|
Dağda cemiyet hayatı

Yakında bu başlıkta bir gazete köşesi görürsem hiç şaşmam. (Aslında fena fikir değil, "Gıybet Forever" programını yapamamıştım belki böyle bir köşe yazabilirim)

Şaka bir tarafa "dağ" teması ana akım medyada moda oldu. Geçen yılın en ulusalcıları bile bu modaya uymuşken "fikirlerimi modaya uydurmaktan Allah korusun" diyerek dağ yazılarından edindiğim izlenimleri aktarmak istiyorum.

Dağda yaşayanları normal bir yaşama adapte etmek kolay değil. Birçoğu ailelerini çok uzun süre görmek bir tarafa haberleşmemişler, hatta tanımıyorlar bile. Onların normali dağdaki hayatları. İki yıl önce Erbil"de silah bırakanlar ile ilgili böyle bir konuyu dinlemiştim. En büyük sorunu da evliliklerinde yaşıyorlarmış. Çocuk-genç yaşta dağa çıkanlar için normal hayat kurmak ve "bir kez dağa çıkan bir daha inemez, her zaman kendimizi savunmaya ihtiyacımız var" duygusunu yok etmek zor görünüyor.

Bu arada dağda yerde yatıldığını, mağaralara henüz yatak-mobilya satışlarının yapılmadığını, kola"nın en revaçta içecek olduğunu dağ izlenimlerden okuyoruz. "Dağda pişen yemekler" bahsine henüz ana akım medya ilgi göstermedi.

Basın açıklamasında dikkatimi çeken bir nokta da kadın yöneticilerin açıklamalarda hazır bulunması. Kadınlar için dağa çıkmak feodalite ve gelenek baskısına başkaldırı noktasında başka bir anlam da taşıyor. Konuya bu açıdan baktığımızda "örgüt içinde ölümüne itaat" prensibine dayalı olsa dahi bu eşitlenme(mi)yi de izlemek gerekiyor.

ETTEN EVVEL KAZANA DÜŞMEK

Bu sözü pek severim. Büyüklerle dolu bir evin tek küçük çocuğu olarak büyürken bunun daha farklı versiyonlarını işitmişliğim de vardır.

Son günlerdeki kamuoyundaki tartışmalar bana bu sözü sıkça hatırlatıyor. O kadar çok "etten evvel kazana düşen" var ki!

Evvel ezel bu meselede uzlaşmanın tek çözüm olduğunu savunanlara sözüm yok. Ama bundan bir yıl önce koyu milliyetçi şimdi ise tam tersi yazılar ve konuşmalar yapanların sözlerini yadırgamamak mümkün değil.

Bu konuşmalar karşısında uzun bir tarihe tanıklığın sonucu belki zaman zaman kendimde bile reaksiyoner bir damar yakalıyorum.

"Bile" diyorum, zira 2001"de Afyon"da yapılan Ak Parti"nin kuruluş toplantısında, siyasete "Bismillah" dediğim ilk günde bile ilk sözüm bu konu üzerine olmuş. "Bu ülkeye kalıcı barışın gelmesi için sadece şehit annelerini değil Kürt annelerini de kucaklayan politikalar üretmeliyiz" demişim. O"nun öncesinde çok daha riskli günlerde bile pek çok vukuatı olan birisi olarak tepki gösteriyorsam… Bu meseleyi konuşmanın zor olduğu zaman ve zeminlerde bile bunları konuşmaktan vazgeçmeyen birisi olarak ben ve böyle düşünen birçok insanda bazı konuşmaların rahatsızlık uyandırdığını görüyorum.

Bu hızlı değişim insan doğasına olduğu kadar toplumların doğasına da aykırı. Bu kadar hızlı bir tutum değişikliğinin içselleştirilmesi bilimsel olarak da mümkün değil. "Kanaat ve tutumların değişimi, motivasyon" gibi konular sosyal psikolojinin alanına giriyor. Bu alandaki bilimsel çalışmalar "değişimin" olabilmesi için üç değişken üzerinde şartların olgunlaşması gerektiğini söylüyor. Bilgi kaynağı, mesaj ve hedef… Özellikle bilgi kaynağı büyük önem taşıyor. Tutum değişikliği oluşturmak istiyorsak, reklam da yapsak, siyasi bir fikir üzerine çalışsak da bilgi kaynağında illa ki şu özelikler bulunmalı. İnanılırlık, Güvenilirlik, Sevilme, Benzerlik.

ALDIM-VERDİM BEN SENİ YENDİM

Çocukken bir oyun oynardık adımlarımızla "aldım-verdim ben seni yendim". Bunu yaptıktan sonra da "hop" diye de zıplar öbür tarafa dönerdik. Bu oyun sıradan bir mahalle oyunu olmanın ötesinde sanki kimliklerimizin bir parçası, düşünce biçimimiz haline gelmiş. Eh araştırmalar da karakter inşasında her şeyin 7 yaşında bittiğini söylüyor? Bu umutsuz bilimsel veriyi bir tarafa koyup yine de öğrenmenin yaşı yoktur diye iyimser bir yorumla yapmak isterim.

Şimdi barış sürecini izleyen tartışmalarda bu oyunun zihnimizdeki izdüşümünü görüyorum. Şimdiye kadar aldıklarımız verdiklerimizi, kaybettiklerimiz kazandıklarımızı fersah fersah aşmışken hala aynı oyunu sürdürmeyi istemenin bir manası yok.

Her ne kadar "aldım-verdim-ben seni yendim" demeden bir şeyi konuşmanın yollarını kültür olarak bize öğreten bir oyun hatırlamasam da…

11 yıl önce
Dağda cemiyet hayatı
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?