|
Okullarda sürü bağışıklığı projesi mi?

Türkiye’de 1 Haziran’da başlayan normalleşme süreci sonrasında beklendiği gibi koronavirüs vakalarında artış yaşandı. Seyahat yasaklarının kalkması ile birlikte büyükşehirlerden memleketlerine gidenlerin yaptığı geniş aile buluşmalarının yayılmada en büyük sebep olduğu görüldü. Kız isteme nişan ve taziye ziyaretleri ile gençlerin özellikle kendi akranları ile dışarıda tedbir almadan bir araya geldikleri, bu buluşmalardan sonra da virüsü evlerine taşıdıkları belirlendi. Filyasyon ekiplerine göre virüsü yayan 3 önemli neden olan bu durumlardan uzak durulması şart. Aksi taktirde İstanbul, Ankara İzmir, Diyarbakır, Bursa ve Gaziantep’te koronavirüs vakalarının aynı yüksekte devam etmesi durumunda bayramda bile sokağa çıkma kısıtlamaları yaşanabilecek. Bazı yetkililere göre 31 Ağustos’ta okulların normal olarak açılmaları zor görünüyor. Bilim Kurulu Üyesi Ateş Kara, “Ben Milli Eğitim Bakanı olsam okulları dönüşümlü yaparım. Sınıfları ikiye bölüp mesela A şubesinin yarısı 15 gün öbür yarısı ikinci 15 gün gelsin, derim başka çaremiz yok. Birinci kısımda Kovid geçirenler varsa ikinci kesimde evde olacaklar. Riski yarıya indireceksin, en basit matematik bunu söylüyor. Yayılma hızında saate 130 kilometreye çıkıyorduk bir ara bunu 50’ye düşürmüştük. Şimdi 90’a çıktı hızımız 130’a, hatta 200’e çıkacak. Onun için şu anda en azından frene basıp bunu yarıya indirmek gerekiyor. O zaman sosyal hayat daha kolay olacak. Vaka-i adiyeden olacak kovid olmak...” önerisi ile okullarda sürü bağışıklığı projesini savunuyordu. Genelde ülkelerin büyük bir kısmı Kovid-19 ile mücadelesini yasaklar ve tedbirler koyarak yaparken İngiltere, Hollanda ve İsveç yasaklar uygulamadan halkın virüse karşı bağışıklık kazanabileceğini savunmuşlardı. “Sürü bağışıklığı” denilen bu yöntemi eleştirenlerin yanısıra destek verenler de oldu. Ancak Kovid-19’la mücadelede bu ülkelerin hiçbirinde sürü bağışıklığı yöntemi ile bir sonuç alınamadı. İsveç Linköping Üniversitesi Afet Tıbbi Bilimleri’nden Prof. Dr. Andreas Wladis hükümeti sahtekarlıkla suçladı. Pandemi sürecinde siyasetçilerin Kovid-19’un İsveç’i fazla etkilemeyeceği yönünde açıklama yaptıklarının altını çizen Wladis, “Virüse karşı devletin hazırlıksız ve yetersiz olduğunu yetkili siyasetçiler bilmesine rağmen bunu halktan saklayarak yetersiz önlem aldılar” ifadelerini kullandı. Birçok bilim adamı ülkelerindeki yaşlıları koruyamadıklarını dile getirirken İsveç’ın sağlık alanında sınıfta kaldığını açıkladılar. Tıpkı Batılı birçok ülke gibi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakalarında dünyanın birçok ülkesinde tehlikeli tırmanış olduğunu belirterek, “Temel prensipler takip edilmezse, bu salgın gittikçe kötüleşecek, kötünün kötüsü olacak” uyarısında bulunmuştu. “Sizinle dürüst olmak istiyorum; öngörülebilir bir gelecek için ‘eski normal’e dönüş olmayacak” uyarısı yapan Ghebreyesus, ancak salgını kontrol ederek hayatın sürmesini sağlayacak bir yol haritası olduğunu ifade etti. Ghebreyesus, bu yol haritasını ise ölüm oranlarının düşürülmesi, virüsün yayılma hızının bastırılması, bireysel tedbirlerin alınması ve geniş kapsamlı stratejiler uygulayacak güçlü iktidarlar olduğunu kaydetti.

BİNBİR SURATLI KORONAVİRÜS

Dünya bulaşıcılığı gittikçe artan öldürücü virüse karşı şu ana kadar bir aşı geliştiremedi. Bilim adamlarına göre mutasyona uğrayan koronavirüs üç koldan saldırıyor. Tüm dünya koronavirüs salgınına karşı büyük bir mücadele yürütürken bilim insanları da virüsün RNA’sı ve yayılım özelliklerine odaklanmış durumda. Çünkü bu konuda değişik örnekler söz konusu. Hem virüsün hedef kitlesi hem de semptomları ve sonuçları açısından. Nitekim Sağlık Bakanı da son açıklamasında “Çin’den gelen ilk veriler sadece daha çok yaşlıları tutan bir hastalık gibi izlenim bırakmıştı. Şu anda her yaşta olağanüstü bir hızla bulaşabilen bir virüsle karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz” sözleriyle bu noktaya dikkat çekti.

“Çin’de çıktığından beri bu virüs dünyayı dolaştı. Avrupa’ya geldi, ABD’ye gitti, Avustralya’ya gitti. Hong Kong’da, Tayvan’da, Japonya’da, Kore’de, Nepal’de bunların hepsi aynı tür virüs. Bu Tayland’a, Singapur’a, Avustralya’ya gittiğinde biraz değişiyor. Suudi Arabistan’a, Kuveyt’e gittiğinde orada da değişiyor. İran’daki farklı bir virüs, Avrupa’daki, Fransa’da farklı bir virüs, İtalya ve İsviçre’de farklı bir virüs, Portekiz ve Yunanistan’da farklı bir virüs. Afrika, kuzey Arap ülkelerinde gördüklerimizde farklı bir virüs, ABD’de gördüğümüz ise tümüyle farklı bir virüs...”

Bu ne demek?

“Bu bir RNA virüsü. Nükleik asit. Virüs başka ortamlara gittiğinde bir şekilde RNA’sı değişiyor. RNA’ları çok kırılgan. Grip aşıları da öyledir ya her sene yeni grip aşısı yapılır.”

Farklılığın insan genleriyle alakası var mı?

“Bin bir suratlı bir virüs diye düşünün bunu. Değişik yerlere giderken bir şekilde değişmiş formu dağılıyor. Artık o virüsün kendisine, bulaştığı insana ve olduğu ülkeye bağlı olabilir.”

#Koronavirüs
#Okul
#Türkiye
#Çin
4 yıl önce
Okullarda sürü bağışıklığı projesi mi?
Bardağı taşıran son damla
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?