|
Karşı cihatçılar ve Batılı yalnız kurtlar

Batı terminolojisinde kullanılan şekliyle ‘cihatçılar’ kelimesini anlambilim ve Türkçe grameri açısından hiç sorgulamadan kabullendik. Ancak “Cihadoloji” (Jihadology) tanımlaması henüz bizde tedavülde değil. Bu kavrama Amerikalı bir düşünce kuruluşunun bugünlerde yayınlayacağı bir rapora ilişkin tanıtımda rastladım. Cihat konusunun bir bilim dalı gibi incelenmesi, uzmanların isimlerinin yanına ‘jihadology/cihadoloji uzmanı’ yazılması bir hayli ilgimi çekti. Sözünü ettiğim raporun konu başlıkları da bir hayli farklıydı. “Neden Şia cihat grupları Sünni cihat grupları kadar ilgi çekmedi?” Böyle bir soru bir Müslüman olarak bizim aklımıza gelir miydi?

...

‘Cihatçı’ların karşısına batı sağı tarafından çıkartılan ‘karşı cihatçılar’ kavramına Zeynep Atikkan’ın “Benim Avrupa” isimli kitabında bir hayli yer verilmiş. Amerika’nın Kuzey Karolina eyaletinde üç Müslüman gencin öldürülmesi üzerine kitaba bir kez daha dönüp baktım. Atikkan, yaptığımız söyleşide Amerikan sağının Breivik gibi isimleri etkilediğini, bu fikirlerin Amerikan blog sitelerinde gelişip yayıldığını söylemişti. Kitapta konuya ilişkin dikkatimi çekenleri sizinle paylaşmak istiyorum...

“Amerikan Anayasası’nın ifade özgürlüğü tanımı ABD’de sağcı söyleme müthiş bir serbestiyet sağlıyor. İfade özgürlüğünü koruyan Amerikan Anayasası’nın 1. ek maddesine göre hukuksuzluğu ve şiddeti teşvik etmediği sürece etnik ve dini düşmanlık içeren sözler serbest... 11 Eylül sonrasında aşırı sağcı Amerikalı blogcular nefret söylemini Avrupa blogosferine taşıdılar ve küreselleştirdiler. 11 Eylül, aşırı sağcı blogosferi canlandırıp, dijital aktivizm için bir fırsat yaratmıştı. ABD’de kurulan ‘karşı cihat (counterjihad)’ aktivizmi bu dönemde işbaşı yaptı. ABD’de kurulan jihadwatch.org, atlasshrugs2000.typepad.com, gatesofvienna.net gibi etkili bloglar sanal alemde yer kaptılar. Mademki Müslümanlar batı uygarlığına karşı ‘cihat’ başlattılar, bunun da cevabı “karşı cihattır” diyorlardı. Avrupalı gruplarla toplantılar yaptılar, 2007 yılındaki Kopenhag zirvesi hareketin küreselleşmesinde önemli bir adımdı. Brüksel toplantısında karşı cihatçılara aşırı sağcılar da katıldı. Hollandalı Geert Wilders’in “İslamlaşmayı durdurmak” teması üzerinden “Avrupanın İslamlaşmasına Hayır/ Stop Islamization of Europe-America” gibi isimler taşıyan internet siteleri kuruldu. Amaç Batı uygarlığını korumaktı.

Bu gruplar elbette Breivik’e emir vermediler ancak onun seçtiği yolların taşlarını döşediler. Oslo trajedisinden sonra bir müddet köşeye çekildiler. Ancak gündemden düşer düşmez tekrar ortaya çıktılar. Bu sefer kenetlenmişlerdi ve Hristiyan uygarlığının İslam barbarlığıyla bin beş yüzyıldan beri çatıştığı temasını dillerine dolamışlardı. Bu sitelerin en etkilisi ‘Viyana Kapıları /Gates of Vienna)’ isimli siteydi. Avrupalıları ABD’den uyarıyor, “Dün dışarıdan gelen istilayı durdurdunuz, bugün ise düşman içinizde” diyordu. Sanal alemdeki aşırı sağcıların mutlaka uğradığı bu site Breivik’in manifestosunda 86 kez “Viyana kapıları” olarak geçiyor. Bu bloğun sahnedeki yöneticisi Baron Bodissey, 11 Eylül’den beri cihat karşıtı mücadelede aktifti, sanal alemde nefret-kin provokasyonu taşıyordu.

İslam karşıtı Amerikan blogosferinin bir başka ismi ise Robert Spencer. O’nun bloğu www.spencerwatch.com, İslam’ın ABD’yi içeriden fethedeceğini savunuyor. Norveç katliamını yapan Breivik, manifestosunda 116 kez bu isme referans vermiş. Yunan asıllı Spencer’e göre İstanbul işgal altındaydı, çalınan Anadolu toprakları geri verilmeliydi... İnternette dolaşan her telden görüş ve yorum cümbüşüne bakıp yukarıdaki sözler birer fantezi gibi algılanabilir. Ancak sistemli yayın yapan, dünyanın dört bir köşesinde “tık”lanan bu blogların batılı ‘yalnız kurtlar’a bazen de kendi halinde bir internet müdavimine ilham kaynağı olduğu ve olacağı tartışılamaz.”

(Avrupa Benim sy. 208-211/Metis )

Amerika’daki Müslüman cinayetlerine bir de bu bilgilerle bakın.

NİHAYET

Nihayet dergisinin ikinci sayısı raflarda yerini almışken ancak okuma fırsatı bulabildim. “Bilgiye doymuş dünyada yaşama sanatı“ üst başlığıyla çıkan dergi hayatımızın, evimizin, coğrafyamızın sokaklarını, günlük sıradan ama önemli meselelerini birbirimizle sohbet edermişçesine ele alıyor. Mühim konular kadın-erkek yazarların kaleminden kolay okunan, tatlı bir üslupla ele alınmış. Sibel Eraslan’ın annesinin yorulan ellerinden yola çıkarak yazdığı son derece etkileyici yazıyı okudum. Pınar Demir Er’in ‘aşkın kutsal gününü- mahiyeti ve maliyetini’ çarpıcı bilgilerle anlattığı dosya, “Bir Louis Vuitton çantanın eksikliğiyle ezilen kadını şiirle mutlu etmek mümkün mü?” sorusunu soruyor. Kemal Sayar, Fatma Şengil, Tarık Tufan, Münire Daniş, Emine Uçak, Mukadder Gemici, Sema Karabıyık gibi pek çok yazarın röportaj ve yazılarına yer veren dergi konularını okurken “Ben de bunu yaşamıştım” dememek mümkün değil. “Teröristle Aramdaki Fark” başlığıyla çıkan Nazife Şişman’ın yazısı Müslümanların topyekûn suçlandığı bu dünyada önemli bir karşı bakış açısı sunuyor. “Tüm bunlara rağmen gözünü ufka dikip ayağının dibindeki çukura yuvarlanan kimse gibi olmamak için nasıl bir taşı yoldan alıp kenara koyarak Mümin oluyorsak bir gün geleceğine inanılan güzel yarınların, medeniyet ihyalarının, hedeflenen siyasi dönüşümlerin, mazeretine sığınmadan ‘iyi’yi, ‘güzel’i ve ‘doğru’yu şimdi ve burada bizzat hayata aktarmalı ve kendimizi dahil etmeliyiz “

Nihayet okunabilecek bir dergimiz var.

#Nihayet
#cihatçılar
#Müslüman
#ABD
9 yıl önce
Karşı cihatçılar ve Batılı yalnız kurtlar
Kara dinlilerle milletin savaşı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?