|
Düşmanı ile yaşamak!

Bunun ne demek olduğunu Saraybosna''da anladım. Ve aynı zamanda hiç kolay bir şey olmadığını da!

Birbirine silah doğrultmuş, üzerlerinde birbirlerinin kanlarını taşıyan insanların suçlu-masum karışmış vaziyette birarada yaşaması gerçekten başarılması en zor şeylerden birisi. İkinci dünya savaşı sonrasında kurulan Yugoslavya''nın mimarı Tito''nun buradaki etnik kökenleri ikinci plana iten " Yugo" olma projesine kendilerini en fazla kaptıran Boşnaklar olmuş. Öyle ki Sırplar silahlanırken bunun bir tehdit oluşturacağına inanmamış, savaş başladığında bile olan biteni anlamakta zorlanmışlar. Taa ki komşuları düşman güç olarak evlerinin kapılarını çalıp silah doğrultunca Avrupalı Yugolar değil Boşnak Müslümanlar oldukların anlamışılar.

Avrupa''nın macera düşkünlerinin insan safarisine kurban olduklarında, sniperlara hedef olurken, camilerin içinde- evlerinde yakılırken, 22 bin kadın tecavüze uğrarken, düşmanlarından çocuklarını doğururken, şehirlerinde dirilerinin kapladığı yer kadarını ölüleri kaplarken yaşananlar unutulabilir mi?

Bu sorular aklınızdayken günlük yaşamın dinginliği ve sakinliği insanı ayrı etkiliyor. Yüzlerce şehit askerin arasında Aliya''nın mezarının olduğu Kovachi parkından kendinizi yokuş aşağı bıraktığınızda tarihi çeşmelere, Rüstem paşa camiine, hanlara hamamlara Osmanlı çarşısına ulaşıyorsunuz. Caddenin devamında ise Avrupa çarşısı başlıyor Avusturya işgalinde yaptırılan katedral sizi bekliyor. Fatih''in İstanbul''un fethinden bir on yıl sonra fethettiği Saraybosna'' da hayat her şeye rağmen normale dönmüşe benziyor; sakin güzel, sessiz, temiz, medeni.

Ormanları, serin suları, tekkeleri, geçmiş görkemli tarihi ile acı anıları ile en yakın tarihi arasında insanı büyüleyen bir ülke. Yüze yakın nehri ve her yerden cömertçe taşan tatlı su kaynaklarına karşın, Amerikalıların pet şişe ile su satmaya çalıştıkları bir ülke Saraybosna…

AB askerleri içinde bir on yıl önceki düşmanların yan yana askerlik yapmaya çalıştıkları, tüm etnik gurupların temsil edildiği parlamentosunda 800''e yakın milletvekili 180 bakanı ile Müslüman Boşnakların kendi lehlerine hiçbir kanun çıkartmadıkları bir ülke Saraybosna…

Düşmanıyla yaşamayı şimdilik başarmış ama gelecekte pek çok çatışmaya, siyasi krize gebe olan Saraybosna Avrupa''yı kutsadığı değerleri ile yüzleştirmeye devam edeceğe benziyor.

Türkler Saraybosna''nın hala en büyük destekçisi, sivil ve resmi kurumları ile. Aliya İzzet Begoviç''in mezarını İstanbul Büyükşehir Belediyesi yaptırmış, Her yıl tekrar edilen Ayvaz Dede şenliklerinin de finansörü ise Kültür Bakanlığı. Şenliklerde bu yıl ilk defa iki buçuk saatte çıkılan bir yaylada ulu çamların altında bir alperenin anısına Konya Tasavvuf Müziği gurubu muhteşem bir Mevlevi ayini yaptı.

Diğer İslam ülkeleri içinde Saraybosna''ya yardımda en fazla Malezya dikkati çekiyor. Körfez ülkeleri ve Suudi hükümetinin bölgeye çok fazla yardımı olmasına karşın (bombalarla yakılan yıkılan tarihi camilerin yerine yeni ve kimliği olmayan mimarideki yapıların hepsi onların eseri) bazı bölgelerdeki vahhabi etkisi siyasetçileri de halkı da rahatsız ediyor.

Saraybosna hikayesini dinlerken barış için sadece bir tarafın barışçıl olmasının yeterli olmadığını bir kez daha anlıyorsunuz. Hele hele de uluslar arası güçler kazanı karıştırmaya başlayınca!

* * *

Gazete dilinin nasıl olması gerektiğinin evrensel kuraları kadar kültürlere göre değişen yerel dinamikleri de vardır. Açık- saçık müstehcen kelimeler içermeyen bir dil üzerinde de her kesimin ittifakı vardır. Eski tüfek gazetecilerin bazıları küfürlü kelimelere yazılarında yer verse de bunun da bir adabı olur. Ancak son günlerde gazetelerde haberler bir yana eski-yeni kuşak köşe yazarları bile insanı şaşırtıyor. Kimseye ahlak bekçiliği yapacak değilim ama Milliyet gazetesindeki Hasan Pulur''un Almanyalı tecavüz sanığına ilişkin başlığı, Sabah gazetesinde Balçiçek Pamir''in Abdullah Gül''ün "erkek" söylemine ilişkin yorumlarında kullandıkları dil bu kadarı da olmaz dedirtecek cinsten. Gazeteciliğin yükselen trendi olarak doğal olmak, içinden geldiği gibi yazmak gibi akımlara eyvallah da, özellikle cinselliğin aşağılayıcı dilini kullanarak gazetecilik yapmanın okuyucu artışına neden olacağını hiç zannetmiyorum.

17 yıl önce
Düşmanı ile yaşamak!
Tehlikenin farkındayız
Dünya düz mü sahiden?
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından