|
Gururumuz incindi

Bu sözü Gezi eylemine katılan birçok kişiden duydum. Belki de eylemin sakinleşememesinin sebeplerinden birisi de buydu. Gezi eylemine siyaset dışında bambaşka sebeplerle katılmış, bu yaşanacakları aklının ucundan dahi geçirmemiş, biber gazı ve şiddet sonrasında olayların ortasında kendini bulan, mevcut iktidarla hiçbir derdi olmasa da polisle çatışmak durumunda kalan, hiçbir gruba aidiyet ve aracılıkları olmayan gençlerin incinen gururlarını ve haysiyetlerini onarmak gerekiyor. Pek çok mücadelenin içinden gelen birisiyim, Ayrıca dünyada birçok çatışma bölgesinde bulundum. Çatışmaların ortasında gördüm ki; direniş duygusunu güçlendiren en önemli şey insanların gurur ve haysiyetleridir. Bu nedenle iç barışın tesisine hiç bir katkı sağlamayan, dış güç, komplo, örgüt ve ekonomik oyunları sözkonusu ederken başka şeyler de yapmalıyız. Eski ve yeni CHP"den bihaber ya da ona önem vermeyen, farklı sebeplerle orada bulunan insanların kırgınlıklarını gidermek için çaba sarf etmeliyiz. Sadece fiziki bir onarım değil elbette sözünü ettiğim. Her şey siyaset değil. Karşıda siyaseti bilmeyen ve ilk defa böylesine bir çatışma ortamında kendini bulan bir kitle de var. Üç kelime yeter: "Tanı-Anla-Saygı duy"

...

Ak Parti iktidara geldiği ilk günden itibaren eski Türkiye"nin devlet yönetme reflekslerini yok etmeye çalıştı. Bunu değiştirmek için büyük bir mücadele verdi. Devletin kaynaklarını memleketin en ücra köşelerine ulaştırmaya, vatandaşın ihtiyaçları doğrultusunda çalışmaya gayret etti ve bunu da büyük oranda başardı. Başaramadığı yerler de eski Türkiye"nin direndiği yerler oldu. Vatandaşın sesinin devlete ulaştığı ve karşılık bulduğu bir Türkiye için çok şey yapıldı. Buna tüm Türkiye olarak hepimiz şahidiz. Bugün en ücra köyde bile görülebilen değişim yeni Türkiye"nin seçkinlerin değil halkın hizmetine doğru yol aldığını gösteriyor. Siyasette tanık olduğum süreçte "ne yaptık?" sorusuna verilecek en güzel cevap bence "eski Türkiye refleksleri ve devlet yönetme biçimi ile mücadeledir" diyebilirim. Şimdi geldiğimiz noktada bu anlayışın değiştiğini düşünmüyorum. Gezi olaylarını bir yol kazası olarak görüp, oluşan bu yeni enerjiyi pozitife çevirip arkasına alabilecek bir güce sahip Ak Parti. Yeter ki 11 yıldır mücadele etttiği eski devlet anlayışının yerine yenisini koyma sürecini tamamlayabilsin. Başladığı işi bitirebilsin, yol ayrımlarına fırsat vermesin. Eski Türkiye"nin iki kutuplu siyasetinden uzaklaşabilsin. Karşısındaki tepkiyi eski alışkanlıkla CHP diye tanımlayıp geçmek yerine yeni bir dil ile anlamaya çalışsın.

İnsan haklarına duyarlı bir ülke için Ak Parti iktidarında çok şey yapıldı. Bu süreç yaşam tarzı karşıtlıklarına feda edilemez. Gezi Parkı yaraları sarılabilir. Bu bir değerlendirme ve muhasebe süreci haline gelebilir ve daha demokratik bir Türkiye"ye daha güçle ulaşmaya sebep olabilir. Nasıl her türlü dış-iç karşı güç bu ortamı kendileri için fırsata çevirmeye çalışıyorsa, Ak Parti bunu tersi istikamette çok daha büyük bir güçle yapabilir. % 50 ve çok daha fazla bir oya sahip olduğu için değil, çok daha büyük bir halk sevgisini taşıdığı için. Bu Parti"nin arkasında 11 yıl boyunca kulaklarımla defalarca işittiğim gariplerin, yetimlerin, kimsesizlerin duası var. Bu dua mazlumların ahı ile perdelenmemeli.

TANI-ANLA-SAYGI DUY

Son günlerde ortaya çıkan isyan planlayan örgütlere ilişkin iddiaları ilgiyle okuyorum. Hepimiz görüyoruz ki yeni iletişim kanalları ile çok uluslu şirketlerden devletlere herkesin içinde olduğu küresel bir değişim operasyonu devreye sokuldu ve bu da gizlenmiyor. Ancak bu gerçek sokağa çıkan insanları hemen bu örgütlerin ajanı haline getirmez. Eğer öyleyse Türk vatandaşlığı verdiğimiz Nobel ödüllü Tevekkül Karman kendi ülkesinde böyle algılandığı zaman kızmamak gerekirdi. Yemen"deyken silahla yakalanan Türk gemisi için camide karşılaştığımız birisi de bizi itham ederek benzer şeyleri söylüyordu.

Bence bu konuların muhatabı görevleri gereği istihbarat örgütleri. Ayrıca istihbarat aleminde yaşananlar da zaten müdahele edebileceğimiz şeyler değil. Tabi tüm bu süreçlerde derin oyunları görüp buna önlem alacak ekiplerimiz olduğunu da biliyorum. Bu nedenle işin bu kısmının bu kadar öne çıkarılmasını eski Türkiye reflekslerinin gölgesi olarak görüyorum. Tıpkı geçmişteki başını örten herkesin İran"dan, Suudi Arabistan"dan para aldığı iddiaları gibi. Üstelik bu iddiaların hiçbirisi başörtülülerin sayısını azaltmamış, tam tersi artırıcı etki yaratmıştı. Ve de bunları bilmek yaşadıklarımıza ilişkin duygularımızı hiç etkilemiyor. İnançlarımız ya da değerlerimiz ya da kimliğimiz uğruna mücadele verdiğimizi düşünüyorsak bu iddialar kalbimize sirayet edemiyor. Burada yumuşak söz ve bir gönül almadan daha fazla etki yapacak hiçbir şey yok.

Başka bir taraftan ise bizim de yaralarımız var elbette. Son olaylar kapanmamış yaralarımızı kanattı. Dindarlara karşı nefret ve öfke dili itibar kazandı. Dostlarımızla aramız açıldı. Ya da sahici dost olmadığımızı gördük. Her kesim kendi arasında "ya ordansın ya burdansın" diyen dayatmalar karşısında kaldı. Karşı saflarda işimiz olmadığını, kendi mahallelerimizin en güvenli yer olduğunu derinden hissettik. İncindik, haksız hakaretlere maruz kaldık, saldırılara hedef olduk, ikiyüzlülüklere şahit olduk. Elbette bunların hepsi de bizim haklı öfke sebeplerimiz oldu. Ancak yine de bize yakışan sakin davranmaktır. Bilmeden ya da bilerek manipüle edilmiş olsalar bile onlar bizim çocuklarımız. Kızmak yerine sakinleşmek zamanı. Belki de daha derin bir operasyon ile "Tanı-Anla-Saygı duy" kelimelerini sloganlaştırma zamanı. Yoksa bu ülke deşifre ettiğimiz o şeytan akıllı örgütlerin verimli laboratuarı haline gelir. Hiç malzeme sıkıntısı çekmeyeceklerini hepimiz biliyoruz. Umarım "Li Beirut" şarkısının benzeri İstanbul için bestelenmez.

11 yıl önce
Gururumuz incindi
Viyana'da endişelendiren görüntü
Diyarbakır Zindanı ve Gültan Kışanak
İnat da bir murat
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor