|
Dikenli teller

Dikenli tellerin ardında ne var hep merak ederim. Hapishanelerin, tehlikeli yerlerin ya da askeri bölgelerin etrafındaki dikenli telleri değil tabii ki. Sözkonusu olan sivil alanların etrafındaki dikenli teller... Dünyadaki çok kutuplu sistem bitti. 2.Dünya Savaşı yaşandı. Yeni devletler kuruldu, sömürge dönemi bitti. İki kutuplu sistem tarihe gömüldü, soğuk savaş bitti. Berlin Duvarı yıkıldı. Küreselleşme diye bir kavram icat oldu, çok uluslu şirketler dünyayı yönetmeye başladılar. Bırakın modernlik tartışmalarını postmodernlik tartışmaları bile geride kaldı. Bilgisayar devrimi yaşandı. Amerika komşumuz oluverdi... Kısaca dünya çok değişti çok... Değişmeyen bir bizim çitçiler kaldı galiba!

Mevcudiyeti küllin anlamsız, faydasız, arkaik, çağdışı olan bu dikenli tellerin üzerine bir de kuru kafa işareti koymaya kalkmazlar mı? Doğrusu insanda büyük bir merak uyandırıyor, ne var içeride ne gizleniyor diye!

İçerdekini bilemiyoruz ama dışarıdan girilmek istenince görülüyor ki bu tellere takılan önce başörtüsü oluyor. Konuşa konuşa bıktığımız bir konu olarak yazılıp çizilenleri tekrar etmek istemiyorum. Çünkü Mevlana''nın söylediği gibi bu meselede ne söylersek söyleyelim, sözlerimiz karşıdakinin anladığı kadar akis buluyor. Problem anlaşılır gibi değil, bu meselede sürekli hedef tahtasında olacakları için en çok zarar görecek olan başörtülüler olduğu halde.

Biz tabii ki buradaki devletin en zirvesindekilerin bu konudaki görüşlerini hiç bir zaman bilemiyoruz. Büyükanıt Paşa ve diğer komutanlarımız başörtü konusunda ne düşünüyorlar? Sivil hayatı dahi kuşatan dikenli tellerde onların payı ne kadar?

Belki de bizimkisi vehimdir.

Bu konuları ne yazık ki onlarla konuşamıyoruz bile. Belki konuşabilsek çözüm noktasında mesafe katedebiliriz. Bu kadar kasmayız kendimizi de ülkeyi de!

Başörtülüler için nasıl başörtüsü sembolik bir anlam taşımıyorsa, sadece dini bir emre gönüllü teslim olmaksa, Çankaya''ya bir başörtülü eşin çıkması da sembolik bir anlam taşımıyor.

Dikenli tellere takılan sadece başörtüsü değil sakın din alerjisi olmasın!

.....

Medyaandiclari.tripod.com diye bir siteyi yeni keşfettim. Site Türk medyasını mütareke basını olarak tanımlanıyor, kartel medyası ve dinci medya diye ikiye ayırıyor.

Sitenin sahibi kim bilgi edinemiyorsunuz. En son 2006''nın son aylarında güncellenen site TSK açısından gazetelerin, televizyonun ve yazarların notlanmasını içeriyor. Akreditasyonları devam etsin mi etmesin mi? Hangi yazarlar hangi yazılarında TSK karşıtı görüşlere yer vermişler? Bu soruların cevabını sitede rahatlıkla bulabiliyorsunuz.

TSK adına medya kuruluşlarına ilişkin karneler veren sitede dolaşmak bir hayli eğlenceli ve çok şaşırtıcı...

Sitede notların yanısıra gazetecilerin hayatları, mesleki hikayeleri, anekdotlar ve yazılarından ilginç alıntılar var. Kolay kolay böyle bir toparlama başka bir yerden bulunamaz. Hatta transfer ücretlerine ilişkin yorumlar, aile durumları, eşleri, çocukları ile ilgili bilgiler, hepsi burada mevcut. Birçok gazeteci ile ilgili bilmediklerimi buradan öğrendim. CIA sitesi gibi bilgi verici!

Teknik olarak öyle ahım şahım bir site olmasa da kimin ne olduğu ve konumu konusunda bilgi veriyor.

Bu arada sitedeki isimlerle ilgili tahmin oyunu oynamak çok yanıltıcı olabiliyor. İsimler arasında sürprizler de çıkabiliyor. Mesela benim ulusalcı olduklarını düşündüğüm gazetecilerden bazılarına TSK karşıtı görüşlerinden dolayı olumsuz not verilmiş. Erol Mütercimler, Tuncay Özkan gibi... Hatta Tuncay Özkan''ın kişisel akreditasyonununun iptali, kanalın ciddi takibinin ardından TV kanalının akreditasyonuna ilişkin karar verilebileceğine ilişkin notlar var. Mesela Vakit Gazetesi''nden A. İhsan Karahasanoğlu olumlu bulunurken, Ferai Tınç olumsuz bulunuyor. Hatta “asker ile görüşüyor” ifadesi sıkça medyada yer alan Enis Berberoğlu ve Ertuğrul Özkök de olumsuz not alıp üstü kırmızı çizilenlerden!

Bazı medya kuruluşları listede hiç yok. Kanal 7 gibi. Yeni Şafak gazetesinin ise kafadan notu olumsuz, akreditasyonu yok. Yazarlardan Ali Bayramoğlu, Kürşat Bumin hakkında destan yazılanlardan.

Gazeteleri sorunlu görünmese de TSK karşıtı yazılarından dolayı kişisel akreditasyon iptali istenenler de var. Mesela Nuray Mert, Ahmet İnsel, Soli Özel, Murat Belge, Gülay Göktürk, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Nihat Genç gibi. Bunların sayıları o kadar çok ki...

Bazıları ile ilgili de şöyle ifadelere yer veriliyor:

“Dikkatli takiplerinin ardından akreditasyonun devamı ”, ya da sorunlu olsa da “etkinliklere çağrılması uygundur”.

Sahibinin kim olduğunu, bu değerlendirmelerin kim adına yapıldığını bilmediğimiz resmi hiçbir hüviyeti olmayan bu site şahıs girişimi olsa bile fişleme alışkanlığı ve demokratik düşüncenin bu ülkedeki algısı üzerine insana çok fikir veriyor...

17 yıl önce
Dikenli teller
Hayvanlar, yalanlar ve şarlatanlar
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir