|
Eski ya da yeni, mesele organik olmak!

Salı günü Ankara'da Cumhurbaşkanımızın kurucusu olduğu Ak Parti'ye Cumhurbaşkanı olarak üye olma törenini izlerken kendi tarihimiz içinde kim bilir kaçıncı kez badireli yokuşlu bir yola daha girdiğimizi düşündüm. Bu yolun Türkiye'yi daha iyiye doğru çıkacağını ümit ediyorum. Cumhurbaşkanımızın konuşması önemliydi. Herkese bir mesaj vardı. Ancak sözlerinin aksine bakınca üzerine alınması gerekenlerin, kendilerinin değil tam tersine başkalarının üzerinden konuşup durduğunu gördüm. Herkes bir diğerine bak seni işaret ediyor deyip duruyor da... Allah idrak nasip etsin ne diyelim.



….



Samiha Ayverdi'nin nefis bir Türkçeyle yazılmış bir eseri vardır. Gençliğimde masa başı kitaplarımın arasındaydı. İsmi “Yolcu Nereye Gidiyorsun“…



Meşrutiyetten Cumhuriyet'e giden yolda yönünü şaşıranları ve terkibine aykırı hareket edenleri anlatır. Zira yol da terkip de bellidir. Nereden geldiğini bilen terkibini bozmaz, nereye gittiğinden de emin olur. Bugünkü tabirle yazar, bir nesil değişirken, ülke yeni bir yola doğru giderken, organik olmanın önemini anlatır!



Tüm bu tartışmalar Sakallı Celal'in şu sözlerini aklıma getirdi.



“Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur.” Ve devamını da yine Sakallı Celal'den tamamlamak istiyorum: “Meşrutiyeti getirdik olmadı, cumhuriyeti kurduk olmadı. Biraz ciddiyete ne dersiniz…”



Artık ciddiyete bürünmenin vaktidir. İnsan kendi yolunda, aynı yerde yalpalamadan dosdoğru durunca dışarıyı da gözleme imkanına sahip oluyor.



Gelenleri de gidenleri de net biçimde görebiliyor.



Uzun lafın kısası

mesele organik olmak!


….



Niye olmuyor? “

Bu ülkede mütefekkir, bilim adamı sayısı neden hala çok sınırlı ya da yok? Bilim ve fikir üretimi neden kıymet bulmuyor?

” diye konuşup dururken ciddiyet eksikliğinin yanı sıra ikinci durum tespiti olarak vasat çemberine mahkum kalmak görünüyor. Ah bir bu vasat çemberini kırsak da nitelik ve kalite üzerinden meseleye bakabilsek?



SUUDİ ARABİSTAN VE KADIN HAKLARI


Müslüman Ülkelerde Kadın belgeselini yaptığım yıllarda Suudi Arabistan'da da bir çekim yapmak istemiştim. Fakat o günlerde orada kadın haklarını savunan bir isim bulamamıştım. Kadın haklarının lafı sıkıntı yaratıyordu. Diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi göstermelik olarak bile konuşmak mümkün değildi. Birçok İslam ülkesinde ülkede durum kötü de olsa bunları konuşan çok sayıda isme ulaşabilmiştik. Uzun uğraşların sonucunda ülkeyle ilgili kanaatim kadınların da hallerinden hoşnut olup bir talepleri olmadığı şeklindeydi. Aslında kadınların kendilerine ilişkin algıları da tüm körfezi kapsayacak şekilde “

Elhamdülillah paramız var haklarımız olmasa da olur”

şeklinde olunca, dışarıdan debelenmenin de manası olmadığını düşünmüştüm. Yeni nesilde kadınların sesini biraz duymaya başladık. Çok sonra 2015'de kadınlar oy verme haklarını elde ettiler. 2030 planı çerçevesinde de başta iş dünyası olmak üzere kadınların kamusal alana katılımı konusunun eylem planlarının içine alınması insana hiç yoktan iyidir dedirtiyor. Orada da bu anlayışın tamamıyla değişmesi için zenginliğin kadın haklarının önüne kalkan olarak geçmesini engellemek gerekiyor.



ESKİ DEFTERLER


Onlarca defter var böyle. Bilgisayar arşivi oluşana kadar notlar, karalamalar yapmışım. Zaman zaman onlara bakarım. Kim ne zaman neredeydi noktasında hafızamı tazeler. Bir de televizyon programcısı olarak yaptığımız yüzlerce program notları var günü gününe kaydedilmiş.



Onlara bakarken önümden adeta uzun bir tarih geçip gitti. Kimler gelmiş kimler gitmiş… Kuruluş yılları… Kimler yol yürümeyi kabul etmiş, kimler reddetmiş. Aleyhte yazanlar, lehte yazanlar. Kimler nerede konumlanmış. Kimler aman bunlardan uzak durayım, tehlike bulaşmasın demiş! Güç kazanınca da koşa koşa ben zaten buradaydım deyip durmuş. En zor günlerde yanımızda kimler varmış…



Çok isim var, yılların içinde duruma göre eğilip bükülüp kıvrılan. Dedim ya uzun bir tanıklık. Ak Parti güçlendikten sonra ise bu yapıyı sarmaşık gibi saran çok insan geldi geçti buradan.



Mesele isim ve kişiler değil fikirler. Asıl önemli olan sonrasına ne bırakacağımız. Mirasımız ne olacak? Ken'an Rıfâî'den bir alıntıyla bitirmek istiyorum.



“Dünya kurulları beri, nur ve zulmet isimleri ve onların tecellisi daim ve bakidir. Oldu olası gece de vardır gündüz de. Lodosta dalgalar şu tarafa poyrazda bu tarafa akar, sonra sükunet bulur, bir müddet sonra tekrar başlar.”



Yani hadiseler değişir geçer, fakat o isimler baki olduğu için yenileri gelir, eksilmez.



Allah hiçbirimizi sırat-ı müstakimden ayırmasın.


#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#AK Parti
#Samiha Ayverdi
7 yıl önce
Eski ya da yeni, mesele organik olmak!
Beğendiğim sekiz fıkra..
Gazze, hareket ve hafıza
Kara dinlilerle milletin savaşı
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor