|
Kahire konuşmasından bu yana...

Peygambere hakaret içeren bir filmi dine saldırı saymayıp, inanç özgürlüğü içinde değerlendirip ''yasaklayamayız'' diyen Obama''nın seçimlerden önceki son konuşmasının satır aralarına iyi bakmak gerekir. 2009''daki Obama ile bugünkü Obama arasındaki fark yenidünya dizaynı içinde ortaya çıkan bölgedeki çatışmaları anlamak açısından bize doğru bir izlek verebilir.

...

Bugün ''gelecek, Mısır''da Kıpti Hıristiyanları öldürülenlerin değil, Tahrir Meydanı''nda ''Müslümanlar, Hristiyanlar, hepimiz biriz'' diye bağıranların olmalı'' diyen Obama üç yıl önce Kahire''de Arap sokaklarını hedef alarak yaptığı konuşmada bambaşka şeyler söylüyordu. Amerika''nın Hüsnü Mübarek ile dost olduğu o günlerde yapılan bu ziyareti Kahire''de izlerken aldığım notlara dönüp baktığımda hem çok şeyin değiştiğini hem de hiç bir şeyin değişmediği görüyorum.

Obama''nın Kahire''de yaptığı konuşma İslam dünyasındaki ABD düşmanlığını yönetmek üzerine odaklanmıştı. Konuşmasına Allah''ın selamı ile başlamış, rahmeti ile bitirmişti. ''Hıristiyan''ım ama ezanla büyüdüm; 7 milyon Müslümanı, 1200 camisi, parlamentosunda Kur''an üzerine yemin eden milletvekili olan bir ülkenin başkanı olarak düşman değiliz'' diyordu...

O günlerde Arap Baharı''nın daha ne adı vardı ne de ayak sesleri.

Obama Kahire''de yaptığı ve Arap devletlerini değil, sokaklarını hedef aldığı, Amerika''nın büyük sorunu olan ekstremizme çok yer verip, bölge halklarının büyük sorunu olan demokrasiye az yer verdiği o konuşmanın üzerinden çok zaman geçmedi.

Obama o gün; Filistin''de iki devletli çözümü savunmuştu, İsrail''in yeni yerleşim yerleri inşaatını durdurmasını istemişti.. Arap kamuoyuna ''biz İslam konusundaki önyargılarımızı yenileyeceğiz, siz de İsrail konusundaki tepkili tutumunuzu değiştirin'' demişti. Guantanamo''yu bir yıl içinde kaldıracağını söylemiş, Irak''ı bir tercih Afganistan''ı bir zorunluluk olarak izah etmiş, kadınları ve Arap gençlerini hedef alan mesajlar vermişti. Bu konuşma ve Obama''nın bölgedeki diğer ülkelere yaptığı ziyaretler bölgedeki ABD nefretini etkiledi.

Obama''nın Müslümanlara yönelik ''biz sizi anlıyoruz'' tutumu ABD politikalarına yönelik nefretin azalmasına neden oldu. Bush''un şer ekseni ilan ettiği Müslüman ülkelerdeki ''Amerikan işgali/Haçlı savaşı'' anlayışında bir yumuşama ortaya çıktı.

O günlerde İpsos/Reuters tarafından 22 ülkede yapılan ankette bunu açıkça ortaya koymuştu. Türkiye''de ABD''ye olumlu bakanların oranı yüzde 24''ten, yüzde 49''a yükselirken, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Lübnan, Mısır ve Ürdün''de 7 bin kişiyle yapılan ankete göre, halkın yüzde 33''ü ABD''ye olumlu bakmaya başlamıştı. İslam dünyasında Obama''ya sempati duyanların oranı ise yüzde 48 ile Avrupa''yı geçmişti.

Peki ya bugün? Obama yönetimindeki Amerika''dan nefret edenlerin oranı ne oldu?

Dünya siyaset yapımcılarının vizyona yeni soktukları, hiç bir şekilde fikir özgürlüğü bağlamında değerlendirilemeyecek olan bu film Müslüman toplumları nasıl etkiledi? Diğer taraftan Amerikan kamuoyunun Libya Amerikan büyükelçisinin öldürülmesinden sonra İslam dünyasına yönelik tutumu ne oldu? Kısaca bir son durum Z raporuna ihtiyacımız var. Böyle bir raporun gelecek stratejilerimiz açısından önemli ve gerekli olduğuna inanıyorum.

AK PARTİ VE OLAĞAN KONGRESİ...
Yarın Ak Parti''nin 4.büyük kongresi yapılıyor. Şimdiden kamuoyu üzerinde büyük değişim beklentisi oluşturulmuş durumda. Kendisini muhafazakâr olarak tanımlayan, tam da bu tanım gereği itidalli ve kontrollü bir değişimi savunan bir Parti''den böylesine büyük bir değişim beklentisi ''neden'' sorusunu akla getiriyor. Siyasi partiler tarihine göz attığımızda ortalama ömürlerinin yüz yılı bulan veya bunu hedefleyen partilerin sürekli virajlar ve değişim ivmeleri ile değil, ilke ve değerlerine sadakatleri ile ayakta kaldıkları görülür. Kaldı ki siyasi partilerin hayatında 10 yıl radikal değişikliklere ihtiyaç hissettiren bir süre de değildir.

Parti''yi yakından tanıyan birisi olarak 2012 kongresi çerçevesinde oluşturulan büyük bir değişim beklentisinin nedenini anlamaya çalışıyorum. Benim gördüğüm tablo tam tersine teamüllerin daha çok korunacağını gösteriyor. Açılım dışa değil içe odaklı yapılacak. Partiye katılan ve yönetimde olması beklenen yeni isimlerin hiç birisi değişim amaçlı olarak dahil olmayacaklardır.

Yarın yapılacak Kongre''de Ak Parti özünü koruyarak yönetimini oluşturacaktır. Önündeki üç yıl içinde sırayla yaşayacağı yerel, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler için bağışıklık sistemini güçlendirecek, O''nu sağlam tutacak bünyeyi ortaya çıkartacaktır. Bu nedenle bu kongredeki yenilenmenin farklılık değil sağlamlık üzerine odaklanacağına inanıyorum. Sağlamlığı zedeleyecek kişisel hırs ve egolara yer verilmeyecek, sağ görüş yelpazesi içindeki farklılıkların bir denge ve konsensus çerçevesinde eşit oranlarda temsiline dikkat edilecektir. Yeni katılımların bu dengeyi bozmasına izin verilmeyecektir.

Hal böyleyken, anketler oy artışı gösterirken, seçmenin bir değişim talebi yokken kamuoyundaki ve medyadaki büyük değişim beklenti ve söylemini anlamakta zorlanıyorum. Sahi Ak Parti''nin nereye doğru viraj alması bekleniyor? Niye?

12 yıl önce
Kahire konuşmasından bu yana...
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset