|
İhanet bir bilmece

Yakın tarihe tanıklık etmek, olayların bazen kıyısında, bazen içinde durmak, bazen gözlemcisi olmak, bazen de burada bir terslik var ama ne deyip dolanmak... Olması gerekenlerle olanlar arasındaki mesafenin nedenlerini anlamaya çalışmak...



Siyasetin özeti bu olsa gerek.



İktidar partisinin kurucusu olup uzun süre yönetiminde bulunmanın getirdiği pek çok hatıra bugünlerde yeniden canlanıyor. Ortaya çıkan birçok olayda hafızam flash back yapıp daha çok geçmişe gidiyor. Yaşarken 'ama'larla itiraz ettiğimiz birçok şeyin arka planındaki sis perdesi aralanıyor. Tabii ki olaylarla birlikte kişiler de geçitte! Bazen bir ses, bazen bir bakış, bazen bir kavram!



Mesela 2009 yerel seçimleri. MKYK üyesi olarak görev yaptığım yıllar olduğu için adaylarla yakından ilgileniyorum. Eyüp Belediye Başkanlığı için aday adayları içinde bir isim öne çıktı. Başta genel başkan olmak üzere herkesin onayıyla bu isim belirlendi ve ilan edildi. Bölgede tanınan, deneyimli birisiydi. Ankara'dan uçağa binmeden arayıp tebrik ettim. Uçaktan indikten sonra telefonu açtığımda ise ilan edilen ismin değiştiğini öğrendim. Bu binde bir olacak bir şeydi. Yapılan açıklama İstanbul Belediye Başkanı başta olmak üzere dönemin kadın kolları ve bazı üyelerin, aday ismi, özel hayatına ilişkin sebeplerle istemedikleri yönündeydi. Sözde kadın kolları ağırlığını koymuştu. (Bu arada kadınların siyasette ne kadar güçlü olduğunu bu vesileyle de görmüştüm.)



Yerine gündemde olmayan pek de tanımadığımız bir isim, “Belediye Başkanımız onu istiyor” gerekçesiyle ilan edildi. Şimdi öğreniyoruz ki o isim, cemaat bağlantıları, eşinin cemaatteki 'abla' konumu itibariyle önemli biriymiş. Sonrasında Göktürk'te yaşanan gelişmeler, önceki dönemlerde Eyüp Belediye Başkanlığı yapan Ahmet Genç dönemindeki Milli Görüş eksenli ekibin dağıtılışı ve birçok laf söz. Bunların büyük bölümüne dedikodu deyip kulak asmadık ancak bir bölümü ister istemez aklımızda kaldı. Şimdi geçmişe döndüğümde bu önemsiz görünen operasyonların sahnelenme anları gözümün önüne geliyor.



İyi film çevrilmiş doğrusu. Herkes kullanılmış, yanıltılmış, güven halkası içine sızılmış. İtirazlara fırsat tanınmamış, istenilene kaplar açılmış, istenilene kapatılmış!



Birçok insan küstürülmüş. Bunları kurgulayıp uygulamak cidden büyük bir hedef, organizasyon ve gayret istiyor. İnsan yine de “ne için” sorusunu sormadan edemiyor.



Meslek gereği olaylar ve detaylardan ziyade anlara dair fotoğraflar daha çok aklımda kalmış. Bir bakış, ifade vs...



Hatıraların bir önemi yok ama “gündem”, “kamuoyu” dediğimiz şeyin nasıl oluştuğunu ve oluşturulduğunu görmek açısından önemli. Bugünü anlamak açısından bilhassa. Siyaset gibi medyada da etrafınızı saran bir çeper vardır. O çeper sizi kuşatır doğru ve güvenilir olan orada en yakınınızda zannedersiniz.



Bizim tarafın GYY'leri ile cemaat GYY'leri arasındaki samimiyet resimleri de hafızamdadır. Herkesten daha çok güvenilir bulunurlardı. Her birimizi etkileyen binlerce fısıltı arasında, hakim medya yapılanması içinde, gündemi, başlıkları, yorumları kısaca gündem ve kamuoyunu o fısıltıların etkilemediği söylenebilir mi?



Yine resimler hafızamda.



İdris Naim Şahin vakası apayrı nev'i şahsına münhasır! Konuşmalarındaki mantık hataları bir tarafa, KCK anayasasını kendi yazmışçasına anlatımları aramızda çok fazla espri konusu olmuştu, niyetini bilmiyorduk!



Uludere onun döneminde yaşandı. Bir taraftan övülmek isteyen bir çocuk gibi, diğer taraftan sadakat abidesi gibi… Hep gibi gibi ama asla kendisi değil. Konuşmalar aklımda, notlarımda, mantık hataları, anlamsız izahlar vs... Birçok olayda olduğu gibi “Şimdi ne manası var bunun” denilen bir dolu hadise, savunma argümanlarıyla birlikte üretildi.



O dönemde yapılan KCK operasyonlarının yanlışlığını anlatmak mümkün olmadı. O operasyonlar devletin bölge insanı ile iletişim kanallarını kestiği gibi, haber alma kaynaklarını da kaybetmesine sebep oldu. Güneydoğu'da olan bitenler gizlendi, örgüte çalışmak için geniş bir alan bırakıldı. O dönemlerin tüm İç İşleri Bakanları bu tablonun bir parçası oldu. Gerçek, çıplaklığıyla asla konuşulmadı. Bunları konuşanlar engellendi. Çıkarlar, zaaflar, dostluklar derken ihanet sarmalı büyüdü gitti. Kötülüğü bilmeden onu tanımanın çok kolay olmadığını da burada belirtelim.



Olay sadece hükümete, muhalefete darbe değil. Olay bu ülke topraklarının parçalanmasına zemin hazırlamak, alacakaranlık kuşağının bir parçası haline getirmekti. Atilla İlhan'ın dizelerinde olduğu gibi “İhanet bir bilmece”... Bin bir çeşidiyle, türlü sarmalıyla, FETÖ bunlardan sadece birisi oldu. Ancak şu an geldiğimiz noktada, yönetim beceriksizliklerini, ihanetlerin daha fazlasını kaldıracak ruh halimiz yok. Yola devam etmek, uyanıklığı artırmak zorundayız. İlhamla, rüyayla din üretenlere itibar kazandırarak değil, sağlam bir inanç zemininde durarak bütün kalabiliriz.





Güvenlik uzmanı eski asker Abdullah Ağar'ın Irak üzerine yazdığı kitap iki yıl önce dikkatimi çekmişti. Coğrafyayı kabile kabile, köy köy biliyor, inanç ve mezhep yapılarıyla birlikte analiz ediyordu. Doğrusu çok faydalandım. Bu meselelerdeki analizleri, coğrafyayı bizim gibi sadece isim olarak bilenlerden çok daha fazla önem taşıyor. Uyarıları önemli. Başka bir yazıda daha geniş değineceğim. Şimdi bir iki uyarısını paylaşmak istiyorum. Ağar “Bölgede ABD ve müttefiklerinin IŞİD'le mücadele başlığı altında yürüttüğü asimetrik harekatın tehdit ettiği asıl unsurun Türkiye ve Suriye merkezi hükümetleri olduğunu; Türkiye'nin Arap ve İslam dünyasıyla ve Rusya ile bağının tamamıyla kesilmek istendiğini arı kovanı stratejisiyle bir kanlı kaftana sokulmaya çalışıldığını” söylüyor. Bu kovana girmemek için önerileri şöyle:



- Eskisinden daha çok İran, Irak ve Suriye ile sorunları azaltacak bir strateji izlemek,



- Sahada karşılıklı güven ve işbirliğini geliştirmek,



- Devletin, dini ve dindarı, dindarın da devleti ve gücü istismar etme potansiyeli taşıyan yapılardan koruması…



Doğrusu bu başlıklar üzerine tartışmakta fayda görüyorum.


#İhanet
#KCK operasyonları
#FETÖ
#Abdullah Ağar
8 yıl önce
İhanet bir bilmece
Satır aralarına ziyaret...
Ortaklık?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…