|
Gezi"de gördüklerim

Olayları komplo teorileri içinde izah etmeye sebep olacak çok fazla gösterge var. Ancak hiçbir komplo teorisi sosyolojik bir taban oluşmadan yürürlüğe giremez. Bence bunların dışında bireyler olarak bizlerin görevi de bu teorilere yoğunlaşmak yerine bu sosyolojik tabanı analiz etmek ve anlamaya çalışmak olmalı.

Gezi Parkı olayları bu tabanı görmemiz açısından önemliydi. Hepimiz için hem bir muhasebeye hem de ciddi bir toplumsal analize sebep oldu. Bir çok önyargıyı, nefreti, kini ve negatif hafızayı da körükledi bir taraftan. Ama her şeyden önemlisi bizi, 26 milyonu bulan bu genç nüfus üzerinde düşünmeye sevk etti. Her ne kadar Gezi protestosunu yapan gençlerin büyük bölümü, iyi okullarda okumuş, iş bulmuş, imkan sahibi şanslı azınlığı temsil etseler de; bu kuşağın siyaset dilini görmek açısından bize iyi bir ayna oldular.

Bu arada toplum ortalaması olarak baktığımda alandaki gençlerin ayaklarındaki trekking ayakkabı markalarına gözüm ilişti bir de karşılarında bekleyen genç polislere. Acaba hangisi daha zor koşullardan geçerek büyümüş, oradaki genç polislerin o ayakkabılara maaşları yeter miydi diye sormadan edemedim!

''Ne oldu da böyle oldu'' sorusuna bir başlangıç olarak pek çok şey gösterebiliriz. Ardında gelişen olayların içinde ise elbete dış-iç bir sürü etken sıralayabiliriz. Rusya, Suriye, Twitter çeteleri, siber gerilalar her şey var bu işin içinde. Ama tüm bunlardan uzakta farklı motivasyonlarla alana gelmiş bir kitle de var.

Gezi Park''ı Türkiye''nin Truman Show''u olsa da bize düşen, bu kitleyi anlamaya çalışmak, açığa çıkan öfkeyi, tepkiyi tarafları ile birlikte görebilmek olmalı.

Ağaçla başlayan devrim sanrısında meydanda gördüğüm tek ortak payda ise hükümet karşıtlığı. Ömründe hiç Gazi mahallesini görmemiş,

Etiler dışında hiç yaşamamış bir yetişkinin Sunset''te yediği bir öğün yemek parası ile bir ay geçinen gençle buluşması, gördüğüm tek orta payda da buydu.

Bunun üzerine iyi düşünmek lazım. Her ikisinin de geleceğini garanti altına almaya çalışan ve bunda da büyük oranda başarılı olan bunca iyi icraata karşı ''ne oldu da böyle oldu?'' sorusunu cevaplarken sadece komplolar üzerinden yürümek bizi ana yola çıkarmaz.

Gezi Parkı''na gidince benzerlerini Yemen''de Tunus''ta gördüğüm devrimlerin başladığı meydan dekorunu da gördüm. Sadece duvar yazılarının yazım dili değişmiş. Bu dekor her şeyden önce insanda kurgusal mı sorusunu oluşturuyor. Yine de bu meseleyi bu soruların ötesinde analiz ettiğimizde öyle olma ihtimaline karşı daha doğru önlemler alabiliriz. Yoksa tarihteki bütün değişimlere (Bolşevik devrimi dahil) büyük güçlerin oyunu gözüyle baktığımızda tarihin içindeki her şey etkisiz bir özne haline geliyor. Kendimiz bile. Olayların arkasındaki tüm şer güçlerine rağmen siyaset yapıcıların ilgilenmesi gereken toplumun algısı olmalı.

Bizim kuşağın yetişkinlerinde yarım kalmış sosyalist devrim travması hala iyileşmemiş . Duvarlardaki sloganlardan oradaki yetişkinlere konuşmalara kulak verdiğinizde bunu çok bariz görüyorsunuz. ''Hükümetin tüm yönetimi devrimci güçlere devretmesi gerektiğini'' söyleyen yazıların altında slogan atan bizim kuşağın sosyalistleri, gençlerden daha makul gelmedi bana.

80 örgüt orada imiş. Park''ta bu açıkça görülüyor. Çoğu sol, marjinal illegal örgütler, sinema birlikleri, senaryo yazarları, ulusalcısı, aşırı solcusu, barış sürecini ihanet olarak gören eski PKK''lısı, anti kapitalist müslümanı, alevi dernekleri, feministleri, çevrecileri... Bu kadar küçük bir mekanda bu kadar çok zıt ve çatışmacı unsurun mevcudiyeti doğrusu beni endişelendirdi. Buradan bir ortak söylem, dil çıkmaz.

EĞİTİM FARKI

Her şeyden önce bu gençler doğdukları andan itibaren 12 Eylül kuşağının apolitikleştidiği bir ortamda bilinçli anne babalar tarafından, otoriter olmayan bir eğitim sistemi ile büyütüldüler. Bağırmadan, dövmeden, her şeyi izah ederek, tercihlerine saygı gösterilerek, ne istedikleri sürekli sorularak, önem verilerek.

Bir şeyin dikte edilmesinden, kendilerine bağırılarak konuşulmasından, anlam ve mesaj dolu konuşmalardan hoşlanmayan bu gençler özgürlük temelli itaatsizliği ve farklılığı kişilik sahibi olmak olarak gören bir eğitim ve dünya sistemi içinde kimlik kazandılar. Bu nedenle siyasilerin dili bu gençlerde doğru algılanamıyor.

Unutmayalım ki bizim özgürlük anlayışımız başka bir siyasi ortamda şekillendi. Şimdi, bu gençlerinki başka bir ortamda şekilleniyor. Bu kuşağa çok anlam yükleyen, harika bulan birisi falan değilim. Ancak 26 milyon genç nüfusun olduğu bir ülkede onlara ulaşamazsak geleceğe de bir şey bırakamayız.

Ayrıca onların hepsi Ak Parti iktidarında çocuktular, öncesini bilmiyorlar. Bu iktidarın sağladığı ortamda özgüvenleri daha da gelişti. Ancak bu ortam onlar için, içine doğdukları doğal koşullar. Bu nedenle ekonomik göstergelerden etkilenmiyorlar. ''Zaten öyle olması gerekmiyor muydu?'' diye bakıyorlar. Diğer taraftan sürekli bunların söz konusu edilmesi de toplumda Ömer Seyfettin''in ''Diyet'' hikayesinde olduğu gibi bir duyguyu geliştiriyor. Bu nedenle siyasetin ''nereden nereye geldik'' ve ''komplo'' söylemlerinin dışına çıkması gerekiyor. Bu arada olaylara güzelleme yapanlar da kafadan eleştirenler de tam resmi yansıtmıyor.

11 yıl önce
Gezi"de gördüklerim
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler