|
Muhafazakâr İslamcılar mı

Bu tanım BBC''de dün yayınlanan bir haberde dikkatimi çekti. Haberde, Suriye''deki İslami harekete getirilen kısıtlamaları anlatırken bu tanım kullanılıyordu. Muhafazakârlık, sağcılıkla özdeşleşen ama İslamcılık ile çok da örtüşmeyen bir kavram iken ne olmuştu da bir arada kullanılır hale gelmişti?

İslamcılık ve muhafazakârlık tanımının bir arada kullanılmasında Ak Parti iktidarının tanımlama çabasının etkisi olsa bile bu haber de kullanım yeri de bu amaca hizmet etmiyor.

Kavramlaştırma ve tanımlamaların etiketlemeye ve ardından da imaj çalışmalarına zemin hazırlamadığı bir dünyada yaşıyoruz. Yanlış kelimeler yanlış çağrışımlar nelere sebep oluyor sorusunun cevabı zamanla ortaya çıkıyor. Bu nedenle böyle bir kavramsallaştırmayı tartışmanın tam da zamanı olduğunu düşünüyorum.

İslamcılıktan ziyade dindarlığın altını çizmek için kullanılan muhafazakârlığın, aşırı dindarları tanımlamak için kullanılmasının bir çeviri hatası olması dışında bir muradı olsa gerek.

BBC''nin haberine dönecek olursak, BBC bu tanımı Suriye''de okullara peçe yasağının gelmesi ve camilerden bazı din adamlarının tasfiyesi üzerine kullanmış. Avrupa''daki peçe tartışmasının Suriye gibi bir Müslüman ülkeye sirayet etmesi de ayrıca ilginç bir haber. "Tehlikeli İslamcılık" olarak kabul edilenler safında peçeli kadınların olması, bu konuyu daha tartışılır hale getiriyor. Tabii ki ülkenin geçmişinde yer alan ve bugün de hala tehlike algısı süren "Müslüman Kardeşler Örgütü" ile mücadelesi ve Hama katliamını hatırlayınca "yeni bir harekât mı var" sorusu gündeme geliyor.

Bu arada İngiltere''de terör alarmı yüksek seviyeye çıkarılmış durumda. Almanya''da ise 2010''un son günleri İçişleri Bakanlığı''nın, Müslüman terörist potansiyeli yüksek ülkelerden gelenlere yönelik takip ve izlemenin yasalaştırılma tartışmaları ile geçti. 2011''de olacaklar açısından bu gelişmeleri de mutlaka not etmek gerekiyor.

İMAMSTAR/ İMAM MUDA

Malezya''da Astra Qasis isimli bir kanalda başlayan ve üç milyon izleyiciye ulaşan bu yarışma tüm İslam dünyasından katılıma açıldı. Cuma geceleri prime time''da yayınlanan bu yarışmada amaç 10 aday arasından Müslümanlara esin kaynağı olabilecek vasıflara sahip bir din adamını bulabilmek. Geçen sezonun birincisi Eşref, Malezya''nın en büyük camiinde imamlık kadrosu ve hac ziyareti kazandı ve facebook sayfası tavsiye isteyen, soru soran gençlerin akınına uğramış durumda.

Katılımcılar İslami bilgilerinin yanı sıra halka danışmanlıkları ile de sınanıyorlar. Yarışma evlilik dışı hamile kalan genç kızlara danışmanlıktan, cenazeyi defin için hazırlamaya pek çok gündelik uygulamayı kapsıyor. Oylamayı izleyiciler değil din adamlarından oluşmuş bir jüri yapıyor. Yarışmanın ikinci sezonu 28 yaş altındaki tüm erkek adaylara açılıyor; ancak bir şart var: Malayca konuşabilmek. Bu şart olmasaydı belki Türkiye''den de katılan olabilirdi. Pop Star''ın İslami versiyonu mu yoksa özgün bir format mı bilmiyorum. Ama ilginç olduğu kesin.

ANNE BABA ZİYARETİNİ YASALAŞTIRMAK

Bir tarafı ile bu haber çok hazin aslında. İnsanlık düzeyi olarak, anne babasına bakma veya ziyaret etmeyi bile yasa ile yapacak hale gelmek.

Çin hükümeti yaşlıların bakımını sağlayabilmek amacıyla anne babaların ziyaret edilmesini yasal bir görev haline getirmeye hazırlanıyormuş. Çocuklarınca ihmal edilen yaşlı ebeveynlerin onları dava etmesine imkân sağlayacak bir yasa değişikliğine gidiyorlarmış. 60 yaş üzeri 170 milyon nüfusu ile yaşlılık Çin''de önemli bir sorun. Doğrusu büyüme kalkınma laflarının altında küçülen insanlık değerlerimizi sorgulamak açısından bu haberi çok ibretlik buldum.

KANUNİ

Kim ne derse desin film, bir dizinin izlenmesini sağlayacak olan altın kurallara sahip. Bu yüzden raitinglerindeki yüksekliğe kızmamak gerekir. Kanuni filminin oyuncu seçiminden mekânlara, diyaloglara her şey sathi ve sahte dursa da çok müşteri toplayacağına eminim. Sinirlerimizi zıplatmak istemiyorsak "istemezük" diye bas bas bağırmak yerine zaplar geçer gideriz.

ÖDEV

Son haftanın popüler tartışmasına girmek istemiyorum. Sadece ödevler, gençler ve sanat üzerinden toplumun ahlak muhasebesini yapmanın faydasına inanmıyorum. Pakistan''da Müslüman kadınlar üzerine belgesel çekerken, Lahor Devlet Üniversitesi''ndeki bir gösteri çok dikkatimi çekmişti. Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinden bir genç kız Lahor''un meşhur Dansçı Kızlar Sokağında çalışan ve yüzlerce yıldır fuhuş ile hayatların sürdüren aileler ve kadınları anlatan bir ödev yapmıştı. Ödevini de herkese açık bir platformda sergiliyordu. Elbette genel manada rahatsız edebilecek hiç bir öğeye sahip değildi sergi. Ancak sanatın dolaylı ve simgesel anlatım tekniklerini kimine göre böyle de algılanabilirdi. Doğrusu Pakistan gibi bir toplumda bir genç kızın böyle bir ödev yapmasını, bunu sergilemesini ve ziyaretçilerin üzerine kritiklerini hayretle izlemiş ve kameraya çekmiştim. Belgesel içinde de bu genç kızın röportajına da yer verdim. Doğru ve yanlışı tartışırken toplumun ahlak muhasebesinin öğrencilerden değil gerçek hayattan yola çıkılarak yapılması gerektiğine inanıyorum.

13 yıl önce
Muhafazakâr İslamcılar mı
Kayıp çocuk - II
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim