|
Bu ülkeyi Mısır yaptırmayacağız

2013 yılında,17/25 Aralık’ta polis ve yargı içine sızmış FETÖ’cü hainler hukuk örtüsü altında başarısız bir darbe girişiminde bulundular. Hedefleri açıktı. Sözde Selam-Tevhid (Kudüs Ordusu) isimli terör örgütü geçmişte, Türk Gladyosu tarafından “naylon terör örgütleri statüsünde” 1990’lı yıllarda kurulmuştu. Uzun yıllar ‘uyuyan hücre’ konumunda tutulan naylon terör örgütü, FETÖ(GLADYO B) tarafından yeniden kurgulanmıştı. Emperyalizmin emrindeki FETÖ çetesi Selam-Tevhid terör örgütü üyesi olmak ve terör örgütü lehine faaliyetlerde bulundukları iddiasıyla, delilsiz ve hukuksuz olarak yaklaşık 3 yılı aşkın bir süreyle aralarında Başbakan Erdoğan, Bakanlar devletin üst düzey yetkilileri MİT Müsteşarı yargı mensupları ve gazeteciler de dahil olmak üzere sahte isim belge ve delillerle dinlenmişlerdi. Darbe girişimi başarılı olsaydı 251 üst düzey kişi gözaltına alınarak kurgu bir örgüt üzerinden yargılanacaklardı. Bir operasyon olarak İran gizli servisi Savama ile ilişkili olduğu ileri sürülen bu silahlı grup geçmişte ‘Gladyo’nun gerçekleştirdiği suikast ve cinayetleri örtme taktiğiyle FETÖ militanları tarafından 13 yıl sonra yeniden canlandırılarak, hükümete ve MİT’e karşı uluslararası bir operasyonun parçası olarak, illegal ve hukuk dışı bir çalışma başlatmıştı.

17/25 ARALIK DARBE GİRİŞİMİNİN ÖNEMLİ KIRILMA NOKTALARI

Türkiye 17 Aralık 2013 sabahına, bir süre sonra emniyet ve yargı ortaklığında bir darbe girişimi olduğu anlaşılacak gözaltı operasyonları ile uyandı. Savcı Celal Kara, aralarında 4 bakan, 3 bakan çocuğu, bürokratlar ile banka yöneticilerinin bulunduğu kişileri; rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık iddiasıyla tutuklamak istiyordu. O gün gözler Konya’daki Şeb-i Arus törenlerinde olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a çevrilmişti. Beklenen açıklamayı öğleden sonra yapan Erdoğan, “kimse operasyona kalkışmasın. Operasyona kalkışanlar bizi karşısında bulur” dedi. Devlet, 17 Aralık’ı bir darbe girişimi olarak görüyordu. Ve ilk karşılık böylece verilmişti. Erdoğan, 17 Aralık gecesi İstanbul’a geldi ve bir dizi toplantı yaptı. Devlet, 18 Aralık sabahı paralel devlete karşı harekete geçti, İstanbul Emniyeti’nde operasyon yetkisi olan 5 polis müdürü görevden alındı, yerlerine de alelacele atamalar yapıldı. 17/25 Aralık darbe girişiminin ilk kırılma noktası devletin paralel devlete karşı harekete geçerek, Başbakan Erdoğan’ın Aksaray Valisi Selami Altınok’u İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne 17 Aralık’ta atamasını yapmasıyla yaşanmıştı. Başbakan’ın özel uçağı ile İstanbul’a gelen Altınok 18 Aralık’ta görevine başlamıştı. Takvimler 25 Aralık’ı gösterdiğinde 17 Aralık’ta kısmen başarılı olunan darbe girişimin ikinci dalgası geldi. Bu seferki hedef; Bilal Erdoğan, Başbakan Erdoğan’ın danışmanları ve yakın çevresi ile bağlantılı olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dı. Akkaş’ın 25 Aralık günü çıkardığı arama ve gözaltı kararında 41 kişinin ismi geçiyordu. Çok sayıda ünlü işadamı ve üst düzey bürokratın gözaltına alınması talebi İstanbul Başsavcılığı tarafından reddedilmesine rağmen, FETÖ’cü Akkaş talimat gereğinin yapılmasını gayri hukuki olarak Emniyet’e gönderdi. Operasyonun “yolsuzluk” ve “kara para aklama” suçlamalarıyla FETÖ’cü Mali Şube polisleri tarafından yapılması istenmişti.

O tarihte Başsavcı olan Turan Çolakkadı, ikinci bir operasyona kalkışmak isteyen FETÖ üyesi eski savcı Muammer Akkaş’tan bilgi istedi. Akkaş, Başsavcı’ya sonraki gün bilgi vereceğini ileterek, yanından ayrıldı. Akkaş, 17 Aralık’tan bir hafta sonra 25 Aralık’ta, Başsavcı Çolakkadı’nın talimatına uymayarak kumpas operasyonunu uygulamaya kalktı. Ancak bu kez karşılarında FETÖ’cü savcılara ve polislere direnen devletin güvenlik güçleri vardı. Bu nedenle 25 Aralık operasyonlarında FETÖ’cü savcı Akkaş’ın verdiği hukuksuz gözaltı talimatlarını devletin polisi ve Jandarması işleme koymadı. Bu olay 17/25 Aralık darbe girişiminin ikinci kırılma noktasıydı.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasının 5. katında toplanan yeni şube müdürleri ise FETÖ’cü savcıdan gelen gözaltı talimatı tartışıyordu.
İddialara göre İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu da Savcı’nın istediği operasyonların yapılmasından yanaydı. “Operasyon yapılsın ama gözaltı olmasın. Şüphelileri adreslerde bulamadık” şeklinde savcıları kızdırmayacak bir hamle yapılmasını önermişti.
Gece yarısı 02.00’ye kadar süren toplantıda söz alan bir polis müdürünün “
Bakın beyler, yolsuzluk adı altında hükümeti düşürme operasyonuna bizler asla müsaade etmeyeceğiz. Bu ülkenin Mısır olmasına izin vermeyeceğiz” sözleri etkili olmuştu.
FETÖ’cü Savcı Celal Kara tarafından gözaltına alınmak isteyen İstihbarat Şube Müdürü’nün gözaltına alınmasına Altınokun izin vermemesi darbe girişiminin 3’üncü kırılma noktasıydı.

17/25 Aralık darbe girişimi sonrasında örgütün ana çekirdeğini oluşturan mahrem imam ve örgütün üst düzey yöneticilerinin büyük bir kısmı yurt dışına firar ederek, Amerika, NATO, AB, Afrika ülkeleri ile Mısır ve Türki Cumhuriyetleri başta olmak üzere faaliyette oldukları birçok ülkeye sığınmış ve tabiri caizse bu ülkelerde koruma altına alınmışlardı.17/25 Aralık başarısız darbe girişiminde polis ve yargıdaki FETÖ’cülerin büyük bir kısmının deşifre edilmesi 15 Temmuz Türkiye’yi işgal ve iç savaş çıkarmaya yönelik kalkışmanın önlenmesinde önemli nedenlerden biri olmuştur.

#Mısır
3 yıl önce
Bu ülkeyi Mısır yaptırmayacağız
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset