|
Erdoğan herkesi kucaklerken muhite mayın döşeyenler

Ne tecrübe ne de yaş itibariyla “bizim zamanımızda” diye cümleye başlayacak konumda değilim ancak camiâmızdan bahsedecek kadar o camiânın içerisinde bulundum.

Camiâmız, konu edebiyat olsun, siyaset olsun, ilâhiyat olsun bir mevzû üzerine kelâm ederken önce kendinden büyüğe saygı gösterirdi, bilmediği konu hakkında ahkâm kesmez, bildiğini de gerçekten bilerek ifade ederdi, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmekten çekinmezlerdi, kimsenin maddi bir beklentisi yoktu, matbu yayın çıkarmanın tek amacı entelektüel faaliyet ve dava adına kalem koşturmaktı, sonra dertlilerdi, slogan atıp sonra hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam etmezlerdi, eve döndüklerinde mazlumlar rüyâlarına girerdi, çocuklarının ayakkabısı eskidiğinde yenisini almaz eskisini tamir ettirirlerdi, ceplerindeki son parayı o ayın dergisi çıkabilsin diye çekinmeden paylaşırlardı, aralarında Bosna’ya, Çeçenistan’a savaşmaya gidenler oldu, tabi çıkıp da “Ben de o gece oradaydım” gibi çiğ laflar etmezlerdi. Çocuklarına “baby shower” yapmadılar, bir gün siyah dediklerine ertesi gün beyaz demediler, birlikte acı tatlı anılar biriktirdikleri dostlarına operasyon çekmediler, ekmek yedikleri kapıya ihanet etmediler, tetikçi olmadılar. Kendilerine en muhalif görüşte olanlar bile onların vefatları ardından onları en güzel cümlelerle andılar. Bizim camiamızda örnek olan abiler ve ablalar işte böyle insanlardı.

Sonra camiamız büyüdü, farklı görüşten ve gelenekten olan insanlarla oturup kalkmaya başladık, Türkiye; sol, milliyetçi, dindar kesim olarak üç farklı çatıya ayrılıp, bu çatılar arasında çeşitli provokasyonlarla kan akıtılınca, bu planlı kutuplaşmaya inat olsun diye her kesimi bir araya toplayabilen bir dil oluşturuldu. Demokratı, solcusu, liberali, İslâmcısı… her kesimin birlikte olmaya ne kadar özlem dolu olduğunu gördük, Hrant Dink’in cenazesi bu anlamda bir doruk noktasıydı. Farklılıklar bizi zenginleştirdi, fikren bunlardan olumlu yönde etkilendik, hatalarımızla yüzleştik. Tam normalleşiyoruz derken, o birlik ortamı sonradan FETÖ’cü olduklarını öğreneceğimiz bir takım tetikçi gazetecilerce heder edildi. Sonradan Hrant Dink’in katlinde parmakları olduğunu da öğrendik…

Tam bu iyiden kötüye giden tablodan ibret alıp bir daha aynı delikten ikinci kez ısırılmayız diye ümit ederken, yeni bir tetikçi sürüsünün daha hem camiâmıza hem de Türkiye’ye musallat olduğunu gördük. Gördük diyoruz ama hâlâ görmeyenler var.

Evet camiamız genişledi, geleneğimizden olmayanlar soframıza oturdu ama bu kez fikren zenginleşmedik, soframıza kan doğradılar. Kimin yanına oturdularsa ona operasyon çektiler, masadan biri kalksa hemen gıybete durdular, hakkı ve sabrı tavsiye edenleri tasfiye etmeye koyuldular, aynı FETÖ gibi… önce birkaç kişinin ismini köşelerinde, twitlerinde anıp sonra onun kellesini almaya kalktılar, mahallenin yeni yetişen gençlerine dünyalık menfaat karşılığı dost satmayı, bir yere gelebilmek için her türlü yanlışı mübah görmeyi öğrettiler, özel şoförler, manzaralı makamlar edindiler, fikri olarak hiçbir çaba göstermediler, onun bunun adamı olmanın konforuyla kulaklarına fısıldanan ne varsa doğru-yanlış bakmadan üfürdüler, “yazar” sıfatıyla köşelere kondular, yaptıkları ilk iş maaş pazarlığı yapmaktı, “Ben şurada şunu yaptım, bunu ölümden kurtardım, şöyle kahramanım, böyle efeyim” diye şehir efsaneleri anlattılar. Kız kardeşlerine yanlarındaki çanakçılardan biri küfür ettiğinde hiç rahatsızlık duymadılar, kendilerini eleştirenleri işten attırabilmek için ellerinden geleni yaptılar, camiâmızda olmayanı camiâmıza soktular. Yıktılar, viran ettiler tüm fethettiğimiz kaleleri, diktiğimiz fidanları söküp attılar, akıl ve vicdan sahipleri için ikinci bir FETÖ vakıası diyebileceğimiz kadar vahim bir noktaya getirdiler cümlemizi…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son konuşmasında en çok dikkatimi çeken şu ifadelerdi: “Tevazu ehli olarak halkımızla kucaklaşacağız, halkımızla bütünleşeceğiz. Nerede fakir-fukara varsa onlara ulaşacağız. Onların sorunlarını çözmeye çalışacağız. Değerli arkadaşlar bunu başardığımız anda yüzde 50+1 değil, çok daha fazla oy alacağız. Türkiye’nin adeta yeni bir Kurtuluş Savaşı verdiği dönemdeyiz. Hiçbir dalalete, ihanete geçit vermeyiz. AK Parti teşkilatlarında görev olacak kişilerin, falanca kişinin yakını olması değil, davanın adamı olması şart. Davası olmayan ve bulunduğu yerde milletimizin tamamını kucaklayamayan kimse AK Parti'de yöneticilik yapamaz.”

Yüreğimize su serpen ifadeler, en büyük beklentilerimiz bu satırlarda saklı, yukarıda anlattığım zifirden bunaldığımız şu günlerde hepimize umut olacak ifadeler…

Lâkin Sayın Erdoğan bunları zikrederken hemen hemen aynı saatlerde, camiâmıza sonradan girip, o camiâyı zenginleştirmek yerine maddi ve manevi olarak fakirleştirenler, muhite mayın döşüyordu, Ak Parti’nin yaptığı resmi açıklamaya rağmen neredeyse Ak Parti kadrolarını hiçe sayarak maksadını aşan ifadeler kullanıyorlardı. Sayın Erdoğan’ın kucaklaşacağı her ortama mayın döşüyorlardı, şımarık ifadeleri, adam kayırmaları, kibir âbidesi halleri ortalığa saçılıyordu.

Ne tecrübi olarak ne de yaş olarak “bizim zamanımızda” diyerek söze başlayacak konumda değilim ancak “bizim zamanımızda” diyecek bir hâle geldiysem anlayın ki çok kısa zamanda çok fazla olumsuzluk yaşamışız demektir. Hızlı dönüşümler korkutucudur, olumsuz yönde bir takım dönüşümler varsa bu daha da korkutucudur ve korku aynı zamanda hatırlamayı da sağlar, bolca tefekkür ettiğine derslerinden şahit olduğum Din Felsefesi Hocam “Onlar gemiye bindikleri zaman, dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak, Allah'a yalvarıp yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca, hemen şirk koşarlar. (Ankebut Suresi, 65) âyetini –yanlış hatırlamıyorsam- “Buradaki “korku” onlara Allah’ı hatırlatan şeydir.” diye ifade etmişti. Bir gemideyiz, dahası hepimiz aynı gemideyiz, o gemi Türkiye, o gemiye bir şey olursa hepimize olan olur, bu gemideki korku hali birilerine Allah’ı, hakkı, adaleti, işi ehline vermeyi, zulme buğz etmeyi hatırlatmıyorsa o gemide bu unutkanların yeri yok demektir, hepimizi batırmadan ellerinde kalem niyetine tuttukları mayınları ellerinden almak gerekmektedir.

#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#Cemile Bayraktar
7 yıl önce
Erdoğan herkesi kucaklerken muhite mayın döşeyenler
BAE’nin dostluğu düşmanlığından daha tehlikeli
Turunçgiller!
Gerçek ve formel iktidar ilişkileri açısından RP-DYP koalisyonu
Kariyer yolculuğunda pergelin iki ayağı nerede olmalı
İnsaf!