|
Kıyamet mi kopar...

Kemal Tahir''in Osmanlı''nın son dönemini ve Cumhuriyetin kuruluşunu anlatan seri romanlarının kahramanlarından birisinin slogan gibi tekrarladığı bir sözdür "kıyamet mi kopar." Değişimin sancılarının yoğun olduğu her şeyin endişe ile karşılandığı o yıllarda bir dalgakıran etkisi gösterir roman atmosferi içinde.

Aslında tüm değişim zamanlarının endişelerine karşı derin analizlerin yoruculuğunun ve karmaşıklığının ötesinde basit ama yalın bir durum özetidir.

Nitekim cumhuriyetin ilk yıllarındaki köklü değişim karşısında büyük tartışmalar yaşanır. O dönemin canlı tanıklarından birisi olan halkla lişkilerin öncü isimlerinden Betül Mardin, cumhuriyetin ilk yıllarındaki değişimin ailesi üzerinde oluşturduğu etkiyi, direnci, çelişkileri ile birlikte çok iyi ortaya koyuyor.

"78-79 sene evveline, Cumhuriyet ilan edileli daha üç dört sene olmuş… Ekrem Reşit ve Cemal Reşit ailemin en yakın dostları imiş… Onlar o sırada "Lüküs Hayat" diye bir operet yazıyorlarmış. Hani "Şişli''de bir apartıman!"… O biraz bizim apartmana kinayedir, yani o benim doğduğum apartman. Hem ailemin çok yakın dostları, hem de alay ediyorlar sözüm ona annem ve babamla… Babam ve Annem Paris''te hep onlarla birlikte olmuşlar, birlikte operetlere filan gitmişler...Çok hoş böyle cumhuriyetin yeni çocukları onlar, Almanca, İngilizce,Fransızca biliyorlar fevkalade…

Gelelim öteki tarafa, ben ikinci kız olarak doğuyorum, bir Arap ailesine… Annem üzüntüden bayılıyor kızım oldu diye. İsim bulamıyorlar bana. Büyükbabam geliyor, annemin babası… Şeyh İslamoğlu… Almanya''da yaşamış, çocuklarını orada okutmuş. Kastamonulu bir milletvekili… "İkinci kız. Napacağız şimdi?" demişler. "Kuran-ı Kerim getirin" demiş.. Cumhuriyet devrindeyiz… Gelmiş, açılmış, büyükbabam elini Betül ismi üstüne koymuş. Demiş ki "Meryem Betül" Yani Meryem Ana''nın sıfatları demek. Babamın annesi gelmiş hemen… Demiş ki "Ne olacak Arapça bilmeyen insanların çocuğuna böyle isim… Hem bu kız ilelebet bakire mi kalacak, hiç evlenmeyecek mi? Ne o öyle Meryem" "Olmadı Fatma Betül koyalım bari" demişler ve beni kurtarmışlar...Cumhuriyet henüz yeni. Dolayısı ile şöyle bir şeyi en baştan kabul edelim. Cumhuriyetin başında, eski ve yeni, ikisi birlikte, çok kuvvetli bir şekilde gidiyorlar. Sonra, yeni, eskinin üzerine çıkıyor…

Ben dilsiz doğmuşum. Beş yaşıma kadar konuşmamışım… Sebepleri çeşitli… Sebeplerden bir tanesi Osmanlı… Sol elimle yazıyormuşum… Sol el kötüdür ya, çok dayak atmışlar bana. Beynimde bir merkezi çökertmişler dövmekten…

Peki beni kim kurtarıyor? Atatürk! Atatürk yemeğe geliyor. Hemen bizim zenci kalfa, "Hakan''ın ekmeği yedirilecek" diyor, "çocuğun dili açılır." Hakan yok ama Atatürk var. Atatürk''ün ekmeğini çalıyorlar. Düşünün adam ne kadar şaşırmıştır. Sonra zorla bana yedirmişler, zavallı solak Betül''e... Ama dilim açılmış. Atatürk''ün ekmeğiyle.

Bir gün devrin önemli siyasetçilerinden Hacı Adil Bey-ki eniştemizdi-geldi. Büyük amcamla balkonda konuşuyor. "Yahu bundan böyle cumartesi pazar tatilmiş." "Ne?!" "Evet". "Bundan sonra perşembe cuma yok, cumartesi pazar tatil var." "Nasıl olacak?" "Alışacağız efendim, alışacağız."

Ben altı yaşında konuşmaya başladığımda, "Türküm, doğruyum" diye sabah vücudumuza bir enerji giriyordu 40 dakika yol yapmış gibi. Tutana aşk olsun. Böyle çıkıyorduk. "Ben! Ben de Türkiye''yi kurtaracağım", "Ben senden daha iyi kurtaracağım." Evde de aynı hava devam ediyordu. Yani hiçbir yerde bir takıntı yok, ailemizde herkesin başı açık herkes namaz kılıyor. Herkes normal bir hayat yaşıyor camiye gidiyor, ramazanda oruç da tutuyor. Ama radyo dinlemeye çalışıyoruz. Başka lisanların kitaplarını okumaya çalışıyoruz. "

Betül Mardin çocuklukta yaşadıklarını anlatırken değişime en kapalı alanlardan birisinin kadın ile ilgili konular olduğunun üzerinde duruyor. Bu direnç onun başarılarını değil ama hayatını derinden etkiler. Lise son sınıfta iken ailesi onu okuldan almak ister. Büyük ikna turlarının sonunda liseyi bitirmeyi başarır ama üniveristeye gitmeye babasını ikna edemez.

"Büyük amcam çok büyük bir profesör ordinaryüs, hukukçu. Toprak hukukunu yazan adam.O bile telefon açmış, "Betül'' de bir şey var. Bunu hukuka alalım, avukat yapalım." Babam dedi ki "katiyen", bana geldi dedi ki "bunu unutacaksın. erkeğin bacağı bacağının yanına gelemez. Bu kadar bitti." Yalnız kadınlardan da üniversite yok. Bakın, o devreye kadar ne kadar da cumhuriyetçi bir adam fakat ..."

Bu cumhuriyetçi adamın bile kızını okutmaya çalışmaya ikna edilmediği bir dönemin en katı değişim projesidir kadının kıyafetinin de yaşantısının da inanç etkisinden arındırılarak modernleştirilmesi...

Direncin büyüklüğü değişim vurgusunun en fazla kadın üzerinde yoğunlaşmasına neden olur. Bir erkek projesidir kadınların duygularını ve düşüncelerini hiçe sayar. Bu proje o dönemde de sonrasında da kadınların büyük acılar yaşamasına sebep olur. Artık buna bir son verme zamanının geldiğini düşünüyorum.

Yüzyıl öncesinden kalma korkuları da, buyurgan tavırları da, eleştiriye tahammülsüzlüğü de değiştirmek lazım...Mardin ailesinin büyüklerinin gösterdiği olgun tavır içinde;

"Alışacağız efendim alışacağız"... demeyi öğrenmek lazım!

17 yıl önce
Kıyamet mi kopar...
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset