinamikleri değişti. O zaman doğru olan bugün doğru mu, yeniden gözden geçirmek gerekiyor. Diğer taraftan siyaset, içeriğin yanı sıra ciddi bir matematik işi aynı zamanda. Benim kanaatim odur ki; bu matematik aynı zamanda toplumsal ve bireysel değişimin ilahi yasasıdır. Ve bu göz önüne alınmadan ortaya çıkan her türlü değişim sarsıcı olur. Referandum oranları ortada. Ciddi bir analize ihtiyaç var. Tahminim odur ki; Ak Parti bu kongrede de temayülünü değiştirmeyecek ve değişim oranını % 20-25 civarında sabitleyecektir.


#Demokratik
#AKPM
#Ak Parti
7 yıl önce
Babil kompleksi
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset