|
Küller ve ışkınlar

Şanlı tarihimize baktığımız zaman, 16 büyük devlet ve imparatorluk kurmuş olmakla öğünürüz. Oysa 16 Türk devleti kurmanın aynı zamanda 15 Türk devletinin yıkılması manasına gelmektedir. Bir devleti yıkmak ve onun külleri üzerinde yeni bir devlet kurabilmek çok önemli bir özelliktir. Ancak bunun ifade ettiği ikinci bir mana daha vardır ki, tarihimizin asıl üzülecek veya övünülecek yönü budur.

Tarihimizde kurduğumuz devletlerin yıkılıp yerine yeni bir devlet kurabilmemizin ifade ettiği mana şudur: Türk devletlerinin kökleri, üzerine kurdukları devletlerden daha sağlam ve güçlüdür. İşte bunun içindir ki, tarihimiz yıkılan ulu bir çınarın küllerinden yeni bir ışkının yeşerip büyümesine benzemektedir.

Bu olay sadece tarihimiz için geçerli değildir. Sosyal hayatımızda da bunun birçok örneğini görmekteyiz. Bir parti kurarız. Kısa bir zaman sonra bunu kapatır, başka bir partiyi yüceltiriz. Yıktığımız parti ile, yeni kurduğumuz partinin kökleri aynıdır. Bu olayın manası şudur: Biz sağlam temeller üzerinde, çürük binalar kurmaktayız.

Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi ve en son kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi''nin izlediği seyir, yukarıda anlattıklarımızın bir teyididir. Doğru Yol Partisi ve Anavatan Partisi DP ismi altında birleşmiş ve yeni başkanını seçmiştir. Şimdi merak edilen konu şudur: Bu partinin temellerinin, koca bir çınarı yetiştirecek kadar güçlü mü veya zayıf mı olduğudur.

Tarihimizdeki bu olayı anlatan, 1964 yılında yazılmış bir makalemiz şudur:

1964''te yazılmış bir makale

Koca bir çınar ağacı etrafında küçük küçük ağaççıkların çıktığını hiç gördünüz mü? Ve bu küçük ağaççıkların, zamanla gövde kadar geliştiğini ve bazen ana gövdenin hayatını bile tehdit ettiğini hiç gördünüz mü? İşte böyle koca bir ağacın köklerinden çıkıp büyüyen ağaççıklara Anadolu da “ışkın” derler.

Düşünürlerin çoğu, milletlerin hayatını, bir çınar ağacının hayatına benzetirler. Bu çınarın köklerini maziye teşbih edip “bir milletin mazisi ne kadar kuvvetli, ne kadar yaygın ve ne kadar derinlere inmişse, millet o kadar kuvvetli olur” derler. Bu demektir ki, bir milletin hayatiyeti mazisinin yani tarihinin kuvvetinden doğar.

Türk milletinin ne büyük bir mazisi vardır... Ve bu millet, bir çınar ağacına teşbih edilirse bu ağaç ne devasa bir nebat olur... Ve bu nebatın ne kadar derin ne kadar yaygın kökleri bulunur... İşte bu derin ve yaygın kökleri sayesindedir ki, bu millet çok büyük devletler kurmuştur.

Bununla beraber, altmış, yetmiş yıldan beri Türkiyemiz''de, mazi şuurunu tam manasıyla kavramamış bir düşünürler zümresi türemiştir. Bu zümre, koca bir çınarın köklerini kemiren kurtlar gibi, bu milletin mazisine musallattır. Bunlar, Türk tarihini, kendi görüşlerine göre iyi ve kötü diye ikiye ayırırlar. Ve iyi dedikleri kısmı lüzumundan fazla methederken, beğenmedikleri kısımları inkâra çalışırlar. Ve tarihimizin kötü addettikleri devirlerini, bir sinema şeridinden, muayyen bir sayfaların kesilerek çıkartılması gibi, mazimizden çıkarıp atmak isterler.

Ulu bir çınarın köklerinden birisi kesilirse ne olur? Şüphesiz, eğer kök zayıfsa kurur, kök kuvvetliyse ışkınlar. Bu ışkınlar, başlangıçta küçük bir ağaççıktır. Fakat kökü kesilen çınarın yaşama kudreti azalmışsa ve eğer bu küçük ağaççıklar gübrelenirse gün olur bu ışkının ana ağacın hayatını tehdit ettiği görülür.

Tarih de ulu bir çınar gibidir. Kuvvetli köklerinden birisi kesilirse o kök ışkınlar; o kökü gömmek için üzerine atılan her kürek kül, gübre yerine geçer, asıl gövdenin hayatı tehlikeye girer.

Elli-altmış yıldan beri, bu milletin mazisine musallat bir zümrenin doğmuş olduğunu söylemiştik. Sanırız ki bu zümrenin doğuşu 1908 Meşrutiyet İnkılâbıyla başlar. Bu inkılâbın yapılmasıyla, 33 yıllık Abdülhamit idaresi, bütün müessese ve hatıralarıyla birlikte yok edilmek, tarihin karanlıklarına gömülmek istenmiştir. Arkadan birçok haller, sıkıntılar gelmiş, İstiklal Harbi olmuş ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Ve fakat bu “türedi zümreler” gene ortaya çıkmış, bu milletin 600 yıllık tarihine, bütün hükümdarlarına müesseselerine küfürler savurmuştur. İnönü gelmiş, Atatürk''ü unutturmak için gayret sarf edenler olmuştur. Ve Demokrat Parti iktidara gelmiş Türkiye Cumhuriyetinin 27 yıllık hayatının inkâr edebiyatı revaç bulmuştur.

27 Mayıs ihtilali yapılmış aynı zihniyet devam etmiştir. Kafalarımız sadece bir meseleyle meşguldür: “Birinci Cumhuriyet mi, İkinci Cumhuriyet mi? Bu milletin tarihinde 1950 ile 1960 yılları var mı yok mu?”

Kızıl Sultan denilen Abdülhamid''in yaptıklarını inkâr edenler ne yaptılar? Onu unutturabildiler mi? Oysaki o devrin, tarihimizin en karanlık kısmı olduğu söylenirdi ve sanılırdı ki, ufak bir darbeyle o devir, tarihin derinliklerine gömülüp kaybolacak...

O devir, bu milletin 33 yıllık hayatını ifade ediyordu. O devrin hükümdarı Abdülhamit 33 yıl bu milletin hayatına karışmıştı. Bilmek lazımdı ki, bir insan kolay kolay padişah olamazdı. Ve padişah olsa bile, kolay kolay 33 yıl müddetle iktidarda kalamazdı...

Tarihi ancak olduğu gibi kabul etmek lazımdı. Ve bir milletin ataları, ancak hataları bile hoş görüldüğü zaman o milletin malı olurdu.

Abdülhamit devri, çınarın koca bir kökü gibi kesilip atılmak istendiği zaman. O kök ışkınlandı. Ve belki o ışkın cansız gibi görünüyordu. Abdülhamit''i bir vatan haini bilenler onun ismini çeşme kitabelerinde, birçok okulun temellerinde görünce şaşırdılar. Ve Abdülhamit ölmedi, yaşadı.

İtiraf etmek lazımdır ki, 10 yıllık Demokrat Parti iktidarının yıkılışında, 27 yıllık maziyi, Atatürk-İnönü dönemini inkâr etmiş olmasının rolü büyük olmuştur.

Bugünde 10 yıllık Demokrat Parti iktidarının hizmetlerini gömmek isteyen bir(*) zümre vardır. Fakat o devri inkâr etmek isteyenlerin karşısına adım başı bir fabrika bacası, dağları yırtıp geçen yollar, hırçın dalgalara set çeken limanlar çıkmaktadır. Bu kısa devri gömmek için gayret sarf edenler ellerine birer kürek almış bu yılların üstüne kül atmakta ve fakat bu küller o mazinin tohumlarına gübre vazifesi görmekte ve ışkınlamaktadır. Bu ışkınlar zaman zaman gövdeyi boğmak istidadı gösterir.

Fakat kabahat ışkınlarda mıdır? Hakikatler üstüne atılan küllerde mi? İşte halledilmesi güç mesele budur.

12 yıl önce
Küller ve ışkınlar
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset