|
Yemen’e bakarken
Yemen'in kuzeyinde, dağlarda yaşayan küçük bir grubun ülke yönetimini ele geçirmesinin yankıları sürüyor. Bir kapalı kutu olan ama giderek daha da kapalı hale gelen ülkeye ilişkin içeriden haber almak giderek zorlaşıyor. Yemen'in üç önemli kentinin; başkent Sana, Taiz ve Aden'in Husiler tarafından işgaliyle başlayan, devlet başkanını ülkeden kaçırtan süreçte “ABD'ye ölüm, İsrail'e ölüm” diye sloganlar atan Husiler, Suudi Arabistan liderliğindeki bir hava ordusuyla bombalanmaya başlandı. Bu süreçte içeriden bildiren, Husilerle bağlantı kurabilen, yaptığı çekimleri batı medyasıyla paylaşan Safa Al Ahmad isimli kadın gazeteciyle yapılan bir röportaja rastlayınca bunu paylaşmak istedim. Al Ahmed'in bu süreçte yaptığı çekimler PBS ve BBC tarafından belgesel haline getirildi. 4 saat gözaltına alındı, kaldığı ev bombalandı ama o bildirmeye devam ediyor. Söyledikleri özetle şunlar: “Yemen'de olan şey tamamıyla politik ama bütün kesimler kendi tabanlarını genişletmek için sekteryan dili kullanıyorlar. İranlılar ve Husiler arasında ilişki fazla abartılıyor. Bu ilişki İranlıların telefon açıp Husilere şunu yapın diyecekleri tarzda bir ilişki değil. Husiler birden bire çıkmadı, zaten vardılar. Hükümet, Yemen'in kuzeyinde onlarla bir savaş sürdürüyordu. Yemen eski devlet başkanı bizi bu savaşı haber yapmaktan men etti. Sonra Husileri tanımak çok güç oldu. Husiler yeni bir oluşum, esnek bir yapıları var. Devamlı olarak hedef değiştirebiliyorlar.”

Yemen konusunda, Brookings Ensitüsü'nün bloğunda Safa Barakat imzasıyla yayınlanan “Suudi Arabistan'ın Yemen Savaşına İlişkin Etik Sorular” başlıklı makale de başka bir resme işaret ediyor. Yazarın, Yemen “stabil ve güvenli” olana kadar devam edeceğine yemin edilen hava saldırılarına ve Suudi Arabistan'ın tutumuna ilişkin soruları var. Müdahale için neden uzun süre beklendiğinin sebeplerini soruyor. Neden böyle davranıldı sorusuna cevapları şöyle:

“1. Başkalarına bir ders öğretmek için en zayıfa saldırmak; Suriye ve Gazze için minimumu yapan bir devletin Yemen halkı için bunu yaptığını iddia etmesi bu soruyu akla getiriyor.

2. Bir canavar yaratmak; Husiler elbette politik olarak sınırları zorluyorlar. Yalnız buna şu ana kadar müsaade eden Ali Abdullah Saleh hükümetidir. Bu desteği de kısmen Suudi Arabistan›dan almıştır.

3. Yasal sıkıntıları inkar etmek; Husiler Yemen içinde ulusal bir aktördür ve dış müdahale ile yok edilemez.

4. İndirekt olarak bir terörist grupla aynı safta durmak; Husiler El-Kaidenin bir numaralı düşmanları olduğunu açıkladılar.

5. Araplar arasındaki sekteryan ayırımı derinleştirmek…”

Bu başlıkların üzerinde düşünmek gerekiyor…

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI MEHMET GÖRMEZ İLE “SEVGİ SAYGI VE MERHAMET” ÜZERİNE

Diyanet İşleri Başkanlığının 25 yıldır destek verdiği Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri her yıl Peygamberimizin hayatına ilişkin farklı bir temayla yapılıyor. Bu yılın teması “Daha iyi bir dünya için sevgi, saygı, merhamet/ Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı” olarak belirlenmiş. Sayın Görmez'in bu temanın önemini anlatmak için köşe yazarlarıyla yaptığı toplantıdan bazı notları sizinle paylaşmak isterim.

Kutlu Doğum Haftası dinler arası diyalog temasıyla da yer yer gündeme gelen bir etkinlikti. Görmez “dinler arası diyalog”un bir kilise etkinliği olarak 1960'larda doğduğunu, ancak bu kavramın kirletildiğini, din adamlarının gösterişine vesile olduğunu söylüyor. Dinlerin teolojik diyaloğunun söz konusu olamayacağının altını özellikle çiziyor. Görmez, konuşmasında Peygamberin mesajını bugünkü neslin anlayabileceği bir dile nasıl dönüştürülebiliriz, dinlerin şiddet üreten bir yapı olarak yansıtılmasını nasıl engelleyebiliriz, Müslümanların yanlışlarının İslam gibi algılanmasını nasıl önleyebiliriz gibi sorular üzerinde bir hayli durdu.

Uzun süren karşılıklı fikir alışverişi esnasında İslam'ın “öteki” tanımı üzerine daha fazla konuşmak gerektiğini düşündüm. Müslümanın 'öteki'si kim? Ötekine muamele nasıl olmalı, dini eğitim içeriklerimiz 'birlikte yaşama' mesajı taşıyor mu gibi sorular üzerine konuştuk. Din ile akıl arasında bağ kuran, hüküm ve hikmeti bir arada anlatan ve pedagojik bir formasyonu içeren dini eğitim müfredatı konusuna hızla eğilmek gerekiyor.

SİYASET

Nietzsche'nin çok sevdiğim bir sözü vardır: “Yaptığınız işin felsefesini bilmezseniz sadece teknisyen olarak kalırsınız.” Her işte olduğu gibi siyasetin de felsefesine kafa yormuş birisiyim. Kurucusu olduğum Ak Parti belki de bu nedenle benim için sadece bir parti olmadı. Belki de bu nedenle kalbimde ve aklımda farklı bir yeri var. Bunca zaman birçok adayımıza “Siyaset uzun soluklu bir süreçtir, bir yere aday gösterilmemek ne başlangıçtır ne de son” demişimdir. Başkasına tavsiye ettiğimi kendime de uygularım. Ben bu partinin kurucusuyum. Çok dar geçitten geçtim, duruşumu hiç bozmadım. Birçok arkadaşımın da bu geçitlerde yanında durdum. Siyaseten fazlasıyla tecrübe biriktirdim. Bu tecrübe partimin işine yaramasa da işe yarayacağı bir zaman ve zemin elbette bulacaktır. Bu vesileyle ne kadar çok dostum olduğunu bir kez daha gördüm ve çok şükrettim. Bu olay; CHP, MHP ve HDP dahil olmak üzere farklı siyaset ve dünya görüşlerindeki insanların kalbinde de bir yer bulduğumu görmeme vesile oldu. Her siyasi görüşten arayan, yazan, benimle duygularını paylaşanlara teşekkürü borç bilirim. Olanda hayır vardır. Siyaset bugünden yarına bitmez.
#ayşe böhürler
#yemen
#köşe yazısı
9 yıl önce
Yemen’e bakarken
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler