|
Sekülerist sermayenin kontrgerillası medyaya hizmet eden solculuk
NATO'nun “Geride kal” olarak kodladığı, İtalya'daki tezahürü “Gladio”, Türkiye'deki tezahürü “Konrtgerilla” olarak isimlendirilen, “ Stay-behind” NATO'nun kendi bünyesindeki ülkelerde bulunan sol örgütlenmelere karşı oluşturulan yasadışı gizli silahlı kuvvetlerdir.

Soğuk Savaş esnasında NATO ve CIA birçok ülkede bu tip yapılanmaları örgütledi. Hızını alamayan bu örgütler, sınırları dışındaki birçok ülkede aktif siyasete müdahil oldular, darbelerde rol oynadılar, dünyanın şekillenmesinde fail rolü üstlendiler.

Modernitenin yerini PostModerniteye bırakmasıyla birlikte bu kendi belirsiz, izleri kalıcı şablonlar, sanayi dönemi sermayesinin yerini artık bilişime bıraktığı dönemlerde “
Stay-behind
” çalışmalarının niyetleri aynı kalmakla birlikte kullandıkları araçlar şekil değiştirdi. Dünyadaki algı yönetiminin ciddi anlamda iş görür olduğu bu zamanlarda bir çeşit “gladio” örneği olarak “medya” ciddi bir iş görücü oldu.

Ulus devlet, milliyetçi akım modasının son bulduğu, küresel, global ölçekte çıkarın gözetildiği ve başarılı olduğu yıllara vardık. Bu dönem orijinali “
Proletarier aller Länder, vereinigt euch!”
olan “Tüm dünya işçileri birleşin!” Komünist Manifesto kaynaklı sosyalist slogan iflas etmişti. Ancak “Tüm dünya sermayedarları birleşin!” sloganı başarıya ulaşmıştı.

Hiç şüphesiz Marx, siyasetin yön vericisi olarak yalnızca “ekonomi”yi gösterdiğinde, tezinde bir eksiklik yapmıştı. Onun bu eksikliğini Gramsci tamamladı ve yön verici olanın yalnızca ekonomi olmadığını bununla birlikte “rıza üretiminin” gerektiğini iddia etti. Ve dedi ki; “Burjuva, ekonomi ve rıza üretimini birlikte kullanarak hegemonya sağlar.”

Gramsci, rıza üretiminin de “organik aydınlarca” sağlandığını iddia etti. Haklı olduğu bu tezinin tezahürünü bugün bizzat tecrübe ederek görüyoruz.

Türkiye'de 2013 yılında startı verilen Gezi Ayaklanması, doğa menşeili olarak ortaya çıkmış, sol menşeili bir yıkım hareketiydi. Hepimizin bildiği üzere dünya ve Türkiye ölçeğindeki sermaye sahipleri, sol hareketlerin karşı kutbudur. Aynı zamanda dünyadaki doğa katliamları sermaye sahiplerince yapılmaktadır. En bâkir, en güzel koylar, sermaye sahiplerinin inşa ettiği otellerce tarumar edilir, çevre, doğa fabrikaların kimyasal atıklarıyla kirletilir.

Çok ilginçtir ki, Türkiye'de Gezi Ayaklanması gibi sol grupların ve söylemlerin hâkim olduğu yıkım hareketi, patron, sermaye sahibi kişilerce desteklendi ve hatta finanse edildi. Bu sermaye sahibi patronların, sömürdüğü “proletarya” bu süreçte, burjuvanın gönüllü destekçisi oldu. Sermaye sahibi patronların, neogladio arzuları için kullandıkları medyaları da, “rıza üretiminde” araç olarak kullandıkları fake sosyal medya hesapları da, kapitalist sömürüye, sol ezilmişlerce(!) destek verilmesini sağladı.

Elbette, Gezi Ayaklanması'nı Orta Dünya'daki Arap Devrimleri sürecinden bağımsız düşünmemek gerekiyor. 2010 yılında başlayan Arap halklarının devrim hareketi, seçim tercihlerinden İslamcı parti ve hareketleri çıkardığında, bölgenin taşları yeniden oynamaya başladığında dünyanın sekülerist aktörleri devrimleri aksi bir yola sokma gayretine girdiler. Özellikle uzayan Suriye Savaşı süreci, bölgede kullanışlı terör örgütü olan DAEŞ'i doğurduğunda, DAEŞ, İslam karşıtı tüm işgallere zemin hazırladığında şartlar artık olgunlaşmıştı. Mısır'daki askeri darbeye yönelik eleştirilerin geldiği tek ülke ise Türkiye idi. Aynı dönemde uluslararası arenada kullanılan “Siyasal İslam” etiketiyle Türkiye'nin istikrarı sağlayan hükümeti hedef alındı. Türkiye içinde ise “Siyasal İslam”ı hedef alan ancak İslam menşeili olduğunu iddia eden örgütler darbe girişimlerine başladı.

Tüm bu gelişmeler yayılmacı ve işgalci bir sekülerist ideolojinin çatısı altında, sermaye sahiplerini ve sol menşeili hareketleri birleştirdi. Marksist temelli olduğunu iddia eden yapılar, kapitalist sermayeye alenen destek verdi. İşgalci sekülerist ideoloji, kendi “organik aydınlarını” inşa etmiş, rıza üretimiyle keyfini sürerken, Ak Parti hareketine destek veren alternatif bir medya ortaya çıktığında, muhafazakâr kesimin “organik aydınları” yetişince, bunları saf dışı bırakmak için slogan bulundu: “Havuz medyası, yandaş medya!” Bu ithamlar ile muhafazakâr kesimin medyası ve aydınları saf dışı bırakılmaya çalışıldı. Zira sekülerist yayılmacı ideoloji, olası bir alternatif “organik aydın” üretimini henüz işin başında oyundan çıkarmak istedi. Bu eyleminde yardımcısı ise baş düşmanı sol menşeili hareketler, partiler ve söylemler oldu. Yalan haber, iftira sloganları birileri boğaza karşı viskisini yudumlarken, proletaryanın Nike işaretli ayakkabı giyen devrimci çocuklarınca operasyon haline getirildi.

Sonuç olarak, kendini sol/Marksist slogan üzerine bina etmiş, güya ezilen sınıfın hâmisi olduğunu iddia eden her ağız, sekülerist sermayenin neogladiosu olan medyanın gönüllü hizmetkârı oldu. Birleşik sekülerist sermaye, kapitalist sömürüsüne proletarya hizmetkâr kıldı bunu ise neogladiosu medya eliyle yaptı.

Eğer biri gelip size, eşitlik, adalet, barış, demokrasi, emek gibi iğdiş edilmiş sol argümanlarla iktidar hegemonyasından, adaletsizlikten, baskıdan, diktadan, sömürüden, emeğin metalaşmasından bahsederse, nasıl bir gladioya dönüştüklerini anlatan bu çok acıklı öyküyü kulaklarına fısıldayın. Yok illa klişe bir slogan lazımsa gelirse, şu zoraki olanını da kullanabilirsiniz: “Karda donmak üzeresin… Uyumak tatlı geliyor ama sen öldüğünün farkında bile değilsin….”


#Gladio
#nato
#Arap Devrimleri
#Gezi Ayaklanması
9 yıl önce
Sekülerist sermayenin kontrgerillası medyaya hizmet eden solculuk
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi