|
Olduğum gibi görünme hakkı istiyorum

Kadınların nasıl giyinmesi gerektiğini 10 yıldır değil 200 yıldır konuşuyoruz. Kadınları açmak ile modernleşme arasında kurulan korelâsyonun sonuçları bugün yaşadıklarımız. Batılılaşmanın, modernleşmenin sadece ve sadece batılı kadın gibi görünerek mümkün olacağına inananların… Hayat tarzı üzerinden yapılan şekillendirme ile pozitivist bir dünya görüşünün Türkiye''yi ilerletebileceği iddiasının… “en iyi Müslümanlık benim tanımladığım şekilde olur” diyen bir devlet anlayışının özgür fikir ve tartışmalara kapalı çehresinin sonuçları bugün yaşadıklarımız.

Erkek iktidarlarını pekiştirmek için kadın özgürlüğüne karşı çıkarken dini kullananların, dindarlığı kadın örtünmesi üzerinden tanımlayanların, tartışmaya kapalı zihinlerin politikalarının sonucu bugün yaşadıklarımız.

Tüm bunların ortasında başörtülü dindar kadınlar olarak hep aynı şeyleri konuşmaktan çok yorulduk. Söylenmedik ne kaldı şu yeryüzünde başörtüsü hakkında. Aynı dairenin etrafında dönen dolap beygirinden farkımız yok. Bir suçlu muamelesi, aynı kalıp yargılar endişeler, korkular sözler. Ve sürekli savunma durumunda kalmak! (bir suçluymuş gibi)

Çok cephede savaşan savaşçılar gibi. Bir taraftan tutucu Anadolu muhafazakârlığının kriterlerini sorgulamak. Geleneklerin kadın üzerindeki baskılarına karşı çıkmak; bunun din adına yapılmasının yanlışlığı ile mücadele etmek, İslam''ın ilkelerini kadın üzerinden muhafaza edip başka durumlarda çıkarına uygun davranan erkek hakimiyetini güçlendiren unsurlara karşı durmak, diğer yandan İslam''ın adalet prensibi üzerinden kadına yönelik yapılan haksızlıklara işaret etmek, inancına uygun bir hayat tarzını sürdürmek, modern baskılara, laik baskılara, sistemin baskılarına karşı durmak kendini, kimliğini, inancını muhafaza etmek. Seni bir kalıba sokmaya çalışan topluma-geleneklere, seni tek tip bir elbise içinde görmek isteyen modernist-laikçi baskıya direnmek.

1980 sonrasının başörtülü dindar kadınları öncekilerden farklı olarak gelenekçi toplum baskısına direnerek bir kimlik inşa ettiler. Allah korkusu ile hareket ettiler. Erkeklerle kul paydasında eşitlenmek istediler. Eş-anne tanımlaması dışında kendilerini tanımladılar. Bacım edebiyatı üzerinden yapılan sahiplenmeleri de eleştirdiler, Hami sıfatı üzerinden kurulan erkek-kadın ilişkilerini de, çıkarı olduğunda sıvışan erkekleri de. Tüm dayatmaların onlar üzerinde oluşturduğu baskı ve korkulara sırtlarını döndüler. Bu nedenle anneleri gibi değil daha farklı idiler. Onların örtülü kimlikleri iki taraflı bir başkaldırı idi. Erkek baskısına teslim olmak değil. Ki hepsinin hayatlarında bunun örneğini görürsünüz. Hem inançlarını hem birey kimliklerini koruyarak sadece Allah''a hesap veririz anlayışı ile hareket ettiler.

Ezberletilmiş kalıp cümleler, cahilce karşı çıkışlar, zanlar, korkular yerine daha ciddi argümanlar oluşturmak için onları tanımak gerekir. Ciddiye alınabilecek rasyonel bir muhalefet oluşturmak için bu yapılmalı. Bunun için benim önerim onların yazdıklarını, kitaplarını okumanız (Birçok kişinin göz teması bile kurmakta zorlandıklarını düşündüğümden konuşmak demiyorum).

Cihan Aktaş''ın, Fatma Karabıyık Barbarasoğlu''nun, Sibel Eraslan''ın, Nazife Şişman''ın Yıldız Ramazanoğlu''nun, Nihal Bengisu Karaca''nın kitaplarını okuyun. Başörtülülerin başörtüsü dışındaki konulara duyarlılıkları yok diyenlerin de onları okumalarını tavsiye ediyorum. Evet özel alanımız ve ilkelerimiz korumak adına bazı konularda açıkça yazamasak da konuşamasak da başörtülüler kimlerdir sorularının ipuçlarını buralarda bulabilirsiniz. Eğer niyetlerinizde samimi iseniz, onlarla tanışmak istiyorsanız!

Belki onları erkeklerin dünyası üzerinden tanımlamaktan böylece vazgeçersiniz.

Onların başörtüsü dışındaki meselelere bakışını öğrenirsiniz.

Aslında bu okumaları başörtülü kızlara da tavsiye ediyorum, dindar erkeklere de. Çünkü onlar da kendi tarihlerini bilmiyorlar. Her kuşak başörtüsü yasaklarının sadece kendileri ile başladığını zannediyor. Üstelik yeni kuşak başörtülü kızlar başörtüsü yasağının arkasına saklanarak ne kendilerini ne de içindeki yaşadıkları toplumu anlamak noktasında hiçbir çaba sarfetmiyorlar. Bugünün gençlerinde hakim olan kendine başka hiçbir şeyi önemsemeyen yaklaşımları ile onlar da sadece yasağı biliyorlar. Bazen uğruna bedel ödedikleri görünümün içeriğinden de habersizler. Ben kimim sorusunu sadece örtülü olmak üzerinden tanımlanamayacağını bilmiyorlar.

Dindar erkekler ise kendileri için sonuna kar açılan kapıların, dindar başörtülü kadınların üzerine kapanmasına vicdan yapıp üzülseler de attıkları her adım başörtülü kadınların üzerine örülen duvarların yükselmesine engel olamıyor. Bu noktada belki de en fazla onların kendilerini sorgulamaları ve başörtülü kadınların dünyalarını tanımaları gerekir.

BEN DE KARŞIYIM

Başörtüsünün modalaşmasına ve modalaşarak yaygınlaşmasına,

Başörtüsünün dindarlığın tek ölçütü olarak algılanmasına,

Dindarlığın ahlak ve diğer bütüncül unsurlarından soyundurularak salt kadın kıyafeti üzerinden tanımlanmasına,

Başörtüsü üzerinden iyi Müslüman kötü Müslüman tanımı yapılmasına,

Kadınları daha kapalı giyinmeye, başını örtmeye zorlayan baskılara,

Kadınları açılmaya zorlayan baskılara karşıyım.

Çözüm siyasilerde değil vicdan sahiplerinde.

16 yıl önce
Olduğum gibi görünme hakkı istiyorum
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’