|
Yasemin devriminde kan uyuşmazlığı

Demokrat Yurtseverler Partisi lideri Şükrü Belıyd"ın evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülmesi, Tunus"da hükümetin feshedilmesine giden zor bir süreci başlattı. Daha önce Bin Ali"ye "Git" diyen Tunuslular bu sefer "Hükümet istifa" sloganı atıyorlar. Suikastten koalisyonun büyük ortağı En-Nahda Partisi sorumlu tutuluyor. "İslamcılarla diyalog siyasi cinayet getirdi" sözleri gösterilerde duyuluyor. Ancak bu siyasi cinayetin ardında statükonun İslamcılar lehine değişmesine itiraz eden güçlerin olma ihtimali daha yüksek görünüyor.

Tunus bu tartışmaların ortasında iken, orada yaşanan gelişmelerin Türkiye açısından da dikkatle izlenilmesi gerektiğine inanarak, orada yaptığım röportajlardan yola çıkarak izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.

Şükrü Belıyd"in cenazesine katılan kalabalıkların öfkesinin de ağırlıklı olarak Nahda ve Gannushi"ye yöneltilmiş durumda olması çok da yabancısı olduğumuz bir tablo oluşturmuyor. Bu durum sistematik hedef gösterme siyaseti ile bizdeki özel harp cinayetlerini hatırlatıyor. Bu öfkeyi yönetenlerin sıkı bir siyasi mühendislik yaptıklarını ise görmemek mümkün değil.

İzlenimlerimden önce Gannushi"nin muhalefetin tepkilerine cevaben iki ay önce yaptığı şu analizi paylaşmak isterim. "Şu an Tunus"ta çok gergin bir siyasi çekişme var ve bu çekişme objektiflikten çok uzak. Çünkü demokratik tecrübemiz çok yeni. Bugün demokratik süreçte ikinci yılımız. Nahda ülkedeki en büyük parti, bu yeni bir şey ve bu durum ülkeyi elli yıldan fazla yöneten laiklerde şok etkisi yaratmıştır. Bu sürede İslami Hareket siyasi arenadan uzaktı, ya hapislerde ya sürgünde ya da yeraltında gizlice yaşıyordu. Aniden devrim geldi, rejimi düşürdü ve İslami Hareket ülkede lider oldu. Bu şok etkisi oluşturan durumu düşürülen rejim bir tarafa laikler de hala hazmedebilmiş değiller. Bu nedenledir ki seçimler de yaklaştığından dolayı şu an Nahda hareketini karalamak için bütün silahlar kullanılıyor. Selefilikle hükümet arasında çatışma olmasına rağmen, Nahda selefilikle ilişkilendiriliyor..."

Olaylarda ülkenin iç siyaseti kadar uluslararası sistemin de etkisi olduğu ise bir başka gerçek. Bu cinayet iktidar partisi Nahda"nın Türkiye rol modelliği üzerine geliştirdiği yapıyı da etkileyecek gibi görünüyor. Tunus olayları, Türkiye"nin Ortadoğu"da etkili ülke imajına karşı Amerika ve İsrail ortaklığının verdiği yanıt olarak da okunabilir.

Dış güçleri bir tarafa bırakıp orada bulunduğum sürede dinlediklerimden yola çıkarak genel gözlemlerin şöyle... Tunus"da riskli bir ortam olduğu, durumun çok gergin olduğunu duyduğum kesim daha çok seküler-sol kanat. Tunus solu Fransa"nın etkisinde. Zira ülkede halen bütün okullarda Fransızca okunuyor. Tunus entelektüellerinin çoğunluğunun kartvizitinde bir de Paris adresleri yer alıyor. Bunlardan birisi de Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu başkanı Hatice Şerif. Ülkedeki İslamcıların güçlenmesinden entelektüel kesimin rahatsız olduğunu söylüyor. Şerif Nahda"yı ve özellikle de Nahda"nın fikri lideri Gannushi"yi eleştirirken "onları bu toplum seçti ama onlar kendilerini seçen toplumu değiştirmeye çalışıyor" eleştirisini yöneltiyor. Tunus elitleri ve entelijansı İslamcı bir parti tarafından yönetilmeyi hazmedemiyor. Bunu ülkelerine de devrimlerine de yakıştıramıyorlar.

AH LEYLA!

1956"da Burgiba ile başlayan 1987"de Bin Ali ile devam eden eski iktidar dönemlerinde, sol kesim diktatörlüğe karşı olsa da ideolojik olarak rejimi samimiyetle benimsemiş. Tunus bir İslam devleti olarak kendini tanımlasa da resmi ideolojisi sosyalizm ve İslam karşıtlığı üzerinden şekillenmiş. Diktatörlük karşıtı mücadelede bile sol hareket İslamcı kesim arasında dayanışma olmamış. Arap baharına kadar... Burgiba için dürüst, entelektüel, sosyalist... Bin Ali için "sosyalizme bağlı bir asker" diyenlerin sayısı hiç az değil. Tunus toplumu ülkedeki yolsuzlukların suçunu Bin Ali"nin ikinci karısı Leyla"ya atarak adeta rahatlıyor. "Ah Leyla ve Bin Ali"nin Leyla"ya olan aşkı!".

Konuştuğumuz kişiler arasında Nahda"yı sevenler ile "Tunus"un en büyük problemi Nahda" diyenlerin oranı neredeyse yarı yarıya. Dile getirilen eleştiriler ise söylentilere dayanıyor. Savcıların hükümetten baskı görmesi de iddialar arasında yer alıyor. Gannushi ise yaptığımız görüşmede ona atfedilen sözlerin birçoğunun yalan olduğunu söyledi. Bu sözleri sarf edenlerin birçoğunda benzer bir İslam alerjisi olduğunu görmek, bu karşı propagandaların gerçekler değil algılar üzerine şekillendiğini gösteriyor. Başkentte Burgiba caddesine eskiden "korku caddesi" denirmiş. Çünkü İç İşleri Bakanlığı oradaymış. "Peki ya şimdi" diye sorunca "öyle şeyler kalmadı" diye başlanıyor ancak şikâyetler İslamcılar üzerine yoğunlaşıyor. Bu arada Tunus"da Selefilerin güçlü olmadığını, yeni yeni seslerinin çıkmaya başladığını ancak Nahda"yı ele geçirme gibi bir iddiaları olduğunu da söyleyelim. Yine de her şeye rağmen Tunus Müslümanları İslam dünyasının en liberallerini temsil ediyor.

11 yıl önce
Yasemin devriminde kan uyuşmazlığı
Seçim ve bayram geride kaldı ya enflasyon?
Atalay cinayetleri işlerken tekbir getirmedi mi?!...
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından