|
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın

Bu atasözünü pek severiz çoğu zaman da kuyruğu dik tutmak adına kırılmış kaşığa dökülen pilavlara razı oluruz / oluruz da ne olur?

Hayatı yenmek ve yenilmek üzere algıladığımız zamanlar oldu elbette ama bunun sonuçları ve faturası hep ağır oldu. Artık sadece sosyal bilimler değil hani kesim hükümler içeren sayısal bilimler bile alternatiflerle bakıyorlar hayata da formüllere de. Quantum ve relativite teorileri gösterdi bize bunu özellikle; ışığın öyle keskin bir doğru olmadığını parçacıklı olduğunu öğrendik. Gerçek ve doğru algılarımızın durduğumuz yere göre değişebileceğini, tez-antitez dışında alternatifleri olduğunu da.

Önemli olan kendi doğrumuz da değil ortak doğrular da buluşmak. Kriterleri sabitleyerek bir noktada buluşmayı başarabilmek.

Doğru olan ne kriterleri neler. Bunun cevabı kişiye göre değişiyor.

En basiti karı koca kavgalarını bilirsiniz her iki tarafta en haklı kendisinin olduğunu söyler. Böyle durumlarda İslam bir hakem tayin etmeyi öneriyor. Çözülmez kavgaların ilahi çözüm önerisidir hakem tutmak. Hakem taraf olmaz, iki tarafı da dinler kızıştıranları, gaz verenleri bu kavga üzerinden emellerine ulaşmak isteyenleri, hırs yapanları, inat yapanları, kendi tarafından gördüklerini gerçeğin en kendisi zannedenleri, bizim mahalle/bizim takım duygusu içinde bakanları, adamımı korurum-harcatmam diyenleri, şişmiş egoları, psikolojik frustrasyonların sonuçlarını, kazanmayı her şeyden çok önemseyenleri hepsini dinler ve ortada bir karar verir.

En mülayimimizin bile aşina olduğu bu kavgalarda hakemler ikna turlarını " karşı tarafın da haklı yönleri var" yaklaşımı içinde sürdürmezlerse başarılı olurlar. Çünkü bu durum, "ben de haksız olabilir mişim" duygusu hezimetin ötesinde insanı kendi kendisi ile muhasebeye sokar ki bu da psikolojik olarak öyle her babayiğidin altından kalkabileceği bir yük değildir.

Burada tecrübeli hakemler bunun yerine iki tarafıda hezimet duygusuna sokmadan "bak işte nasıl da haklı çıktım" dedirtecek önerileri oluşturmaya çalışırlar.

Bazen de muhatabın ağzından dökülünce itirazlarla karşıladığmız sözler hakemlerin dilinde makul önerilere dönüşebilir. Hak, haklılık,haksızlık, kurban verme,yenilgi, taviz,boyun eğme gibi yaklaşımları dışlanarak konuşmak çözüme ulaşmayı kolaylaştırır. Hakem önerisi çoğu zaman en soğukkanlı ve en doğru çözümlerin kapısını aralır.Bir çok evlilik böyle önerilerle kurtulmuştur. Beraber yaşamanın yolları dış müdahelelere kapalıdır ama iki tarafı iyi tanıyan hakemlerle oluşturulan çözümlere açıktır.

Keşke bizim duygularımızın ve aklımızın kesiştiği yer karşı tarafın duyguları ve aklıyla kesişse. Keşke bunları konuşmasak! Evlilikte de siyasette de… Her şeyi galibiyet ve yenilgi gibi algılamayı bir tarafa bırakıp uzun vadeli değerlendirmeler yapsak, tartışmalı zaferler yerine uzun vadeli faydalalara tercih etsek.

Kalbim rasyonel davranmak gerektiğini söylüyor bunu söylerken de kimseye haksızlık yaptığımı düşünmüyorum. Taraftar değilim siyasi kulislerin duygularla yapılmasına karşıyım. Siyasetin en yüksek aklı gerektirdiğine inananlardanım. Elbette bu tutum karşılıklı olmalı, ama bazen bu mümkün olamıyor. Karşımızda aşacağımız somut bir duvar yok, soyut algılar, yanlış yargılar, duygusal içerikli tepkiler var. Biz bu mücadeleden ancak duygusal içerikli tepkilere akılcı cevaplar vererek galip ayrılabiliriz. Aksi takdirde kazandığımızı zannettiğimiz yerde kaybetme riskini göğüslememiz gerekir.

Bu tartışmalarda okuyucuların neredeyse tamamı pilavdan dönenin kaşığı kırılsın yaklaşımı içinde. Tüm bunların arasında dikkatimi çeken Muzaffer Cengiz isimli bir okuyucumun önerilerini sizlerle paylaşmak istedim…

"halkımız değerli siyasetçimiz Abdullah Gül''ün cumhurbaşkanlığını destekliyor ve istiyor. Elbette Sayın Gül de bu makamı layıkıyla doldurur. Ancak ne olursa olsun seçimde alınan oy oranları her şey demek değildir. Bir şeylerden korkma, çekinme, geri adım atma anlamında değil, fakat birtakım hassasiyetler nedeniyle Sayın Abdullah Gül''ün de yıpranmayacağı bir ara formül bulunmalı diyorum.

Abdullah Gül gene aday olsun ancak bugün değil! Peki, nasıl olacak? Şu anda Ak Parti meclise giren tüm partilerle görüşmeli, Abdullah Gül''ün dışında AK Partili bir aday üzerinde uzlaşmalı veya anlaşmalı. Ardından da "Sivil Anayasa" ve Cumhurbaşkanını halkın seçmesi konularındaki gerekli Anayasal ve yasal düzenlemeler gerçekleştirilmeli ve Cumhurbaşkanını halkın seçeceği ilk seçimlerde Abdullah Gül aday olarak halkın karşısına çıkmalı. Bütün bunları sayın Abdullah Gül bugünlerde yapacağı bir basın toplantısı ile uygun bir şekilde açıklamalı. Bu Cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayip Erdoğan''ın yaptığı ilk fedakârlıktan sonra 2. güzel bir fedakârlık örneği teşkil edecektir. Bundan sonra 3. bir fedakârlığa daha ihtiyaç olacak. O 3. fedakâr kim olacak? Onun ismini ben bugünden bilemem fakat 1. ve 2.fedakârların gösterdiği feraset ve feragatten sonra o kişiden de bir feraset ve feragat beklenecek. Madem ben meclis tarafından uzlaşmayla seçilmiş bir cumhurbaşkanıyım, sivil anayasa gerçekleştiğine ve cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine dair anayasa değişikliği yürürlüğe girdiğine göre ben istifa ediyorum diyecek ve istifa edecek. Emanetçilik anlamında söylemiyorum ancak eğer bu vasıfları taşıyan 3. fedakâr siyasetçi bulunursa Abdullah Gül beyefendi de incinmeden bu süreç tamamlanmış olacak ve sonunda Abdullah Gül halkın karşısına cumhurbaşkanı adayı olarak çıkacak. İnanıyorum ki o zaman bugün Ak Partinin aldığı oydan çok daha büyük bir oran ile ilk turda cumhurbaşkanı seçilecek. Böylece Abdullah Gül Halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olacak."

17 yıl önce
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak