|
"Batı"nın sedefi incisinden mahrumdur"

Bu sözler Pakistanlı alim ve şair Muhammed İkbal"e ait. Geçtiğimiz hafta Batı ikiyüzlülüğü üzerine yapılan ve geçen yüzyılın tekrarı olan analizleri okurken İkbal"i hatırlamamak mümkün değildi. Ulus devletlerin kuruluşuna sahne olan 20.yy, acıların en büyük tanığı olmuştu. "Çağdaş Avrupa kültür ve ilimlerinin ışığı özümü alamadı, gözümü kamaştırmadı. Çünkü ben, gözüme MEDİNE"NİN SÜRMESİNİ çekmiştim. Batı eğitim ve öğretim ateşinin içinde eğleştim, ama İbrahim"in, Nemrut" un ateşinden sağ salim çıktığı gibi çıkıp kurtuldum. Asrın firavunları, hep beni avlamak için çabalayıp durdular; fakat ben onlardan korkmadım ve korkmuyorum. Zira YED-İ BEYZA"YI (Kur"an) taşıyorum"

Batı karşısında bu ruh hali içinde miyiz yoksa kuru sloganik bir reaksiyon mu bilmiyorum. Ancak ezberlerimiz dışında yeni kelam edemediğimiz, bu yüzyılda da gördüğümüz resim bizim için fazla bir şeyin değişmediğini ortaya koyuyor...

PETROL VE KİMLİK SORUNU

Bugün iki kitaptan söz edeceğim. 1. kitap Mısırlı yazar Muhammed Heykel"in "Körfez Savaşı"nın Perde Arkası 3. Petrol savaşı" isimli kitabı. Heykel kitaba şu sözlerle başlar: "Başkan Bush, 20 ocak 1990"da Amerikan Kongresi"nde yaptığı bir konuşmada 20. yy"ın bir Amerikan yüzyılı olarak tarihe geçtiğini, 21 yy.ın bir başka Amerikan yüzyılı olacağı kehanetinde bulunur. Bunun olması için de enerji kaynaklarını ve dünyadaki petrol rezervlerinin %60"ından fazlasını bulunduğu Ortadoğu"nun kontrol altına alınması gerekir." Kitabı okurken yaşadıklarımızın hiç de sürpriz olmadığı görülüyor. Eski olsa da bugüne dair bir çok şey söyleyen bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.

Bugün bahsedeceğim ikinci kitap ise çok yeni. Steven Cook"un "Mısır"ın Mücadelesi" isimli kitabı. "The Council of on Foreign Relations (CFR)" ın başkanı olan Cook Ortadoğu ve Mısır"ı iyi bilen bir analist. 2012"de Oxford Yayınlarından çıkan kitap Hasan ismindeki Mısır"da güçlü ailelerinden birisinin oğlu ile yapılan diyalog ile başlıyor. Cook"un anlatımıyla Hasan, Mısır"ın batılı düşünen elit ailelerinden birisine mensup. Mübarek"in yolsuzluklarına karşı sessiz kalmayanlardan ve gerçek demokrasi isteyenlerden. Amerika"nın Mısır ordusuna yardımı sürdüğü sürece Mısır"da bir halk devrimi olamayacağına inanıyor. Hasan"ın "Mısır Mübarek"ten nasıl kurtulur?" sorusuna cevabının "İslami bir yönetim" olması ise bir hayli şaşırtıcıdır.

Steven Cook Giza"da şaraplarını yudumlarken yapılan sohbetteki bu tesbiti fazlasıyla ironik bulur, şaka olarak arkadaşlarına anlatır. Hasan"ın analizinin gerekçeleri ise sağlamdır. "İran"ı İslami devrim kurtardı. Gün gelecek İranlılar demokrasi talepleri ile İslami rejimi geride bırakacaklar. Böylece İslami devrim tamamlanacak. Mısır"ın kurtuluşu da Mısır İslam Devrim"ni kurmak ile olur. Mısır"ın daha şeffaf siyasi bir sisteme geçişi için Mısır"ın teokrasiye ve İslami bir devrime ihtiyacı var."

Cook Mısırlı Hasan"ın bu yorumunu önemli bir tesbit olarak görür. "Hasan patolojik bir otoriteryanizm içerisindeki Mısır"ın antidemokratik düzenini kırmak için şok etkisi veren bir değişim olması gerektiğini ileri sürüyordu." Steven Cook"un bu kitabını okuyan genç bir analistten bu sözleri duyunca Hasan"ın teklifinden ilham alan bir senaryonun uygulamaya koyulduğunu düşünmeden edemedim.

"1952 darbesi olmasaydı Mısır tam demokratik bir sisteme ulaşabilirdi. Nasır Sedat ve Mübarek... Mısır liberalizm, İslamcılık, milliyetçilik içinde doğru bir şekilde kendini tanımlayamadı. Bugün de yaşananlar bunun sonucudur" diyen

Steven Cook, kitabını Hasan"ın Arap baharı ile ilgili yorumu ile bitiriyor: "Ben burada Mısır"ın sonunu görüyorum. Mısır sonsuza dek ordu diktatörlüğünde kalacak".

İslam dünyasında liberalizm, İslamcılık ve milliyetçilik arasındaki konumsuzluk sadece Mısır"ın değil hepimizin sorunu oarak önümüzde duruyor. En nihayetinde "biz kimiz?" sorusuna bu yüzyılın başında da karmaşık ve yanlış cevaplar vermiş insanlar olarak, 21. yüzyılda daha doğru bir cevabı henüz bulabilmiş değiliz. Meydanlardaki sloganlar bu yüzyılın kimlik savaşlarına hazır mıyız sorusunu ister istemez akla getiriyor.

...

Bu çerçevede bir başka habere Al Monitor"de rastladım. Yazıda Irak"ta modern bir ulus devlet kimliğine uygun eğitim müfredatı tartışmaları anlatılıyordu. Temel soru ise, "ne ne kadar verilecekti?" Müslümanlık öncesi Irak tarihi, İslam tarihinin hangi mezhep bakış açısından verileceği, dinin rolü, Pan-Arap milliyetçiliği, Baas çizgisindeki Arap vatanı bakışı... gibi başlıklar nasıl verilecekti. Yeni modern Iraklı ulu kimliği içinde nasıl bir çoğulcu bakış oluşturulacaktı...Bu soruların cevapları sadece Irak"lıların değil, Amerika"nın ve Unesco"nun katkıları ile bulunmaya çalışılıyor. Amerika"nın Ortadoğu istilası yeni kimlik tartışmalarını daha da alevlendireceğe benziyor.

11 yıl önce
"Batı"nın sedefi incisinden mahrumdur"
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi