|
Derin korku!

Onlar ve biz… Kimdir onlar, bize benzemeyenler midir? Biz kimiz peki... Durduğumuz yere göre değişen bu sorunun cevabı nasıl şekillenir? Kültür, din, etnisite ve en önemlisi yaşam tarzı, iletişim dili, görünüm, hangisidir en temel kriter?

Uzun süre televizyon programları yaptığım için bilirim. Türkiye''de en zayıf bırakılmış alanlardan birisidir sosyoloji. Türkiye''de de bu alanda uzmanlaşmış kişilerin sayısı üç-beş kişiyi geçmez. Onlarda zaten temsil ettikleri sınıfın gözünden sosyolojik analizlerini yaparlar. Burada Erol Güngör''ü rahmetle anmak ve belki de yeniden okumak gerekir. Yaşasaydı bu sorulara acaba ne cevaplar verirdi?

Bu sorulara Avrupa''da cevap arayan Türk sosyolog Ayşe Güveli Hollanda''da Nijmagen üniversitesinde iken Avrupa''daki yeni oluşan sınıfları araştırmıştı. Bulguları dünyadaki yeni imtiyazlı sınıfın sol-entelektüeller olduğu şeklindeydi. Mesela bizde sınıf analizleri yapılacak olsa acaba imtiyazlı sınıflar kimler çıkar?

“Kültürel birikimlere, inançlara, değerlere boş ver sadece görünüme bak”, pompasının sonuçları yeni bakış açıları ile analiz arayışları içindeyken, benim aradığım açılımlar yerine klişe yargılara sahip olsa da bir sosyologun, Emre Kongar''ın yorumlarına Akşam gazetesinde Güler Kömürcü''nün yazısında rastladım:

“Büyük Tehlike: Kültürel Bölünme ''Türkiye, herkesin gözü önünde çatır çatır ikiye bölünüyor: Bir yanda, evrensel, laik ve demokratik kültüre göre yetişen, ona göre yaşayan çağdaş bir kitle. Öte yanda Ortadoğu''nun Ortaçağ aşamasında duraklatılmış Arap kültürünün yansıttığı biçimdeki anlayışına göre yetiştirilen ve ona göre yaşayan bir kitle”

Derin devlet ile ilintili mi ilintisiz mi bilemem ama bu derin korkular beni yeni sorular sormaya sevk etti.

Evrensel, laik demokratik kültüre göre yetişenler ile Robert Koleje, Galatasaray''a gidenler mi kast ediliyor? Ortaçağ aşamasında Arap kültürüne göre yetişenler derken de Kur''an kursları, imam-hatipler mi kast ediliyor acaba?

Emre Kongar''ı dinlemeye devam edelim.

“ Her iki kitle de ''ötekini'' kendi yaşam biçimine karşı bir tehdit olarak görüyor: Böylece Türkiye, tarihinin (hemen hemen etnik bölünmeyle aynı düzeyde olan) en tehlikeli tehdidini, bir ''kültürel bölünme'' tehlikesini yaşıyor.”

Kim kimi tehdit olarak görüyor? Bu tehdit söyleminin sahibi kim?

Reklam diliyle raitingleri, satışları belirleyen B,C,D gurubunun kimseyi tehdit olarak görecek mecali yok. Onların mücadeleleri iktidar değil, geçim, dünya gailesi üzerinden gidiyor.

Ay bu köylüler, ay bu kapıcılar diyenler, şikâyet edenler ise yine reklâm diliyle şu A gurubu. A gurubu acıları, A gurubu, ölümleri, A gurubu sevinçleri ile sürekli gündemde olmak isteyenler. Yoksa A gurubunun tek korkusu ortak yaşam kültürünün değil de iktidarlarının güç kaybetmesi mi?

”Onlar” ve “biz” ayırımını daha tepeden yapacak olursak belki o derin korku bir anlam kazanır. Bir gurup ittihat terakki devamı elinin kendisini en güçlü görmesinde başka derin sebepler ve çıkarlar varsa onu bilemeyiz.

Bir tarafta köylüler, cahiller, babası paşazadelerden olmayanlar diyerek ortamına göre aşağılama, ortamına göre fırsat eşitliğini söylemine sahip olanlar, diğer tarafta para ve güç bizde şımarıklığı içinde her şeyi satın alabileceğini sananlar. Bunu yapanlar kendilerini dindar olarak tanımlasalar da burada da ne ortaçağ Arap kültürü etkili ne de laik evrensel kültür. Tek bir değer var ortada; güç ve paranın paylaşımı.

Derin korkularını sık sık dile getiren evrensel laik iklimde yetişenler korkmasınlar herkes bu ülkenin mamulü, kimi orijinal kimi taklit ama ürün aynı, farklı olan talep yüzdeleri…

Sosyologları bilmem ama benim kıstasım ise bu ikisine de sırt çevirmek…

17 yıl önce
Derin korku!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset