|
İlker Başbuğ"dan özeleştiri

2011 referandumu ile bireysel olarak Anayasa Mahkemesi"ne başvuru hakkını getiren düzenlemenin ikinci tahliyesi eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ için gerçekleşti. Bu haberler üzerine İlker Başbuğ"un dün gazetelerde yer alan iki açıklaması dikkatimi çekti. "Özeleştiri yapmalıyız. Orduda başörtüsü ya da sakal olamaz ancak ailelerin katıldığı törenlerde başörtüsü yasağı konulması manasızdı."

"Ordu din düşmanı değildir"...

"Ordu din düşmanı değildir" diyen ilk Genelkurmay Başkanı Başbuğ değil elbette. Çok değil 18 yıl önce RP"ye hükümet ettirmeme mücadelesinin sürdüğü yıllarda aynı sözler söylenmişti. Erbakan"ın "Öyle 7 kocalı, 9 kocalı Hürmüzlerle hükümet olunmaz" dediği günlerin az öncesinde TSK bir şeriat genelgesi yayınlamış, gündüz saatlerinde (cuma dâhil) mescitlere girilmesini yasaklamıştı. RP bu genelgeyi; "Bu din düşmanlığıdır" şeklinde yorumladı. Bu yoruma Çevik Bir "TSK din düşmanı değildir" başlığı ile sert tonda gazetelerden cevap verdi... Yıl 1996 idi.

Bugün 2014, farklı bir sebeple benzer bir açıklamayı okuyunca TSK"nin dine bakışına ilişkin daha önce kaleme aldığım bir yazıyı yeniden paylaşmak istedim.

DİN İŞLERİ SUBAYI

"Din işleri subayı! İrtica ile mücadele planları yapan, dindarlaşmayı cumhuriyeti tehdit olarak algılayan bir ordunun bünyesinde böyle bir görev tanımı mümkün olabilir mi? Doğrusu böyle bir subayın yazdığı "Apaçık Kur"an ve Türkçe Hikmetli Meali" isimli kitap elime geçmeseydi, yukarıdaki tanıma şaka muamelesi yapardım. Dindarları sorun ve kontrol etmenin TSK"nin baş vazifelerinden olduğunu bilmek için tarih okumak yeterli. Sözünü ettiğim Kur"an-ı Kerim mealinin yazarı Sami Kocaoğlu, ilahiyatçı emekli yarbay. Yaşayan son din işleri subaylarından birisi...

Kocaoğlu bu meali emekli olduktan sonra bir vazife telakkisi ile kaleme almış. Mealinde ilham aldığı kişi de istiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy. Atatürk, Kur"an"ın Türkçe tefsirini yapmak üzere Elmalılı Mehmet Hamdi Yazır"ı, Kur"an"ı mealen Türkçeye tercüme etmek üzere Mehmet Akif Ersoy"u, Buhari hadislerini çevirmek üzere de Ahmet Naim"i görevlendirmiştir. Mehmet Akif dışındakiler görevlerini tamamlayıp eserleri teslim etmişler. Bu eserler devlet tarafından basılmış ve köylere varıncaya kadar parasız dağıtılmış.

Mehmet Akif meal çalışmalarını Mısır"da yürütmüş. Ancak bu çalışmaları sürdürürken Türkiye"de ezanın Türkçe okutulması onu ürkütmüş. Kuran"ın yerine meali konulur endişesi içinde hazırladığı meali Türkiye"ye getirmeyip bir yakın arkadaşına, Müderris İhsan Bey"e bırakmış. İhsan Bey ölüm döşeğindeyken, Akif"in vasiyetini yerine getiremediği endişesi içinde bu nüshaları yakmayı oğluna vasiyet etmiş. Taziye ziyaretine gelen son Osmanlı Şeyhülislamı Mustafa Sabri"nin oğlu İbrahim Sabri bu vasiyetten haberdar olunca M. Akif"in meal nüshalarını yakmış. Sami Kocaoğlu meal için yazdığı giriş yazısında bu bilgileri verdikten sonra bu mealleri yakan İbrahim Sabri"ye "Allah onun iki elini Ebu Leheb gibi kurutsun" bedduasında bulunuyor. Kocaoğlu"na göre Mehmet Akif örnek bir Müslüman ve mücahit.

Kocaoğlu, TSK tarafından 1956-60 yılları arasında İlahiyat Fakültesinde okutulmuş. Derslere üniforma ile gelen Kocaoğlu"nun tüm masraflarını ordu karşılamış. Mezun olduktan sonra teğmen rütbesi ile işe başlamış. Türk ordusu NATO ile birlikte yapılandırılırken, ABD ordu talimnamelerinden birçoğu Türkçeleştirilip adapte edilmiş. Ancak dini işler subayına ilişkin talimname Türkçeye çevrilmemiş. Kocaoğlu Amerikan ordusunda komutanların sağ kolu gibi çalışan bu müessesenin TSK içinde yeniden gündeme getirilip uygulanması gerektiğini söylüyor. 1968"de tümende görev yaparken bu konuda görevlendirilmek istediğini de genelkurmaya yazmış. Ancak 6 ay sonra gelen cevapta, bu kadronun ancak savaşta işlerlik kazanacağı yazıyormuş. TSK bünyesindeki dini işler subayı kadrosuna Kıbrıs barış hareketinden bu yana hiçbir atama yapılmamış. Kocaoğlu dinin sadece savaş zamanlarında hatırlanmaması gerektiğine inanıyor.

Kocaoğlu"nun ordu içinde icraatları da ilk ve son olarak kalmış. 1963 yılında Erzurum"da görev yaparken bir yangında 67 askerin şehit düşmesinin üzerine yapılan törende ayet ve hadisleri orijinalleri ile ilk ve son kez o okumuş. Bu halk tarafından çok takdir görmüş. Ayrıca Harp Okullarında İslam Mecmuası"nı satması, askeri üniforma ile vaaz vermesi nedeniyle birçok soruşturmaya maruz kalmış. İslam"ı çağa uydurmaya çalışmadığının, reformist olmadığının altını ısrarla çiziyor. Dini bir subay olarak "İslam"ın nasıl pratik, kolay ve her insanın rahatlıkla uygulayabileceği, huzur bulacağı bir din olduğunu göstermeye çalışıyoruz" diyor."

Kim bilir belki de "din işleri subaylığı" için yeni kadrolar açılır. Değişim zor ama imkânsız değil.

10 yıl önce
İlker Başbuğ"dan özeleştiri
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset