|
"Dava arkadaşı"

Doğrusu uzun süredir duymadığım bir tanımdı. Geçen hafta Şule Yüksel Şenler"i ziyarete gittiğimde bana "dava arkadaşım" diye hitap ettiğinde, bu kavramdan ne kadar uzaklaştığımızı düşünmeden edemedim. Ömrünü başörtüsü mücadelesine adamış ve bedelini ödemiş bir isimdi. Öncü olmuş, davasını her yerde savunmuş, bugünlere vesile olmuştu. Ancak biz bugün o "dava"nın ne kadar idrakindeyiz acaba?

Şule Hanım sohbette yer yer "Dava"nın izzetini korumak" ya da "İslam"ın izzetini korumak" tanımlarını da kullanıyordu. O bu kelimeleri her kullandığında "Dava" kadar "izzet" kelimesini, hayatımızdan uzaklaştırarak kaybettiklerimizi düşünmeden edemedim. Mesela bir hatıradan bahsediyor..."Ben bunu kendi nefsim için yapardım ama davanın izzetini korumak için yapmadım." ya da "İslam"ın izzetini korumak için yapamazdım." diyordu.

Ortaokuldan sonra eğitimini bırakmak zorunda kalmış, terzilik yaparak çalışmaya başlamıştı. 21 yaşında da gazeteciliğe başlamış,1965 yılında aykırı bir karar alarak örtünmüştü. Ancak örtünme stilini kendisi oluşturdu. Mesleğinin de etkisi ile başörtü modellerini, giysilerini tasarlayarak şehirli kadını temsil eden kıyafetlerin tasarım öncülüğünü yaptı. Modern-başörtülü kadın giysilerinin öncüsü olmuştu. Ancak dindar kimliği başörtüden ibaret görmemiş, İslam"a uygun bir yaşam tarzını savunmuştu."Gaflet ehli" olarak tanımladığı kesime karşı her zaman hoşgörülü ve önyargısız bir dil kullanmıştı."Nefret ettirmeyiniz, sevdiriniz" tavsiyesi üzerine hareket etmiş, yazı ve konuşmalarındaki bu yumuşak üslup savunduğu fikirlerin her kesimde taraftar bulmasına sebep olmuştu. Yazılarından dolayı hakkında davalar açılmış, bitmek bilmeyen mahkemelere muhatap olmuştu. Cevdet Sunay"a yazdığı bir mektuptan dolayı Cumhurbaşkanı"na hakaretten 8 ay da hapis yatmıştı.

Anadolu"yu dolaşarak verdiği konferanslar birçok tartışmaya sebep oldu. Bu konferanslar için gittiği şehirlerde bir yıldız gibi karşılanıyor, salonlar tıklım tıklım doluyordu. Kürsüde kendi stilini taşıyan başörtüsü ile konuşan bu genç kadının konuşmaları Anadolu"nun her yerinde alkışlar ve gözyaşları içinde izleniyordu.

"Sinema salonları böyle konferanslara uygun değildi ama başka konferans verecek yer de yoktu. Sahneye kulisten gelirdim ama ayrılırken mutlaka salondan, izleyicilerin arasından çıkardım. Elleri toprakla uğraşmaktan nasırlaşmış, yüzleri güneşten kavrulmuş çatlamış kadınların sevgisi muhteşemdi, gözyaşları içinde bana sarılmadan ayrılmazlardı..."

O günleri dinlerken Şule Yüksel Şenler"in maneviyata bağlı annelerimizin ve devamında bizim dünyamızda ne kadar büyük çığır açtığını düşünmeden edemedim. "Kör dünyanın göbeğine / Kuşların göz bebeğine hak yol İslam yazacağım" dizeleri annelerimizin ezberinden, çocukluk hatıralarımızdan aklımıza geliverdi...

Bu konferanslar Anadolu"nun o günlerinde eğitim imkânı bulamamış ancak kızları için böyle bir ideali benimseyen anneler ve kızlarına büyük ufuk açmıştı. Şule Hanım"ın bugün de dilinden düşürmediği bir kelime ile onları "Dava" sahibi yapmıştı.

Şule Yüksel; Cumhuriyet"in dindar kadınlara kapattığı bir kapıyı büyük bedeller ödeyerek açan bir isimdi. Dönemin kadınlarına rol model olmuş, İslami hareketin kadın cephesini oluşmasında kilit rol oynamıştı. Rejim doğruları dışında konuşmanın cesaret istediği dönemlerde konuşmuş yazmış, bu "dava"nın çilesini çekmişti. O"nun mücadelesi modernizm projesinin yok etmeye çalıştığı bir kimliği diriltmiş, güçlendirmiş ve bu noktaya taşımıştı.

Farklı aile geçmişlerimiz olsa da 80"ler sonrasında örtünen üniversiteliler olarak hepimizde Şule Yüksel"in izleri vardır. O"nun bayrağını taşıdığı "Dava"nın izinden yürüyerek bugünlere geldik. İtiraf edelim ki bugün hala "Huzur Sokağı" kadar etkili bir roman da yazılabilmiş değil.

Şule Hanım"ı yıllar sonra ziyaretime vesile olan doktor arkadaşlarıma özellikle de Havva Sula"ya teşekkür ederim. Bize "Siz benim kızlarımsınız." derken ne kadar haklıydı. Meslek sahibi kadınlar olarak hepimiz O"nun açtığı kapıdan kendimize bir yol bulmuştuk.

Hükümetin başörtülü kadınlar üzerindeki kısıtlamaları kaldırdığı bugünlerde bu ziyaret, şimdiye kadar geldiğimiz yolun ve yerin önemi kadar "Dava-İzzet" gibi kavramlara dair hatıralarımızı tazeledi.

O"nu güzel Türkçesi ile dinlerken neden ana akım bir gazetede yazmıyor diye düşünmeden edemedim. Zihni berrak, kelimeleri güçlü, duyguları yoğundu.

Bugün geldiğimiz noktada topluma kanaat önderliği yapmış, rol model olmuş kadın öncüler, erkekler kadar anılmayı ve onurlandırılmayı hak ediyor.

Dava"nın izzetini korumayı bize yeniden hatırlatacak isimlere ihtiyacımız var.

Not:
Bu konularda kaynak olarak Fatma K. Barbarosoğlu"nun Profil Yayınlarından çıkan "Cumhuriyet"in Dindar Kadınları" isimli kitabını tavsiye ederim.
11 yıl önce
"Dava arkadaşı"
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?