|
Çatı adayın ekran performansına ilişkin izlenimler

Bir televizyoncu gözüyle ve siyasal iletişimin olmazsa olmazlarını göz önüne alarak izledim çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu"nu. Uzun süren canlı yayındaki ekran performansına ilişkin izlenimlerim şunlar...

1- Sesi düşük ve tekdüze, cümleleri düzgün ama ses tonu nedeniyle anlaşılır değil. Konuşmasının takibi AB grubu izleyici için bile zor.

2- Konuşmasından başlık çıkmıyor. Mesaj hiç çıkmıyor.

3- Konuya odaklanarak değil dağıtarak, detayları ile anlatıyor. Bu da konuşmayı dinlenir olmaktan çıkartıyor.

4- Duygularını anlamak mümkün değil. Ne sesi ne de yüz ifadesi bunu göstermiyor.

5- Aşırı tevazulu davranıyor. Bu da bir tür kibri çağrıştırıyor.

6- "Bir kere söyledim, tekrara gerek yok" havası var konuşmasında. Kendini anlatmaya gerek olmadığını düşünüyor. "Benim kendimi anlatmaya ihtiyacım olamaz, siz bir zahmet tanıyın" mesajı da hissediliyor.

7- Mütedeyyin bir kişi olarak Türkiye"deki çalışmalarda laik hassasiyetlere dikkat etmiş, kraliyetle yönetilen totaliter Arap ülkelerinde de tam tersi hassasiyetlere dikkat etmiş. Böyle bir hayat öyküsünden kaynaklanan aşırı denge adamı profili konuşmasına yansıyor.

8- Maslahat adamı imajı hâkim.

9- Sokakların dilini bilmiyor. Bu her hali ile kendini belli ediyor. Türkiye"de de Arap ülkelerinde de sokaklara değil saraylara daha yakın olmuş.

10- İnsan onu, resim olarak bir fakir sofrasında diz kırmış hali ile hayal edemiyor. Ya da kirli bir eli sıkabileceğini. Etrafında her şey steril olmalı imajı veriyor.

11- Halkın ona neden oy vermesi gerektiğine ilişkin; seçkin bir aileden gelme, yurt dışı tecrübesi, kültürü, statükoya uygun dindarlığı gibi notlar dışında önemli bir mesaj alınamıyor.

12- Demokrasi bakışını anlatan güçlü bir mesajı yok.

13- O"nu izlerken sık sık aklıma Cemil Meriç geldi. Özellikle de "Siyaset bir zarftan ibarettir/dikkati zarfa değil mazrufa çevirmeliyiz" sözleri... Konuşmasının Cemil Meriç ya da Tanpınar"ı aklıma getirmesinin sebepleri arasında; kimliğini ören taşları anlatırken kullandığı aşırı denge dilinin etkisi oldu sanırım. Hem bilim adamı, hem kültür adamı, hem doğulu hem batılı oluşu, hem milliyetçiler hem de solcular tarafından itibar görüyor. Doğaları itibarı ile bir terkibe sığmayacak özellikler! "Mükemmellik " ne kadarı gerçek sorusunu sordurtuyor. Daha doğal anlatımlara ihtiyacı var.

14- Dünya ve insanlık ile ilgili bir meselesi ya da bir davası olan birisi duygusunu vermiyor. Cumhurbaşkanlığı teklifini "Edeben kabul ettim" sözleri de bunu teyit ediyor.

İSTANBUL"DA ÜÇ CAMİ

Ramazan Teyzeleri olarak garip kalmış olabileceklerini düşündüğümüz üç camiyi ziyaret ettik. Laleli"de arada kaybolmuş Mesihpaşa Cami (Samiha Ayverdi"nin "Mesihpaşa İmamı" isimli romanında da geçer.) Vezneciler Kız Yurdu yanında Kalenderhane Cami ve Balat"a yakın Gül Cami. Hepsi de 9. veya 10. yüzyılda kilise olarak inşa edilmiş, İstanbul"un fethinden sonra cami haline getirilmişler. Neredeyse hepimizin ilk defa gördüğü bu camilere ilişkin durum raporu şöyle... Çevre düzeni yapılmış, temizlik olarak bakımlı. İmamlar camilerin tarihine vakıf ve çok ilgili. Camileri ziyaret eden pek çok yabancı üniversite talebesi ve hocası olduğunu söylüyorlar. Bu camilerde önemli olan kadınlara ayrılan yerden ziyade cemaatlerinin neredeyse yok denecek kadar az olması. Bir elin parmak sayısı cemaate, kalabalık gözüyle bakılıyor. Ramazanın ilk hafta Z raporu olarak bilgilerinize sunulur.

BU RAMAZAN

Eskiden Ramazan programları muhafazakâr kanallarda yapılır, gazeteler de en az tartışmalı ve en çok uyumlu hocalara sayfa ayırırlardı. Aradan geçen zaman içinde bu tutum nispeten değişti. Bu Ramazan Hürriyet"in dini sorular sayfasını Ali Rıza Demircan"ın yapması geçen yıl Kanal D"nin bu yıl Star"ın sahur programı yapması dikkatimi çekti.

10 yıl önce
Çatı adayın ekran performansına ilişkin izlenimler
Kendini bil, Rabbini bil, haddini bil. Ya da: Kültürel olarak “iktidar” değilseniz, siyasî olarak iktidar olamazsınız!
Türkiye’nin beden siyaseti ve başkanlık
Bu devirde gel de yabancılaşma!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek