|
İsyan çağının silahsız kovboyları

Yeryüzünü ''demokrasi ve özgürlük mücadelesi''nin verildiği bir cephe olarak kurgulayan ABD, II. Dünya Savaşı''ndan Berlin Duvarı''nın yıkıldığı 1989 yılına kadar geçen 44 yıllık sürenin yüzde 73''ünü savaşarak geçirdi.

1989''dan 2012''ye kadar geçen 23 yılda ise savaşma oranını yüzde 89''a çıkardı.

Küresel savaş endüstrisinin ana merkezi konumundaki ABD''nin şu an 156 ülkede askeri, 76 ülkede ise askeri üsleri bulunuyor.

Bu üslerin 13''ünü 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra kurdu.

Bu kaba hesaba göre dünyada sadece 46 ülkede Amerikan askeri varlığı bulunmuyor.

***

Ancak tüm yeryüzünü fethe kalkan Amerikan ''grand strateji''si artık tarihe karışıyor.

Özellikle son 10 yıl içinde adeta küresel bozguna uğrayan ABD, bir yandan başını dik tutmaya bir yandan da yaralarını sağaltmaya çalışıyor.

Ülkedeki bütün uzmanlar bu konuda adeta seferber olmuş durumda.

Birçok resmi ve ''sivil'' analist, Washington''un imajını düzeltecek ve Amerikan halkını rehabilite edecek reçetelerini ardı ardına piyasaya sürüyor.

Robert Kagan''ın ''Tehlikeli Millet, Fareed Zakaria''nın ''Amerikan Sonrası Dünya'', Niall Ferguson''ın "Civilisation: The West and the Rest/ Medeniyet: Batı ve Geri Kalan Dünya'' ile George Friedman''ın ''The Next 100 Years: A Forecast for the 21st Century – Gelecek 100 Yıl: 21''inci Yüzyıl İçin Bir Öngörü'' isimli kitapları son dönemdeki imaj çalışmalarından sadece birkaçı.

***

ABD''nin 21''inci yüzyıldaki güç hiyerarşisinde nasıl bir pozisyona sahip olacağıyla ilgili ''öngörü, senaryo ve rapor'' şeklindeki arayışlara en sistemli katkıyı ise beklendiği gibi resmi kurumlar yapıyor.

Bu kurumların en bilineni ise Amerikan Ulusal İstihbarat Konseyi (NIC).

NIC, ABD''deki 16 farklı istihbarat servisinin verilerine dayanarak hazırladığı "Küresel Eğilimler'' isimli raporu her beş yılda bir yayımlıyor.

ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü''ne bağlı olan NIC, son senaryolarını raporlaştırdığı 160 sayfalık beşinci çalışmasını önceki gün "Küresel Eğilimler 2030: Alternatif Dünyalar" adıyla kamuoyuna duyurdu.

Bir önceki 125 sayfalık rapor ise ''Küresel Eğilimler 2025'' ismiyle 2008''in Kasım''ında yayımlanmıştı.

Bir imaj çalışması olarak NIC''in gelecekteki dünya ile ilgili son senaryosunu değerlendirirken 2009''un hemen başında ''Barack Obama''nın akıl hocaları'' diye bilinen dört liberal akademisyenin ''The Crisis of American Foreign Policy: Wilsonianism in the Twenty First Century-Amerikan Dış Politikasının Krizi: Yirmibirinci Yüzyılda Wilsonculuk'' isimli ortak çalışmasını da göz önünde bulundurmakta büyük yarar var.

Öncelikle ülkemizde ve uluslararası toplumda sansasyonel etki uyandıran geleceğe dair bu senaryoların, aslında geçmişe yönelik iyi birer ''hasar tespit raporu'' olduğunu unutmamak gerek.

Bu çalışmaların en görünen dezavantajları ise, ilginç bir ''psikolojik rehabilitasyon tekniği''yle yazılmaları.

***

Rapor ve kitapların yayınlanma dönemleri, tarzı, pazarlanma yöntemleri ve retoriği, ister istemez Washington''un Vietnam yenilgisinin (1973) Amerikan toplumunda yol açtığı travmayı geçiştirmede tedavüle soktuğu o ünlü ''kültürel soğuk savaş'' stratejisini ve bu stratejinin araçlarını akıllara getiriyor.

1970''ler ve 80''lerde, yani daha Vietnam yenilgisinin acısı dinmeden birbiri ardına gelen İran İslam Devrimi (Şubat 1979), Rusya''nın Afganistan''ı işgali (Aralık 1979) ile sol gerillaların Latin Amerika ülkelerinden Nikaragua''da iktidarı (1979) ve Salvador''da da askeri üstünlüğü (1981) ele geçirmeleri, deyim yerindeyse ABD''yi adeta paralize etmişti.

Uzakdoğu, Orta Asya, Latin Amerika ve Ortadoğu''daki hayati mevzilerini birer birer terk eden Washington, teselli ve zaferi Rocky (1976), Rambo (İlk Kan-1982, İlk Kan II-1985, Rambo III-1988), Barbar Conan (1982) ve Terminatör(1984) gibi ''seri film''lerde aramaya başlamıştı.

***

Washington benzer bir teselliyi ise bu kez ard arda yayımladığı ''akademik, istihbari ve kültürel'' görünümlü rapor ve kitaplarda arıyor.

Irak ve Afganistan''da yaşanan bozgun, Rusya''nın vetosu nedeniyle Orta Asya, Kafkasya ve Hazar bölgesinde tutunamayış, İran karşısında gerileme, Latin Amerika''da sosyalist iktidarlarca kuşatılma, ekonomik açıdan Çin''e muhtaç hale gelme, Arap Baharı''nın sosyal ve siyasal gücünü yanına alan Müslüman Kardeşler''in Tunus, Mısır ve Libya''da iktidara oturması, Suriye''de Rusya ve Çin''in aşılamayan uluslararası blokajı, müttefik Avrupa''dan istenilen randımanın alınamaması gibi ''hayal kırıklıkları''nın yükünü ABD, Hollywood senaryolarını bile sollayan ''raporlarla'' hafifletme arayışı içinde.

***

Özellikle Irak ve Afganistan''da aradığını bulamayan Washington''un resmi ve sivil merkezleri, 1946 ila 1991 yılları arasındaki ''kültürel soğuk savaş'' stratejisinde olduğu gibi dünyayı yine her biri birer ''psikolojik seans'' niteliğindeki ''yeni dünya senaryolarına'' boğmaya başladı.

Adına ''kamu diplomasisi'' denilen bu senaryoların en acil hedefi, bir kaç yıl öncesine kadar ''dünyanın tek süper gücü'', ''yeni Roma'' ve ''tarihin gördüğü en büyük imparatorluk'' olduklarına inan(dırıl)an Amerikalıların, ''kültürel özgüven ve siyasal psikoloji''lerindeki erozyonu asgari seviyede tutmak ve onları çok kutuplu bir dünyaya hazırlamak olsa gerek.

Tabi, unutmamak lazım ki bu stratejinin en ağır yükü dünyaya post-modern bir masal kahramanı gibi sunulan ABD Başkanı Barack Obama''nın omuzlarında.

Çünkü, neredeyse bütün coğrafyaları ve kültürleri içeren kozmopolit kimliğiyle bizzat Obama''nın kendisi hem Amerikalılar hem de dünya üzerinde en etkili ve en ''rehabilite'' edici bir ''çalışma'' konumunda.

***

Bu bağlamda, NIC''in kısa (5 yıllık), orta (10- 15 yıllık) ve uzun vadeli (20-25 yıllık) tahminlerde bulunduğu ''Küresel Eğilimler 2030'' adlı raporuna göz atınca ilk dikkat çeken özellik, önsözün bir önceki ''Küresel Eğilimler 2025'' adlı raporun önsözüyle gösterdiği büyük benzerlik.

Raporun ilk sayfalarında özetle, ''İkinci Dünya Savaşı''nın ardından Washington''un liderliğinde oluşturulan uluslararası sistemin 2030''da ''tanınamaz'' hale geleceği, gelecek 20 yılda ABD''nin ekonomik, siyasi ve askeri gücünün eriyeceği, Çin ve Hindistan''ın güçlenerek çok kutuplu bir dünyada liderliğe oynayacağı ve küresel zenginliğin Batı''dan Doğu''ya kayacağı'' ileri sürülüyor.

***

Ancak raporun tamamı okunduğunda başlangıçtaki bu makul öngörüler tanınamaz hale geliyor.

Son sayfa bittiğinde ufukta beliren ''geleceğin dünyası'' yine aşinası olduğumuz o ''Imperium Americana'' dünyası oluyor.

Ve bu dünyanın silueti de insanilikten arındırılmış stratejik ifadelerle meşrulaştırılmış: ''Askeri, ekonomik, kültürel ve siyasi nüfuz hiyerarşisinde SSCB''nin dağılmasından sonra rakipsiz kalan ABD, pozisyonunu koruyacak. Çünkü Hindistan ve Çin, ekonomik güçlerini askeri ve siyasi açıdan küresel alana kanalize edecek ''donanım''dan yoksunlar.''

Buradaki ''donanım ve kapasite eksikliği''nden ''kültür ve medeniyete dair bir yetersizliğin'' kast edildiğini tevil etmeye gerek yok sanırım.

***

NIC, Pekin ve Yeni Delhi''nin akibetinin de 1980''lerdeki ekonomik yükselişlerini askeri ve siyasi hegemonya ile takviye edemeyip 1990''larda yarıştan düşen ve ''silahsız kovboylar'' diye aşağılanan Japonya ve Almanya gibi olacağını ileri sürüyor.

Fakat, isyan çağını yanlış okuyan NIC büyük bir yanılgı içinde.

Çünkü Çin ve Hindistan, hem Tokyo ve Berlin gibi tamamen Washington''ın siyasi tahakkümünde değil hem de ''kıtasal ulus'' olma gibi devasa bir demografik ve coğrafik avantaja sahipler.

Tıpkı Rusya gibi.

Yeri gelmişken belirtmeliyiz ki rapordaki en tuhaf nokta ABD''ye rakip olma potansiyeline en yakın aktör konumundaki Rusya''nın pek önemsenmemesi.

Mantık örgüsündeki bu hata, rapor kurgusunun insanda uyandırdığı sahicilik hissini tuzla buz ediyor.

Senaryoda, Moskova''ya reva görülen ''indifference tolerance/ilgisiz hoşgörü'' yaklaşımı, akıllara ''bu işte bir hinlik var'' sorusunu düşürmüyor değil.

NOT:
Geleceğin küresel güç hiyerarşisinde ''belirleyici aktör'' olarak nitelenen Türkiye''ye dair öngörüleri ise Cuma günü ele alacağız…
11 yıl önce
İsyan çağının silahsız kovboyları
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset