|
TBMM balkonlarında komutanlar

2007 yılında Abdullah Gül için yapılan 3. tur seçiminde birçoklarının gözü TBMM balkonlarındaydı. Orayı izleyenler, komutanların bu oylamayı ve sonra seçilen Cumhurbaşkanı''nın yemin törenini izlemek için gelip gelmediğine bakıyorlardı.

Yapılan oylamada ve Gül''ün yemin töreninde askerler yoktu. Kamuoyunda ve medyada yapılan değerlendirmelerde "bu durumun bir protesto olduğu" değerlendirmesi yapılıyordu. Konu, TBMM''de 50 yıldır gelip geçen olayları âdeta bir sinema şeridi gibi gözümün önüne getirmişti. 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 müdahalelerinden sonraki durumlar da bu filmin birer sahnesiydi. Fakat 1983 yılındaki, Org. Gürler''in seçimi ile Abdullah Gül''ün seçimi arasındaki kısımlarda bazı özel benzerlikler ve farklılıklar olduğunu vurgulamak durumundayız.

Kısaca söylemek gerekirse, Gürler''in seçiminde TBMM askerlerin istediği bir kimseyi Cumhurbaşkanı seçmiyor, diğerinde ise askerlerin istemediği bir kimseyi seçiyordu. Bu iki durum da var olduğu iddia edilen bir baskıya karşı "direnme hareketi"ydi.

Gürler olayının geçmişi

1973 yılı Cumhurbaşkanı seçimlerini hatırlayalım: 12 Mart 1971 tarihinde ordu Demirel hükümetine bir muhtıra vermiş ve bunun üzerine Demirel de istifa etmişti. Fakat TBMM görevine devam ediyordu. Askerlerin tercihi yönünde, Nihat Erim başkanlığında yeni bir hükümet kurulmuş ve TBMM''den güvenoyu almıştı.

Erim hükümetinin her icraatında askerlerin etkisi görülüyor veya öyle yorumlanıyordu. Bu durumda zamanın Genelkurmay Başkanı Org. Gürler cumhurbaşkanı olmak istiyordu. Bunun için gerekli altyapı planı hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştu.

Gürler Paşa, TBMM''de temsil edilen büyük bir partinin başkanından destek sözü almıştı. Çoğunlukta olan Adalet Partisi milletvekillerinin belli bir sayısından oy alabileceğini saptamıştı. Elde edilen rakam, onu Cumhurbaşkanı seçtirmeye yeterliydi.

1960 Anayasası''na göre, cumhurbaşkanı olabilmek için TBMM üyesi olmak gerekiyordu. TBMM''de cumhurbaşkanının tayin ettiği senatörler vardı. Bunlardan bir tanesi istifa ettirildi ve Gürler Paşa senatörlüğe atandı. Seçim günü gelinceye kadar, milletvekilleri üzerinde gereken telkinler, baskılar, vaatler ve hatta tehditler uygulanmak suretiyle gereken çalışmalar da yapıldı.

Seçim günü geldiğinde, TBMM eksiksiz toplanmıştı. TBMM balkonlarından birisini komutanlar boş yer bırakmamacasına doldurmuştu. Fakat komutanlar arasında Hava Kuvvetleri Komutanı yoktu.

Asker kökenli bir CHP milletvekili, Adalet Partisi sıralarına bağırarak askerlerin bulunduğu balkonu işaret ediyor ve "Şu manzaraya bakın" diye avaz avaz bağırıyordu. Balkonda oturanlar arasında Hava Kuvvetleri Komutanı''nın olmaması, askerler arasında anlaşmazlık var diye yorumlanıyordu.

Oylamanın ilk turu yapılmış ve Gürler seçilebilmek için gerekli oyu alamamıştı. Bu durum hem Meclis içinde hem de askerler arasında şaşkınlıkla karşılanmıştı.

TBMM salonunda bunlar olurken, genç bir subay kulise inmiş, orada bulunan milletvekillerine "Siz ordunun ciğerini söktünüz" diye bağırıyor, buna karşı çıkan milletvekilleri ile bu subay arasındaki tartışma araya girenler tarafından önleniyordu.

İlk gün netice alınamayan seçimden sonra ikinci günkü oylamada, Hava Kuvvetleri Komutanı da balkondaki yerini almıştı. Asker kökenli milletvekili gene sahneye çıkmış ve eliyle, "İşte o da geldi" diye bağırıyordu. Daha sonra yapılan oylamada da, Gürler Paşa gerekli oyu alamamış ve adaylıktan çekilmişti.

İki seçim arasındaki benzerlik ve fark

Gül''ün cumhurbaşkanı seçilmesi ile Gürler paşanın seçimi arasındaki benzerlik şuydu: TBMM biricisinde askerlerin istediği bir kimseyi seçmemiş, ikincisinde ise askerlerin istemediği bir kimseyi seçmişti. İki olay arasında ise şu farklılık vardı: Gürler olayında, askerler kendi eğilimlerini TBMM balkonlarını doldurmak suretiyle ifade etmişlerdi. Diğerinde ise, orayı boş bırakmak suretiyle...

Gürler olayını yanlış yorumlayanlar çıktı: Denildi ki, askerlerle TBMM arasında bir "bilek güreşi" yapıldı ve bunu Meclis kazandı. Olayı bu şekilde yorumlayanlar şu sualin cevabını bulamadı: Bu bilek güreşini TBMM kazandı da ne oldu? 12 Eylül 1980 müdahalesine mâni olunabildi mi?

Olayları iyi değerlendiremediğimizden dolayı, bütün bu meselenin nereden kaynaklandığının farkında değiliz. Türkiye''de asker-sivil arasındaki sürtüşmenin temelinde yatan nedeni bilmeden ve bunu tedavi etmeden, olayı bir "bilek güreşi" farz edip, "Kim galip gelecek" diye düşünürsek, bu anlaşmazlık daima devam edip gidecektir. Geçmişte de bugünde de, anlaşmazlığın temelinde, kurumlar arası diyalogun olmaması veya yanlış uygulanması vardır. Bu asla unutulmamalıdır.

12 yıl önce
TBMM balkonlarında komutanlar
KDK ilave bir kademe konusunda personel lehine karar aldı
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü