|
Asrın iki kâbusu

İnsanlar bazı felaketlerin varlığını hissederler fakat bunları açıkça tartışmaya cesaret edemezler. Dünyaya hükmedenlerin kafasında bu korkular daima olmuştur.

Bugünün yöneticilerinin kafasında da Çin''in ve Hindistan''ın kalkınmasının yarattığı endişe mevcuttur. Bu endişe yeni değil. Bazı dinlerin naklettiği bir senaryo var. Dünya bir gün, kısa boylu bir ırkın istilasına uğrayacaktır. Dünyayı Mehdi isminde bir kimse gelip kurtaracaktır. Bazı yorumlara göre, bu ülkeler Çin ve Japonya''dır.

Stalin''in endişesi

1953-54 yıllarında Fransız eski Cumhurbaşkanı Herriot, Stalin''i ziyaret etmiştir. Stalin, Batı ülkelerinin tutumundan şikâyet etmiş ve konuyu komşusu Çin ile Avustralya arasında mukayeseye getirmiştir:

“Batılılar dünyayı istismar ediyor. Çin''de bir milyar insan yaşadığı halde, aynı genişlikteki Avustralya''da sadece on milyon insan yaşıyor. Bir gün Çinliler, bu toprakları işgal etmek isteseler haksız sayılırlar mı?”

Herriot''nun cevabı dikkat çekicidir:

“Haklısınız. Ama Sibirya''da da sadece birkaç milyon insan yaşıyor. Çin''in aynı gerekçeyle Sibirya''ya da göz dikebileceğini hiç düşündünüz mü?”

Haberi veren gazeteci yazısının sonuna şunu ekliyor: Stalin ise derin derin düşündü ve cevap vermedi.

21. asrın en büyük problemi de budur: Büyüyen Çin ve Hindistan ekonomileri karşısında, dünya devletleri ekonomilerini nasıl ayakta tutacak?

Nüfusun gücü

Bu iki ülkede, dünya nüfusunun üçte ikisine yakın insan yaşamaktadır. Bunlar aynı anda öksürseler, dünya tsunami faciasından daha büyük bir felaketle karşılaşır. Çin ve Hindistan''daki petrol tüketimi Amerika''daki seviyeye ulaşırsa dünyadaki petrol rezervleri birkaç senede tükenir.

Bu korkuyu giderebilmek için Batı''nın bulduğu çare nüfus planlamasıdır. Ancak bu plan tutmamıştır. Nüfus ve gıda arasında dengeyi sağlamanın iki yöntemi vardır: Pastayı büyütmek veya ortak sayısını azaltmak.

Bazı Batı ülkeleri nüfus planlaması politikalarını terk etmişlerdir. Türkiye''de ise nüfusun hızla artmasından şikâyet edenler, gelirimizi artırmak yerine pastadan pay alanları azaltmak politikasına inananlardır.

Oysa Türkiye''nin dünya politikasındaki etkinliğinde nüfus yapısının rolü çok büyüktür. AB''nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oli Rehn, “Bir gün Türklerin çalışmaları sayesinde Avrupa''daki emeklilerin maaşlarının ödeneceğini” söylemiştir.

Yaratan''ın insanlara bahşettiği nimetler ileride doğacak insanlara da yetecektir. Yeter ki insanlık, bu nimetleri ortaklaşa paylaşmayı bilebilsin.

12 yıl önce
Asrın iki kâbusu
Albert Einstein Tanrı"ya inanıyor muydu?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir