|
Yeni muhafazakârlık ve kristal bardak

Geçen hafta yazımda, medyanın zihin dünyasına ait geçmişten örnekler vermiştim. Bugün böyle haberler yapılmıyor.

Bugün kullanılan dil daha etik daha gerçekçi gibi görünüyor. Ancak habere bakış mekanizması aynı amaca hizmet ediyor. Edward Said"in deyimiyle "Karartılan İslam" .. İkisi de dindarları başkalaştırıp nesneleştiriyor.

Mesela izlediğim haberlerden birisi "yeni muhafazakâr mimari ve evler"… Namaz odaları, o odalara çıkan asansörler, kıbleyi gösteren düzenekler, zengin şatafatlı Arap zevkini yansıtan evler… Oldukça geniş çevreye sahip birisiyim. Haberdeki fotoğraflara benzer bir evi ne gördüm ne de duydum. Bu haberi izlerken tıpkı 28 Şubat"ta olduğu gibi "haberlerde gösterilenler de nereden çıktı" duygusu uyandı bende. Fotoğraflar Dubai"deki ev içlerine benziyor. "Yeni muhafazakâr" derken yerleştirilmeye çalışılan "zengin muhafazakâr" imajı bir başka çarpıtmayı ortaya koyuyor.

Burada habere bakışı sorgularken bir öz eleştiri yapıp bu kimliği temsilen konuşanları da konuşmak lazım elbette. Bir hanım konuşuyor "bir Müslüman her şeyin en iyisine sahip olmalı. Mesela bardağı olacaksa kristal olmalı "… Bu sözleri dinlerken biraz duraladım. Dindar camia ile ilk tanışma günlerimde kristal bardaklarım çok eleştiri aldığı için utanıp onları bir daha çıkarmamacasına dolabın en arka köşesine atmıştım…

O günler geride kalsa da "Müslüman her şeyin en iyisine layıktır" felsefesinin İslami olup olmadığı mutlaka tartışılmalı?

Bu haberler de bir başka hayat tarzı dayatmasıdır. Oluşturulmaya çalışılan her imaj gibi Zengin Müslüman imajı da gerçekten bizi kopartır.

Müslüman gibi yaşamaya çalışırken muhafaza etmemiz gereken görsellik değil "İslami düşüncedir"…

TÜRKİYE"DE KEMALİST GENÇLİK

Teorik yazılar yerine toplumsal gözlemler neler olup bittiğine ilişkin bize daha çok ipucu veriyor. Epey oluyor… Aynı düşünceyi paylaştığım bir arkadaşım "dikkat ediyor musun, Kemal Atatürk imzalı sticker yapışmış ne kadar çok araba var" dedi. Öncelikle "seçici algı mı" diye düşündüm. Dikkat etmeye başlayınca da arkadaşıma hak verdim. Bu bana bir dönem arabalarına "lailaheillallah, Allahüekber " benzeri stickerlar yapıştıranları hatırlattı. Dün Beşiktaş meydanında gençler ellerindeki Atatürk maskeleri ile bugün Dolmabahçe"de yapılacak etkinliğe davet yapıyorlardı.

Elbette sosyolojik araştırmaların kriterlerinde bunlar yer almıyordur. Ancak günlük hayatın içinde gözlemlediğimiz bu tablo "eziliyoruz" duygusunu taşıyanları yansıtıyor. Kemalizm"in elitist, kemikleşmiş bir yaşa ulaşmış savunucularının hepimize hakaret ettiği günler hafızalarımızda hala taze ve bu da bitmedi. Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni bir ulus yaratma ülküsü ile şartlandırıcı bir eğitim sürecinden geçmiş, rejimi benimsemeyi koşulsuz iman etmek olarak kabul etmiş yaşlı kuşağın "Kemalizm" anlayışının aynısıyla devam ettiği gençler var. Elbette her aile kendi dünya görüşünü çocuklarına öğretir. Kemalist değerlere sahip bir aile çocuğunu öyle büyütür. Bu onun en doğal hakkıdır. Ayrıca Kemalizm"in değerleri ile yoğrulmuş bir eğitim sistemi de hala devam ediyor. Ancak yine de Kemalizm"in gençlerde hala "milli ibadet" bakışı ile akis bulmasının nedenleri üzerine düşünmek lazım… Bu arada 10 Kasım"da zoraki yas tutturulmasına karşı olduğum gibi, yas tutmak isteyenlerin engellenmesine de karşıyım... Ruhu şad olsun…

FRANSA"DA İSLAMCI GENÇLİK

Fransa"da yaşayan gazeteci arkadaşımız Saadet Oruç dün yayınladığı yazıda aslında yukarıdaki soruya başka bir manada cevap veriyor.

Fransa, Avrupa ülkeleri içinde Müslümanlara en fazla baskı yapan, bu konularda ayırımcılık yapmayı Avrupa değerleri ile çelişkili bulmayan bir ülke. İçişleri Bakanlığı, Demografik Etüdler Enstitüsü"nün yaptırdığı araştırmalar ve Le Monde gazetesinin haberine göre: Başka dinlerden Müslümanlığa geçenlerin sayısında artış olmuş… Göçmen kökenli Fransız vatandaşları arasında İslam"a bağlılık artmış… 18-25 yaş arası gençler arasında namaz kılma ve İslami kurallara riayet etme oranının fark edilir bir şekilde arttığı tespit edilmiş.

ANDICA İTİBAR ETMEK

Tarih değişiyor, insanlar değişmiyor! 28 Şubat andıcına itibar etmeyen bir medyada çalıştım. Andıç ile "itibarsızlaştırma" nın etkili bir psikolojik silah olarak kullanıldığını yakından gördüm. O dönemde andıçlara itibar etmeyip, andıçlanan herkese kapılarını açan bir düşünce dünyasına sahip insanların şimdiki andıçlara itibar etmesini anlamakta zorlanıyorum. Ne değişti?

11 yıl önce
Yeni muhafazakârlık ve kristal bardak
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler