|
Türk kadını rejimi kime karşı koruyacak!

Yaşasın rejimi koruyacak kahramanlar bulundu. Bu başlığı okuyunca ilk aklıma gelen soru "Türk kadını rejimi kimden koruyacak" oldu. Bu konuda TSK bir düşman tanımı var mı acaba? Kimi kime karşı koruyacak? Koruyacak olanlar, korunacak olanlar kimler diye baktığınızda durum içinden çıkılmaz hale geliyor.

Köylülük, cahillik, kişiye özel Müslümanlık anlayışları sentezinden ortaya çıkan tabloların Müslümanların genel profili olarak sunulması ya da herkesin böyle olduğuna dair bir algı yanlış toplum okumalarına da mühendisliklerine de sebep oluyor. Hele de inançlısı inançsızı,askeri-sivili ile çoğunluğunu köy kökenlilerin oluşturduğu bir toplumda.

Ben da köylü bir ailenin çocuğuyum ama Kayseri''de doğdum ve ilk çocukluğum orada geçti. O dönemin Kayseri koşullarında kitap dolu bir evde eğitimlerini sürdüren üç ağbinin oluşturduğu entelektüel denebilecek bir ortamda büyüdüm. Ailede birçok konuda öncü olan en büyük ağbimin tiyatro merakı evde tiyatro eserlerinden bir külliyat oluşturmanın ötesinde tüm Türkiye''yi dolaşacak bir tiyatro gurubu kurmasına neden olmuştu. Çocukluğumdaki ev ortamı içinde köyden gelen dedem de vardı, tiyatro dekorları, provalar da... Çocukluk hafızamda kalmıştır, bu tiyatro macerasının annemin burma bileziklerine mal olması. Köy kökenli annem Shaekspare''den, Ionesco''dan, Haldun Taner''den anlamasa da, tüm serveti olan burma bileziklerini hiç çekinmeden çocuklarının tiyatro sevdasına yatırmıştı. Eugene Ionesco''nun Kel Şarkıcı oyunu da Mr-Mrs Smith''in replikleri de hala hafızamdadır.

Kitap okuma gerekçesinin her iş için bahane olabildiği, kültürün çok önemsendiği bir ev ortamını köy kökenli annem ve babam sağlamıştı. Başımı örtme kararı verdiğimde eğitimimi etkileyecek diyerek karşı çıkan yine köy kökenli annem olmuştu. Dört kardeşin fikirleri de, hayat tarzları da, siyasi görüşleri de-hatta parti tercihleri -, Müslümanlık anlayışları da birbirinden farklı oldu. Ama bizim evde kimse pijama ile sokağa çıkmadı.

Ve benim dinci arkadaşlarım kategorisi içinde size tanıtacağım çok arkadaşım var. Albay doktor bir babanın kızı olan da var, ateist bir babanın kızı olan da, müftünün kızı olan da. Atatürkçü cumhuriyetçi bir aile geleneğin taşıyan da var, Müslümanca yaşamanın kutsandığı bir aile içinden gelen de var. Babasının isteği ile örten de kendi isteği ile örten de var. Ama hiç birisinin ailesinden kimse pijama ile sokağa çıkmaz.

Özgüvenleri, karşılarına çıkan tüm engellere meydan okuyan tavırları, eğitimleri ve kariyerleri ile bu kadınları nereye koyacağız. Dünyanın en saygın üniversitelerinden birisinde LSE''de mastırını yapmış birini başını örtmeyi tercih etmiş diye yok mu sayacağız. Bunları hangi Türkiye''de konumlandıracağız. Tanımadan önyargılarımızla paketleyip sınıfsal bir değerlendirme içinde rejimi tehdit edenler arasına mı iteceğiz onları. Görüntü kirliliği algısı içinde" ne var canım başlarını açıversinler olur biter" tarzı tabiri caizse mahalleli üslubu ile mi tartışacağız siyaseti. (Bir okuyucum bana diyor ki; kendini modern diye nasıl tanımlayabilirsin önce aynaya bak). Bu cümleleri ne yazık ki Türkiye''nin en saygın insanlarından duyuyorum.

Köylülük değerleri ile İslam''ı niye eşleştiriyoruz ki. Elbette bu coğrafyada hayat tarzını belirleyen kültür bütün bunlardan etkileniyor. Ama herkesin sadrazam torunu olmasına da diplomat torunu olmasına da imkan yok. Ama hepimiz bir arada,eşit fırsatların sunulduğu bir ortam içinde yaşamamıza imkan var Hayatlarımızın değerlerimizin kesiştiği yerler de var, ayrıştığı yerlerde,kendi değerlerimize göre hayatlarımızı şekillendirme özgürlüğümüz de irademiz de var. Türkiye''de sol görüşün temsilcileri olan, inançsız olduğunu söyleyen o kadar çok insanla demokratik değerler, insan hakları, eşitlik söylemlerinde ortağız ki. Ama özel alanlarımızda elbette tercihlerimiz farklılaşır. Bu ne bizi aynılaştırır ne de farklılaştırır. Hayatımız sürekli barlar ve camiler arsında ki tercihlerle geçmiyor. İki Türkiye''nin de birbirine ihtiyacı var. Hayatlar arasına çit çekmeye kalkarsak aileler bile parçalanacak noktaya gelir. İnanç gönül işidir. Bedel ödeseniz de menfaatlerinize aykırı olsa da inancınız doğrultusunda davranmaya neden olan tek şey gönlünüzdür. Diğer sebeplerin hepsi bahane…

Seçimlerle birlikte kadın aday furyası başladı. Böylece toplumun kadınlar hakkında düşüncelerini de ayan beyan duyuyoruz. İşte bir hafta için de ki izlenimlerim;

Bütün fişlemelere karşıyım, ama kadın adayları istemeyen herkesi fişlemek gibi mani olunamaz bir istek içindeyim.

Yine de yapılan itirazlar içinde haklı olanlar da var. Bu yarışta sadece kadın olmak yeterli bir kriter değil, sadece erkek olmak yeterli olmadığı gibi…

Bazı kadın adaylar neredeyse bulaşıklarımı yıkayıp çıkarken aday olmaya karar vermiş izlenimi veriyor. Bazıları diğer kadın adayları kötüleyerek kendilerinin şanslarını artıracaklarını zannediyorlar ama yanılıyorlar.

Bir kez daha hatırlatalım hanımlar bu iş ciddi.

Kariyerist yaklaşımlar, maddi menfaat beklentileri, abartılı ifadeler, her yere uyarım-değiş tonton değiş- anlayışı ile de siyaset yapmak istiyorsanız işiniz çok zor. Bu işin dış görünümüne bakıp sonra hayal kırıklığı yaşamasınlar. Sonra çok zorlandıkları gibi, kadın siyasetçiler adına kötü örnek olmak da var işin içinde.

Bu arada erkekler arasında da hanımlar arasında da çıta yükseltmeli. İşinde başarılı olan, pozitif enerjisi ve birikimini toplum yararına kullanmaya hazır kadınlara daha çok ihtiyaç var. Sadece kariyerden söz etmiyorum. Kariyerleri çok iyi olsa da kalpleri kötü olanlar da var çünkü. Benim tercih ettiklerim ise hem kariyer hem de kalp noktasında buluşanlar.

Bu arada bir çok ilden duyuyoruz. İl başkanı, belediye başkanı gibi güçlü erkek adaylar bile bölgelerinde şanslarını düşürür, tercih sebebi olur diye kadın adayın çıkmasına izin vermiyorlarmış, "kadınları şansınız yok boşuna çıkıp benim şansımı düşürmeyin" diye engelliyorlarmış!!! Oysa Mecliste kendilerinin benzer çok beyefendi var. Çok değerli olabilirler, şehirleri bir kadını taşımayacak seviyede olabilir -Türkiye''nin neredeyse bütün illeri böyleymiş rivayete göre-.

Beyler aklınıza koyun bu seçimler kadınların seçimi. Ve samimiyetle söylüyorum ki kendi partimden bile olsa böyle söylediklerine emin olduğumu bütün erkek adayları deşifre edeceğim.

17 yıl önce
Türk kadını rejimi kime karşı koruyacak!
Kürtlerin Ortadoğu/İslâm Coğrafyasındaki Rolü ve Geleceği
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir