|
Beynelmilel deneyimler...

Solcu arkadaşlarımla sık sık geçmişlerimizin kesişen noktaların konuşuruz. Benzer duygularla toplumsal kurtuluş için farklı sloganlarla, ideolojilerle, inanışlarla binlerce genç birbirine düşman olsa da aslında benzer dönemleri geçirdi. Özel alana ilişkin her türlü duygu horlandı. Tüketim alışkanlıkları, burjuva zevkleri, kapitalizmin insanı tutsak eden her türlü bağı reddedildi. Her kesim içinde kullanılanlar, ölenler, işkence çekenler ve o dönemde yaşananların acılarını ömürleri boyunca üzerlerinden atamayanlar oldu. Bugünden o günlere baktığımızda “ne için çektik bu acıları, değer miydi” sorusu galip gelse de, yine de toplum için idealler beslemenin önemini yok sayamayız.

12 eylül darbesinin arkasına üniversiteye başladık. Sınıfımızda herkes bir ideoloji taşımanın bedelinin ne demek olduğunu biliyordu. Yeni arayışlar, toplumsal düşünmekten vazgeçip bireyselliğe dönüş bizim kuşağımız için sol da sağ da olsa çok sancılı oldu. Kimini döve döve eze eze yaptırdılar kimi de toplumun akışı içinde farkında olmadan o sele kapılıp gitti. Yine de içimizde buruk bir yer olduğunu konuşuruz hep. Leninist, troçksit, akıncı, ülkücü, devrimci, ne fark eder ki hepimiz gençtik ve bu ülke için iyi bir şeyler olmasını istiyorduk. O dönemde herkes bir bedel ödedi. Şimdiki çocuklar ise bedel ödemenin ne demek olduğunu bile bilmiyorlar. Annelerin çocuklarına “ahlaklı ol aman anarşiye karışma” diye öğüt verdiği yıllardı o yıllar.

O yıllar bir çok gencin dini yeniden keşfettiği yıllar da oldu aynı zamanda. Ama anne babaların yaşadığı geleneksel şekli ile değil. Yeni okumalarla yeni arayışlarla dini anlamaya çalışan, sağcı uzlaşmacı din algısı dışında statükoyu değil değişimi savunan yeni bir dindar kuşak ortaya çıktı. Yine herkes toplumcuydu, paylaşmacı, zaman zaman birbiri üzerinde tavsiyeyi abartıp tahakküm edici hale getirse de, dini bilinci artırıcı okumaların yoğun olduğu bir dönem yaşandı. Kimse ne bir cemaate bağlıydı ne de bir guruba. Bu süreçte en fazla bedel ödeyen ise müslüman kadınlar oldu. Zaman içinde aşırılıklar törpülendi ve durulduk. Toplumculuğumuza bireyciliğimiz baskın geldi. Burada da kapitalizm kazandı. Ama yine de bugün ne zaman bir sosyal mesele olsa- iç veya dış -duyarlık göstermek gerekse o kuşağın solcularını, islamcıların yay yana görüyorum. Ne kadar kapitalistleşsek de hala içimizde bir yerde kendimiz için istediğimiz herkes için isteyen o damar var. Benden sonra tufan diyemiyoruz bir türlü.

Tüm bunları BEYNELMİLEL filmi üzerine yazdım. Filmi çok beğendim, büyük prodüksiyonlar yapmadan, ajite etmeden slogana kaçmadan geçmişimizin hem de çok yakın geçmişimizin filmi de, hesaplaşması da yapılabilirmiş. Aslında küçük hikayeler asıl hikayeyi de anlamamızı daha kolaylaştırıyor, geçmişi bilmek bugünü de doğru anlamanın ve yorumlamanın yolunu açıyor.

***

Geçen yılın son gününü Pakistan''da mikrokerdi ile hayatları değişen kadınları çekmekle geçirmiş ve Lahore''da girmiştim yeni yıla. 2007''ye ise Bahçelievler Kız Yetiştirme Yurdunun sakinleri ile birlikte girdim. Kızlar yeni yıl için parti hazırlamışlar, her yeri süslemişler, hindiler, çerezler, meyveler her şey kutlama için hazır.

Kimi yurda yeni gelmiş, kimi bebekliğinden beri burada. Hepsinin ayrı bir hikâyesi var. Yoksulluk, cinsel taciz, kimsesizlik, şiddet, istismar daha pek çok sebeple devlet tarafından korumaya alınmışlar. Burası onlar için yeni bir başlangıç yeri. Kimi kolej kimi üniversite sınavına hazırlanıyor, dershaneye gidiyorlar, aralarında okullarında derece yapanlar var. Yurda yapılan yeni hizmet alımıyla dört ayrı branş öğretmenler her gün derslerinde yardımcı oluyor. Başarılı olmak için iddialılar ama haklarında çıkan her asılsız haber onların morallerini bozuyor, umutlarını söndürüyor.

Dışarıdan arkadaşları yurt hakkındaki fuhuş iddialarını sorduklarında nasıl üzüldüklerini anlatıyorlar. Bu yıl üniversiteyi kazanan iki genç kız adeta isyan ediyor, “Biz kendimiz hakkında konuşmak istiyoruz. Bizi tanımayanlar oradan buradan duydukları ile bizim adımıza konuşmasın biz kendimiz hakkında konuşalım.”

Haklarında çıkan her söylentiler ruh dünyalarında ilişkide bulundukları insanlarda ve arkadaşlarında telafi edilemez izler bırakıyor. Geçmişin yükünü üzerlerinden atmak istiyorlar. Yeni bir başlangıç yapmaya herkes gibi onların da hakkı var.

Bu kızlar içinde elbette hata yapanlar var ve hep olacak. Ama bunlar genellenebilir mi?

İddialar hele de konu çocuklar olunca ve kadınlar olunca daha da önem kazanıyor ve ömür boyu onları takip eden bir kabusa dönüşüyor. Damgalamak, suçlamak kolay hele de “çamur at izi kalsın” anlayışını ahlak sayan bir toplumda. Çareler üretmeye, çözümün bir parçası olmaya gelince ise kimse kalmıyor ortada.

17 yıl önce
Beynelmilel deneyimler...
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’