|
Menbiç ve Haseke’de DEAŞ terörünün azmettiricileri

Türkiye’nin büyük bir zaferle sonuçlandırdığı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı askeri harekatları sonrasında Menbiç üzerinden Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon için sınıra yakın bir çok bölgede geniş çaplı yığınak yapılması askeri harekat için kararlığının bir işaretiydi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bir gece ansızın gelebiliriz sloganı” Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyonun eli kulağında olduğunu da adeta dosta ve düşmana ilan ediyordu. Aslında, Trump’ın 14 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etkisinde kalarak Suriye’den çekilme kararını almasıyla birlikte Amerika’nın derin yapısı Müesses Nizam ve İsrail’in yarım asırlık “Kürt kartı stratejisi ve planlarına” büyük sekte vurabileceği ortaya çıkmıştı. Zira ABD’nin Suriye’den çekilmesi ve DEAŞ artıkları ile mücadelede Erdoğan-Trump arasında varılan mutabakat gereği Türkiye’nin yetkili kılınması ABD askerlerinin çekilmesiyle hasıl olacak otorite boşluğunun Türkiye tarafından doldurulacak olması PKK/YPG’nin Türkiye tarafından tasfiyesinin önünü açmıştı. Bu nedenle başta Pentagon olmak üzere ABD Milli Savunma Bakanı, DEAŞ ile mücadele koordinatörü ve İsrail’in ve batılı birçok ülke Trump’ın çekilme kararına karşı çıkmışlardı. Önce Menbiç son olarak Haseke’de DEAŞ tarafından Amerikan askerleri ve PKK/YPG’li teröristleri hedef alan terör eylemleri şüphesiz DEAŞ’ın bitmediğine işaret ederken ABD askerlerinin Suriye’den çekilmemesini amaçlıyor. Sorun şu bu eylemleri DEAŞ mı gerçekleştirdi yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikaz ettiği gibi bazı dış güçlerin(!) örgütün kalıntılarını Suriye’nin içişlerine burnunu sokmak için kullandıkları mı söz konusu?

Bu nedenle İsrail ve Müesses Nizam’ı oluşturan tüm kurumlar Pentagon, Amerikan istihbarat birimleri, finans ve iş dünyası ve medya Trump’ı bu kararından vazgeçirmek için organize bir çalışma içine girmişlerdi. Daha önceki köşe yazılarında belirttiğim gibi Trump’ın Rusya hesabına çalışan bir ajan olduğu iddiasıyla FBI tarafından soruşturma başlatıldığı konusunun medyaya yansıtılması ve 2020 başkanlık seçimlerinde Neo-con Evanjelist ittifakının Trump’ı Cumhuriyetçilerin aday göstermemesi yönünde etkileyeceği veya Cumhuriyetçi ve demokratlardan oluşan bir adayın Trump’a karşı çıkarılabileceği savları ile yapılan şantaj Trump’ı derinden etkilerken aynı zamanda zor günlere işaret ediyordu. Yeni bir finans ve ekonomik yaptırımlarla Türkiye’yi mahvedeceği tehdidinde bulunan Trump, Erdoğan’ın kendisiyle yaptığı telefon görüşmesinden kısa süre sonra attığı yeni tweetinde ekonomik ilişkilerin geliştirileceği, Suriye’nin kuzeyinde 32 km derinliğinde 462 km uzunluğunda güvenli bölge kurulması konusunu değerlendirdiklerini belirtmişti.

Bu açıklamalar sonrasında başta emekli üst düzey askerler iktidar karşıtı medya ve köşe yazarları Trump’ın ‘Güvenli Bölge’ teklifi “Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyonu engellemek amacıyla ortaya atıldı. PKK/PYD terör örgütünü Türkiye’den korumak için güvenli bölge ihtisas ediliyor. Güvenli bölge ‘yeni çekiç güç veya yeni bir Kuzey Irak modeli’dir. Güvenli Bölge teklifi Türkiye’ye karşı tuzaktır” iddialarında bulunmuşlardı.

TÜRKİYE’NİN SURİYE PLANI

Öncelikle güvenli bölgenin Türkiye’nin denetiminde olacağı bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklandı. Erdoğan Ocak ayının ilk haftası içinde New York Times’a yazdığı yazıda, Trump’ın Suriye’den çekilmekle doğru kararı verdiğini belirtirken, “Ancak çekilme dikkatli planlanmalı ve ABD’nin, uluslararası toplumun ve Suriye halkının çıkarlarını korumak adına doğru ortaklarla işbirliğine gidilmeli” dedi. Kapsamlı bir stratejiyle kalıcı barışın ve istikrarın Türkiye’nin liderliğiyle sağlanabileceğini ifade etti. DEAŞ’ın Suriye’de askeri olarak yenilgiye uğratıldığını ancak bundan sonra ülkede istikrarı sağlamak için bir plana ihtiyaç duyulduğunu yazdı. Erdoğan, Türkiye’nin bu sorumluluğu, uluslararası toplumun da desteğiyle sırtlanmaya hazır olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre istikrar için ilk adım, Suriye toplumunun her kesimini barındıran bir istikrar gücü oluşturmak: “Sadece kapsamlı bir yapı tüm Suriye halkına hizmet edebilir ve ülkenin farklı bölgelerinde kanunu ve nizamı sağlayabilir. Bu bağlamda, Suriye Kürtleriyle bir alıp veremediğimiz olmadığına dikkat çekmek isterim.”

ABD’NİN SURİYE PLANI

Bolton, sonrasında Cumhuriyetçi senatör Lindsey Graham Türkiye’ye geldi. Graham güvenli bölge uzlaşısı için Ankara’daydı. Yaptığı açıklamalar gösteriyor ki, ABD, PKK teröristlerini sınırımızdan mümkün olduğunca uzak tutacak. Yani PKK gidecek. Seçeneklerden ilki, güvenli bölge Türk, İngiliz ve Fransız askerlerinin denetimine bırakılsın önerisi. Türk askeri ile ÖSO’nun bu bölgedeki tek güç olmasını kabul etmiyorlar. Türk askerinin yanına İngiliz ve Fransız askerlerini de eklemek istiyorlar. İkincisi, Barzani’ye yakınlığıyla bilinen Rojava Peşmergesi adını verdikleri Kürt grupların, PKK teröristlerinin yerine güvenli bölgeye konuşlandırılması. Gelelim üçüncü seçeneğe.

Güvenli bölgenin denetiminin ÖSO tarzı ama Türkiye’nin direk kontrolünde olmayan daha ziyade ABD’nin yapılandırıp desteklediği Suriyeli muhalif Arap savaşçılara bırakılması. Washington, Tel Abyad gibi Türkiye sınırına yakın şehirlere bu savaşçıları konuşlandırmayı da güvenli bölge seçenekleri arasına dahil etmiş bulunuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 23 Ocak’ta Putin ile görüşecek. Bu görüşmede, Fırat’ın doğusunda faaliyet gösteren terör örgütleri PYD ve DEAŞ’la mücadele de görüşmede ele alınacak. “Türkiye sınırında güvenli bölge oluşturma” ile ilgili olarak Türkiye, ABD ve Rusya’nın görüşleri masaya yatırılacak. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve geleceğine yönelik önemli kararlar alınması söz konusu.

#Menbiç
#ABD
#DEAŞ
#PKK/YPG
#Suriye
#John Bolton
#Lindsey Graham
5 yıl önce
Menbiç ve Haseke’de DEAŞ terörünün azmettiricileri
Bir bu eksikti...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir