|
Soma maden faciası küresel bir saldırı mı?

Soma"da 301 maden işçisi kardeşimizin şehit olduğu günden günümüze kadar geçen süre içinde Türkiye bir taraftan şehitlerimizin geride bıraktığı acılı ana baba dul ve yetimlerine sahip çıkıp, bir daha bu tür faciaların yaşanmaması için gerekli tüm tedbirleri alırken, diğer taraftan da kamuoyu, faciadan baş sorumlu olduğu yönünde güçlü bir kanaat oluşan maden işletmecisi Alp Gürkan hakkında ortaya atılan iddiaları konuşuyor.

Olayı soruşturan savcıların, ölümcül ihmal ve kusurlarda bir kast unsuru olup olmadığı hususunu da titizlikle araştırdıkları konusunda en ufak bir şüphemiz yok. Bu amaçla facianın yaşandığı madenin bir bölümünde U-2 merkezindeki transformatörlerin uzmanlarca incelendiği ancak U-3 bölgesindeki transformatörlere ulaşılamadığı için incelenemediği yönündeki ön bilirkişi raporunda; "Transformatör içinde patlayıcı yanıcı yağ ve gaz olmadığından kazanın transformatör patlaması diye adlandırılan bir cihaz arızasından kaynaklanmış olamayacağı kanaati hasıl olmuştur" denilmişti.

İki savcı ve uzmanların hazırladığı ön bilirkişi raporu, yazılı ve görsel medyanın büyük bir bölümünde, Soma faciasının sabotaj olmadığı ve "trafo patlamasından kaynaklanmadığı" şeklinde haberleştirilmişti. Oysa ön rapor madendeki trafoların kendiliğinden bir kaza olarak patlayamayacağını açıkça ortaya koyarken sabotaj ihtimalini de güçlendirmiş bulunmaktadır.

Esasen geçmiş dönemlerde güvenlik güçlerimiz yerli iç mihraklarca, ülkemizde kaos ve istikrarsızlık yaratarak, Türkiye"yi içe kapatmak, hükümetleri antidemokratik bir şekilde iktidardan uzaklaştırmak amacıyla gerçekleştirdikleri eylemleri ve faillerini kolayca deşifre edip ortaya çıkarmışken, dış ülke derin yapıları veya gizli servislerinin yerli işbirlikçilerini de kullanmak suretiyle gerçekleştirdikleri eylemlerde aynı başarıyı gösterememesi bir vakıa olarak karşımızda durmaktadır.

Dış mihrakların ülkemizdeki gerçekleştirdiği provokatif eylem, toplumsal olay, sabotaj ve suikastlarda görev alan ajanlarının, standart istihbarat taktiklerinden, silahlı veya silahsız çatışmaya kadar pek çok konuda kusursuz hale getirilmesine yönelik özel savaş ve psikolojik harp eğitimlerinde uzmanlaşmış olmaları, geride kendilerinin deşifre olmasına yol açacak izleri süratle yok edecek, maskeleyecek, hedef şaşırtacak son derece profesyonel yetenek ve reflekslere sahip olmaları ve devlet, medya, iş dünyası ve STK"lara sızmaları nedeniyle eylemleri genelde tespit ve deşifre edilememişti.

Yabancı ülke gizli servislerinin ve özellikle de MOSSAD"ın ülkemiz aleyhine yönelik faaliyetlerinin İKK kapsamında tespit ve deşifre edilememesinin önemli nedenlerinden biri de 28 Şubat sürecinde İsrail ile savunma, güvenlik ve istihbarat alanında en üst düzeyde stratejik iş birliği anlaşmaları imzalanmış olmasıdır. Zira MOSSAD bu anlaşmalar sayesinde devlet kurumlarına sızarak devletin genel güvenliğiyle ilgi olarak kozmik bilgileri ele geçirebilmiştir.

MOSSAD"ın 28 Şubat sürecinde iş dünyası ve medyayı kontrol altına almak ve Türkiye"yi içe kapatmak maksadı ve stratejisiyle, darbe sürecine ve darbecilere açıktan destek verdiği, ajanları tefeci Nesim Malki ve Erol Erkohen kanalıyla iş dünyasına 9,7 milyar dolar civarında bir paranın borç olarak verilmesini sağladığı yönündeki, alacak belgesi ve belge içindeki 51 iş adamının listesi ve borç miktarları, Ergenekon sanığı Doğu Perinçek"ten ele geçirilen belgeler arasında çıkmıştı. Aynı belgede MOSSAD kanalıyla Türkiye"ye illegal olarak sokulan 17 milyar dolardan bahsedilmekte bu paranın 9,7 milyar doları Nesim Malki eli ile Türkiye"de satıldığı, 5 milyar doların diğer Musevi vatandaşlar eliyle diğer 2,3 milyar doların ise MOSSAD"a yakın vatandaşlar eliyle satılmış ifadeleri bulunuyor.

28 Kasım 1995 tarihinde Bursa"da öldürülen tefeci Nesim Malki"nin borçlularının yazılı olduğu ve ölümünden sonra kaybolan alacak listesinde Doğan Medya ve Dinç Bilgin"e açık çek verildiği iddia ediliyor. Diğer borçlular arasında kimler yok ki? Liste Korkmaz Yiğit"ten, Sema Halit Cingillioğlu"na, Erol Erkohen"den, Muharrem Kutay ve Kemal Gülman"a kadar uzanıyor.

1998 yılında patlayan Türkbank skandalı nedeniyle ihaleye fesat karıştırma suçundan İstanbul DGM tarafından tutuklanan Korkmaz Yiğit"in, göz altına alındığı günün akşamı yayınlanan itiraf kaseti ve sonrasındaki yaşanan gelişmeler, Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak yolsuzluk iddiasıyla ANAP-DSP-MHP koalisyonunu yıkmış, Mesut Yılmaz ve dönemin Devlet Bakanı Güneş Taner"e Yüce Divan"a giden yolun önü açılmıştı.

2003 tarihinde Korkmaz Yiğit ile bir röportaj yapan haftalık bir dergi haberinde; "Yiğit"in iş hayatında önemli bir özelliğinin çok sayıda Musevi kökenli ortağının olmasıydı. Bunlar arasında Rıfat Saban, Hayim Akdel, İsak Baruh, Davut Benerdate, Moris Sadioğlu, Kemal Gülman ve Nesim Malki bulunuyor. Bu sebeple iş dünyasında "Korkmaz Yiğit Yahudilerin parasını işletiyor" söylentileri epeyce yayıldı. Yiğit"in bu konudaki cevabı şöyle oluyor: Yahudiler ile son derece iyi ilişkilerim var. Şimdi iş yapma özgürlüğüm olsa yine onlarla iş yaparım" diyor.

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Erdal Bağcı tarafından, 2014 yılı içinde, Soma"da 301 işçinin hayatını kaybettiği maden ocağını işleten Alp Gürkan hakkında; mal varlığına TMSF tarafından el konulan Korkmaz Yiğit tarafından kurulduğu iddia edilen örgüte üye olmak, hileli iflas ve nitelikli dolandırıcılık iddiası ile 6 yıldan 18 yıla kadar hapis istemi ile dava açılmış bulunuyor.

Bu satırlarda kimseyi suçlama gibi bir niyetimiz yok, amacımız Soma faciasının, madendeki ölümcül ihmal ve tedbirlerin alınmamasından kaynaklanmış olabileceği gibi sabotaj ihtimalinin de güçlü bir olasılık olarak savcılar tarafından araştırılmasına yöneliktir.

Zira Başbakan Erdoğan"ın Davos"ta "One Minute" restinden sonra, hükümetin Gezi, 17-25 Aralık darbe girişimi gibi küresel saldırıların hedefi haline getirilmesi, Soma dahil küresel saldırıların tümünde ortak stratejinin "sokakların terörize edilerek" Türkiye"nin imajının zedelenmesi ve iktidarın antidemokratik bir şekilde düşürülmesi olduğu açıkça görülüyor.

10 yıl önce
Soma maden faciası küresel bir saldırı mı?
Sözleşmeli personelin naklinde sağlık ve can güvenliği istisnası
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?