|
Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Ak Parti Kongresi"nde Başbakanımızın konuşmasını dinlerken Anadolu"yu bir Türk yurdu olarak tarif eden tarihi kaynaklarımızın ne zaman oluşmaya başladığını düşündüm. Sağ geleneği temsil edenler olarak, hepimizde tarih şuurunu oluşturan kitaplar ortak. Yani roman, şiir, anlatı kitaplarında ortak kaynaklardan beslendiğimiz bir gerçek. Ancak bu kitaplarda sözü edilen olayların ne kadarının sahici kaynaklara dayandığını bilmiyoruz. Özellikle Anadolu"ya Türk göçünün ilk yıllarına ilişkin kaynaklar çok yetersiz. Ancak 13.yy da Marco Polo"nun Anadolu"ya Türkmenya dediği biliniyor.

Oğuzların Kayı boyunun Karakeçili aşiretine mensup Osmanlı ise bu dönem ile fazla ilgilenmiyor. Osmanlı öncesi Türk tarihini hatırlama, yeniden keşfetme dönemi Ziya Gökalp ile başlıyor. Bir İmparatorluk batarken, ulus devlet kimliğine doğru evrilmek zorunda kalan bir coğrafyada şartlar Türk milli kimliğini oluşturmaya yönelik bir tarihi yeni baştan yazmayı zorunlu kılıyor. Yenilginin, kaybedilen toprakların, yoksullaşmanın verdiği acıları bertaraf etmek üzere olsa gerek; bu tarih biraz da abartılarak destanların üzerinden yazılıyor. Yenilen Osmanlı"nın altı yüzyıllık tarihi atlanarak, geçmiş Türk imparatorluklarına hatta İslam öncesi döneme güçlü atıflar ile bir tarih yazılıyor. Yenilginin faturası Müslümanlığa kesiliyor. Bu bakışın bu coğrafyada doğuracağı sorunlar o dönemin psikolojisi içinde görmezden geliniyor. Geçmişi ululayan bu milliyetçilik akımı, Cumhuriyetin ilk yıllarında ağır bir yenilginin travmalarını kısmen de olsa tedavi edici olabiliyor.

Ancak bir yüzyıl sonra bugünün şartlarında aynı yaklaşıma ihtiyaç var mı? Söylem olarak yeniden Türklerin şanlı tarihine dönüş yapılmalı mı? Bu soruların cevaplarını yeniden düşünmek gerekir.

Dünya konjonktürünün ulus devlet yapılanmalarını değiştirmeye çalıştığı başka bir yüzyılın başındayız. Türk ulusu odaklı bir devlet parametresi içinde ortaya çıkan/çıkarılan sorunların çözümü sadece bize bağlı değil. NATO ittifakı içindeki ordumuz, Batı"ya uluslararası hukuki anlaşmalarla bağlı siyasetimiz ve ekonomimiz, İslam dünyasına hem inançlarımız hem de tarihten gelen gönül bağlarımız arasında bocalıyoruz... İki yüzyıldır sorduğumuz batı ile doğu arasında ''biz kimiz'' sorusu yeniden güncelleniyor. Bu soruya eğer yine tarihten cevaplar aranacaksa yeni bir ''Saatleri Ayarlama Enstitüsü''ne ve bu coğrafyada yaşayan herkesi cevap arayışına dahil edebilecek bir yaklaşıma ihtiyacımız olacak.

II.ABDÜLHAMİD VE HAYME ANA

II. Abdülhamid enteresan bir lider. Hem Osmanlı coğrafyasının her önemli kentine bir saat kulesi diktirmiş, İstanbul"da Avrupa"nın en donanımlı çocuk hastanesini kurmuş, hem Osmanlı"yı korumuş hem de küllerinden doğacak yeni bir devletin oluşumunu sağlayacak girişimlere destek vermiştir. Türk tarihinin yeniden keşfine belki de yeniden yazımına ön ayak olmuştur. Belki de bu yüzden ''Ulu Hakan'' hitabı Osmanlı padişahları içinde sadece ona yapılmıştır.

Osmanlı"nın nenesi olarak bildiğimiz ''Hayme Ana''yı anlatan bir belgesel yapmıştım. O dönemde görüştüğüm bütün tarihçiler Osmanlı kuruluşu ve öncesine ilişkin tarihin ortaya çıkarılmasında ya da oluşturulmasında Abdülhamid"in büyük etkisi olduğunu söylemişlerdi.

Nitekim 1884 yılına ait bende de fotokopisi bulunan bir belgede bu konuya ilişkin tafsilatlı bilgiler içeriyor. Domaniç Çarşamba"dan bir köylü Hayme Ana"nın mezarına ilişkin belgeleri Abdülhamid Han"a ulaştırıyor. Bunun üzerine Sultan Hayme Ana"nın mezar yerini bulduruyor ve Çarşamba köyünde bir türbe yaptırıyor. Bu türbe hala ayakta ve ziyarete açık. Ancak Hayme Ana karakterinin bir efsane olduğunu söyleyen tarihçiler de var.

TÜRKLERİN BATIYA GÖÇÜ

Türkmenlerin batıya ilk göçü Selçuklu"ların önderliğinde 1020"de Anadolu"ya akınlar ile başlar.1071 Malazgirt zaferi ile Anadolu kapılarını Türklere açar. İkinci göç 12. Yüzyılın ikinci yarısında büyük Selçuklu devletinin çöküşü ve Harzemşahların yükselişi dönemindedir. Moğol baskısı altındaki Maveraünnehir, Horasan ve Azerbaycan"dan gelenlerle Anadolu"da Türk nüfusu artar. Bu dönemde Türkmenler, kendilerine ağır vergiler bağlayan Selçuklulara karşı isyan edip, Bizans sınırında uç beyliklerine yerleşmeyi, oralarda köyler kurmayı tercih ederler.1261 tarihi Anadolu"da Moğol"lara karşı, Türkmen hareketinin başlangıcı sayılabilir. Türkmen Beyliklerinin ve dolayısıyla Osmanlı Beyliğinin kuruluş süreci bu tarihlerde başlar. Türkmenler gözlerini batıya, Bizans topraklarına çevirirler. Bu dönemde Bizans"tan fethedilen topraklarda birçok Türkmen beyliği kurulur. Osmanlı Beyliği de bunlar arasından doğar. Bizans ve diğer Türkmen beylikleri ile kah savaşarak kah ittifak ile büyür. Madem sorunların çözümü tarihi hafızayı canlandırmaktan geçiyor. Nereden geldik, nereye giderken burada kaldık, kaldığımız coğrafyada kimler vardı sorusuna da bakmak lazım.

...

Bu hafta başı milliyetçi bir geçmişten gelip, hapis ve sonraki hayatında İslamcı bir bakış geliştirmiş, 12 Eylül işkencelerinden geçip ayakta kalmış, sağlam, dürüst, nazik bir insan olarak tanınan bir dostumuzu kaybettik. Sevgili arkadaşım Halime"nin eşi Abdülkadir Kibar"ın cenazesi şimdi hepsi bir tarafa savrulmuş farklı cenahlardan birçok dostu buluşturdu. Hiç bir zaman statü, güç, mal mülk derdinde olmayan, mütevazi hayatından asla taviz vermeyen Abdülkadir Kibar ahirete uğurlanırken bize ''saygınlığın'' en büyük güç olduğunu gösterdi. En samimi duygularla koşup gelmiş cemaat, hastalığının ilk gününden son vedaya kadar yanında ayrılmayan dostları, Üsküdar"da camii avlusunu çınlatan nizam içinde haykırılan ''Hakkımızı Helal ediyoruz, sen de et'' sesleri bize baki olan tek şeyin dostluk ve saygınlık olduğunu idrak ettirdi. Ruhu şad olsun.

٪d سنوات قبل
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Türklüğün ucuz kahramanlardan çektiği
Hem bilmez, hem bilmediğini bilmezlerle tartışmanın zorluğu
Kara dinlilerle milletin savaşı
Beyaz Türklük öldü mü?
Ne olacak bu anne babaların hali?