|
Çevik Bir’in 15 Temmuz kanlı kalkışmasındaki rolü

28 Şubat’ın 22’nci sene-i devriyesine yine tartışmalar ve karşı görüşlerin tavan yaptığı iddialar ile girdik. Bu kez tartışılan konu 28 Şubat’ta FETÖ ile darbeci askerler arasında bir işbirliği veya ilişki var mıydı? 28 Şubat’ta FETÖ korunmuş ve önü açılmış mıydı? 17 Mart 1998 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından Cumhurbaşkanı Demirel’e MGK’da yapılan sunum irticai unsurlar üzerinden mi verilmişti.



Yoksa FETÖ ayrı bir tehdit olarak mı değerlendirilmişti? Ancak arşivlerde elde edilen bilgilere göre sunumda FETÖ hakkında devlet içinde devlet tanımının yapılması önemliydi. O dönem ki adı ile Cemaatin 10 yıl içinde TSK içinde önemli mevkiler elde edeceğine yönelik öngörülere karşı bu örgütün TSK içinde palazlanmasını önlemek için hangi tedbirler alınmıştı. Maalesef bu doğru tespitlere karşı o dönemin üst düzey askerleri orduya sızma konusunda hiçbir güvenlik önlemi almamışlardı. Dönemin Genelkurmay Başkanlığı FETÖ tehdidini laiklik çerçevesi içine alarak laikliğe aykırı faaliyetlere geçmişte olduğu gibi bundan sonra da müsaade etmeyerek bu zararlı faaliyetlerde bulunan personeli bünyelerinden uzaklaştıracaklarına yönelik resmi evraklara şerh düşmüşlerdi. Bu kasıtlı bir durum muydu? Yoksa kendi tespit ve önerilerini ciddiye alacak bir umursamazlık mı söz konusuydu. Bu soruların cevabını 28 Şubat davasını yürüten Ankara 5’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin 81’inci duruşmasında sanıklardan Çevik Bir verdi. Çevik Bir mahkemeye sunduğu dilekçesinde; ’28 Şubat’ın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı’nın FETÖ’yü koruduğunu ve ordu içinde güçlenmesinin önünü açtığını’ iddia etmişti.

KARADAYI’YI FETÖ MÜ KOLLADI?

28 Şubat soruşturması ve kovuşturma aşamasında dönemin üst düzey asker bürokrasisi hakkında tutuklama kararları çıkarıldı. Birçoğu uzun süreler cezaevlerinde kaldı. Ancak, bizzat 2. Başkan Çevik Bir’in ifadelerine de yansıyan ve 28 Şubat sürecini başlatan kişi olduğu belirtilen Karadayı, Çevik Bir ve ekibini davada yalnız bıraktı. Karadayı’nın paralel yapının yargıdaki uzantıları sayesinde, bu süreçte dışarıda kaldığı iddia ediliyor. Zira 1995 yılında Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Gülen örgütünün üst düzey yöneticilerini Genelkurmay Başkanlığı’nda ağırlayarak plaket vermiş ve Gülen Örgütü’nden övgülerle söz etmişti. Bu kabule ilişkin görüntüler basında yer almıştı. Bu dönem muhafazakarlar için adeta cadı avına dönüştürüldü. Ancak bu süreçten sadece Fethullah Gülen örgütü hasar almadan, hatta güçlenerek çıktı. Gülen örgütünün palazlandığı dönem 28 Şubat süreciyle başladı. 28 Şubat sürecinde “İrtica” ile mücadele kapsamında Batı Çalışma Grubu gibi anti demokratik uygulamalara imza atan dönemin TSK bürokrasisinin, Gülen grubunu da sıraya koyduğu iddia edilmişti.Ancak dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, Gülen örgütü ile ilgili işlem yapılması konusunda Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın kendilerini yalnız bıraktığını itiraf etti. Çevik Bir, “FETÖ’nün tehdit olduğunu ilk kez Genelkurmay tespit etmişti. Ancak yalnız bırakıldık. Genelkurmay Başkanımız bizi yalnız bıraktı” dedi.

28 ŞUBAT MUHTIRASI’NIN METNİ ÇEVİK
BİR’İN FETÖ’CÜ YAVERİ TARAFINDAN MI YAZILDI?

Ancak 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin bir soruşturma kapsamında ifadesine başvurulan FETÖ/PYD’nin eski mahrem hizmetler (TSK, MİT ve Polis Hizmetleri) imamlarından H.S. önemli itiraflarda bulundu. H.S, Gülen’in en yakınındaki isimlerden Kudret Ünal’ın bir dönem Mahrem Hizmetler İmamları’ndan sorumlu olduğunu, Türkiye geneli olmak üzere Deniz Kuvvetleri imamı olarak görev yaptığını kaydetti. Kudret Ünal katılmış olduğu bir toplantıda Çevik Bir Paşa’nın en yakınında bulunan yaverin cemaatin yetiştirdiği elemanlardan olduğunu, bunun gibi birçok kuvvet komutanının yine cemaatin yetiştirdiği elemanlardan olduğunu, hatta o tarihlerde yayımlanan 28 Şubat muhtırasının metni için ‘Çevik Bir Paşa’nın yanındaki bizim arkadaş yazdı’ dedi. Siz rahat olun, hiç endişelenmeyin, en yakınlarına kadar varız’ dedi” ifadelerini kullandı.

28 Şubat’ın sanıklarından İsmail Hakkı Karadayı 30 Ağustos 1998’de yaş haddinden emekli oldu. Çevik Bir. 30 Ağustos 1998’de 1.Ordu Komutanı, 30 Ağustos 1999 tarihinde ise emekli oldu. Bu hesaba göre Cumhurbaşkanı Demirel’e 17 Mart 1998 tarihinde MGK’da yapılan sunumda Karadayı ve Çevik Bir görevliydiler. Karadayı TSK içinde FETÖ’nün önünü açan bir komutan olarak FETÖ hakkında herhangi bir işlemde bulunması herhalde düşünülemezdi. Ancak Çevik Bir FETÖ’nün orduya sızmasını engelleyecek gerekli tedbirleri neden almadı? Çevik Bir’in FETÖ’cü yaverinden haberi var mıydı? Çevik Bir Karadayı’yı şikayet ettiği dilekçesinde FETÖ’nün tehdit olduğunu ilk kez kendilerinin tespit ettiğini belirtmiş, Gülen örgütünün kaynaklarının 5 milyar lira olduğunu belirlediklerini açıklamıştı. Bu dönemde örgütün tehdit olduğunu bildikleri halde neden TSK içine sızmasına göz yumulmuştu? Bu göz yummada FETÖ’nün ABD’nin etki ve nüfuz ajanları olarak görev yapmasının bir etkisi var mıydı? Çevik Bir’in ABD ve İsrail muhibbi olması da bu soruyu sormamızın en önemli nedeni sanırım. Bu hesaba göre Çevik Bir’in hukuken olmasa da FETÖ’nün Türkiye’de teşebbüs ettiği tüm darbe girişimlerinde ve özellikle 15 Temmuz Türkiye’yi işgal ve iç savaş çıkarmaya yönelik kanlı kalkışmada önemli bir rolü olduğunu varsayabiliriz. Zira Çevik Bir 1997-1998 yıllarında FETÖ tehdidini bildiği halde gerekli güvenlik önlemlerini alsaydı, FETÖ’nün uzun yıllar TSK içine sızıp önemli mevkileri elde etmesi de darbe girişimleri de önlenmiş olacaktı.

#FETÖ
#28 Şubat
5 yıl önce
Çevik Bir’in 15 Temmuz kanlı kalkışmasındaki rolü
Değişen ve hiç değişmeyen
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...