|
Uzlaşmalar ülkesi olarak Avrupa

Bosna-Hersek Müslümanlarının Reisü'l-uleması Dr. Mustafa Tseriç, Batı ve İslam Dünyası'nın gergin ilişkilerinin dürtüsüyle, Avrupa Müslümanlarının Bildirgesi (Deklaraciju evropskih muslimana)'ni yazdı. Bildirgede, aralarındaki ilişkileri uyumlu hale getirmeleri için Avrupa topraklarında, Avrupa Birliği'nde ve Müslüman ülkelerde yaşayan Müslümanlara hitap edilmektedir. Bu aylarda, bu bildirge Batı Avrupa'daki İslâm merkezlerinde, Avrupa Parlamentosu'nda ve devletler veya hükümetlerin Avrupa kabinelerinde ve İslam Dünyası'nın en yüksek organlarında müzakere edilmektedir.

Öncelikle Londra merkezli Avrupa İslam Forumu'nun desteklediği Avrupa Müslümanlarının Bildirgesi'nin önerilen metni, şimdiye kadar dini ve diplomatik çevrelerde ve de Batı medyasında dikkate şayan bir akis buldu. Bu belge, hakkında yeni kitabında Amerika hükümetinin eski genel sekreteri Madlein Albright'ın da yazdığı, önde gelen politikacı ve Avrupa Birliği'nin çağdaş mimarı Javier Solana'yı özel bir dikkatle analiz etmektedir. Slovenya Cumhuriyeti eski Devlet Başkanı Milan Kuçan, söz konusu bu belgeyle ilgili görüşlerin- de şunları söylemektedir: "Avrupa Müslümanlarının Bildirgesi teklifinin şekillenmesi ve yayınlanması muhakkak ki tüm Avrupa ve Avrupalılara entelektüel, politik ve ruhanî bir meydan okumadır... Dr. Tseriç'in yerli Avrupa Müslüman Dünyası için zorlu gaileler ortamından gelen teklifini, Avrupa'nın çağdaş görünümünün ve onun her gün daha da bağımlı hale gelen ve globalleşen dünyadaki rolünün şekillenmesinde önemli bir katkı olarak da görüyorum..."

Batı Müslümanlarının Boşnak yardımına ihtiyaçları var

Bildirge, Londra Metrosu'ndaki katliam, bundan önce Madrid'teki katliam ve elbette 11 Eylül 2001'de New York'taki terör faaliyetinden sonra ortaya çıktı. Batı'da yaşayan (bunların yaklaşık 30 milyonu Avrupa'da) Müslümanlar, özellikle muhacirler, suçları-günahları olmaksızın, kontrolsüz medya yayınlarında Avrupa-Amerika barışı ve güveni üzerine bir tehlike olarak damgalandılar. (Londra'daki katliamdan sonra İngiliz Başbakanı Blair «İslam barış dini olsa da şüpheli teröristler İslam'la bağlantılıdırlar» demiştir.) Boşnaklar devlet terörizminin en kötü türünün kurbanları olmalarına rağmen, 11 Eylül'den sonra Bosna-Hersek'in de terörizmden şüpheli ülkeler listesine konulduğu bilinmektedir. Bundan dolayı, bu Bildirge'nin başlıca amacı bize göre Avrupa Müslümanlarına yardım etmektir ve aynı zaman da Bosna-Hersek'e de yardım etmektir. Boşnaklar bugün Avrupa'nın en tanınmış Müslüman milletidir ve asıl itibariyle yerli Müslümanlardır, başkentleri Saraybosna ise Batılıların zihinlerinde Avrupalı Müslümanların dinî ve kültürel payitahtı olarak rağbet görmektedir. İşte Reisü'l-ulema bu Bosnalı Müslümanların, Bosna-Hersek dışında bulunan erkek ve kızkardeşleri ile ilgilenmelerini bir görev olarak addetmektedir.

Avrupa'da İslam'ın müesseseleşmesi

Bildirge üç adrese hitap etmektedir: Avrupa Birliği'ne (AB), Avrupa'da yaşayan Müslümanlara ve Müslüman Dünyası'na. Bu adreslerden herbirindeki bakış açısı bu doğrudan hitabete öncülük etmektedir. Reisü'l-ulema bunlar arasındaki normal iletişimi zorlaştıran şeyi genel olarak tahkik etmektedir ve herkesin bu konuda sadece olayların tehlikeli gidişatını durdurmak için değil aynı zamanda «insanlığı daha iyi ve emin bir dünyaya götürecek yeni bir rönesans»ın şartlarını oluşturmak için tefekkür etmesi ve konuşması gerekir. Avrupalı kimliklerinin korunması anlamına gelir. Kısaca, İslâm'ın müesseseleşmesiyle/ tam olarak tanınmasıyla, Avrupa tedricî ama etkili bir şekilde, klasik çağdan beri devam etmekte olan «barbar» kompleksinden vazgeçebilir ve buna göre 'Biz' olmayan herkes, şehir-polisin (şehir-devletin) vatandaşları, barbarlardır. (Aristoteles barbarların, ki bunlar Grek olmayan Grekçe konuşmayan herkestir, «sadece iyi birer köle olabilecekleri»ni iddia etmektedir; çünkü ona göre bunlar «Atina'nın sosyal ve politik hayatına iştirak etmeye muktedir değillerdir») Müslümanlar bugün, kendi statüleri üzere pekçokları için Avrupa polisinin «barbarları»dır!

Avrupa ne daru'l-islâm- Şeri'atın tüm kaidelerinin gerçekleştirilebileceği bölge ne de daru'l-harb- İslâm'a ve Müslümanlara karşı savaşın yürütüldüğü bölge olmadığından Bildirge'de «Avrupa» bölümü içinde, bu kıta daru's-sulh- anlaşmalar Bölgesi olarak ele alınmaktadır. Avrupa Müslümanları ile AB'nin şeffaf bir «Sosyal Mukavele» (Social Contract) düzenlemeleri ve kendi müşterek iyilikleri, iki taraflı menfaatleri için buna tutunmaları gerekmektedir. Ancak böyle bir daru'l-sulh'da Müslümanlar kendi dinî ve sosyal özlemlerini giderebilirler ve bu şekilde AB'nin, Kur'an-ı Kerim'in zikrettiği (10,25) daru's-selam-Barış Bölgesi olarak düzenlenmesinde en iyi şekilde katkıda bulunabilirlerdi. Böyle bir dar'us-sulhda, İslam, «Doğu ile Batı arasında» bir pozisyonda olmaz, «Doğu ile Batı'nın üstünde» olurdu- diyor Reisü'l-ulema.

18 yıl önce
Uzlaşmalar ülkesi olarak Avrupa
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…