|
TRT Türk ve Türkiye"nin küresel vizyonu

Türkiye''de radyo ve televizyon yayınlığı alanında devlet tekelinin sona ermesinden bu yana fazla bir zaman geçmiş değil. Önce fiilen daha sonra adeta zorunlu olarak hukuken devlet tekelinin sona ermesini (8.7.1993 tarihinde Anayasanın 133. maddesinde yapılan değişiklik) takiben hızlı şekilde radyo ve televizyon yayıncılığı sektörüne özel yayın kuruluşlarının girmeleri sektöre yüksek bir dinamizm ve aynı zamanda karmaşa kazandırmıştır. Sektörün düzenlenmesi ve denetlenmesi amacıyla yapılan düzenlemeler ve oluşturulan yapıların bu güne kadarki çalışmaları henüz istenen düzeyde bir performansa fırsat vermemiş ve karmaşa farklı düzeyde de olsa sürmektedir.

Devlet tekelinin sona ermesiyle birlikte girilen süreçte kamu hizmeti yayıncısı olan kuruluşla özel sektör kuruluşları arasında ciddi bir rekabet ve yarışın ortaya çıktığı söylenebilir. Devlet tekelinin sürdüğü dönemde rakipsiz olarak radyo ve televizyon yayıncılığını yürüten kamu yayın kuruluşu, belli bir özerklik anlayışı temelinde örgütlendirilmiş, güçlü finans kaynaklarıyla desteklenmiş, genellikle siyasal/toplumsal işlevlerle donatılmış olarak icra-i faaliyet gösterirken tekelin kalkmasıyla bir anda kendisini rekabet ortamında buluvermiştir. Buna rağmen belli düzeydeki özerkliği, güçlü finansman kaynakları ve siyasal/toplumsal işlevlerle sorumlu yapısı devam etmiştir.

Radyo ve televizyon yayıncılık alanındaki liberalleşme ile toplumsal yapının liberalliği arasında doğrusal bir ilişkinin varlığı dikkat çekicidir. Liberal ve demokratik toplumlarda radyo ve televizyon yayıncılığı alanında da liberal bir yapılanma söz konusu olup ne devlet tekeli ne de güçlü bir devlet yayıncılığı söz konusudur. Bu konunun en iyi örneğini oluşturan Amerika Birleşik Devletleri''ndeki yapı üzerinde düşünmeyi gerektirmektedir. Buna karşılık sektörde devlet tekeli olmasa bile devletin de bir biçimde sektörde kamusal bir sorumluluk anlayışı ile faaliyet gösterdiği ve özel sektör kuruluşlarıyla rekabet ortamında yarıştığı sistemin en iyi örneğini veren İngiltere bir başka sistemin modelini temsil etmiştir. Kamu bütçesiyle teşekkül ettirilen yayın kuruluşunun bir devlet yayın kurumu olarak değil "kamu hizmeti yayıncısı" olarak nitelendirilmesi belli bir hassasiyetin ve yapının ifadesi olarak değerlendirilmelidir. Bu anamda Türkiye''de yayıncılıkta devlet tekeli varken bu tekeli kullanan Türkiye Radyo ve Televizyon Genel Müdürlüğü, devlet tekelinin sona erdikten sonra da bir "kamu hizmeti yayıncısı" olarak hizmetlerini sürdürmüştür.

Sermayesi kamuya ait, yönetimi belli bir özerkliğe sahip, yayın politikası özel kanunlarla belirlenmiş olan Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT), son bir yıldır önemli atılımlar içerisinde bulunmakta ve yayıncılık sektöründe kendisinden söz ettiren adımlar atmaktadır. TRT''nin içinde bulunduğu dinamik atılım halinin son örneğini geçen hafta TRT TÜRK adıyla yeni bir televizyon kanalın açılışı ile yaşamış olduk. Daha önce TRT ÇOCUK, TRT ŞEŞ ve TRT AVAZ kanallarını devreye alarak yayıncılığa yeni bir soluk ve ses getiren kurum bu kez de TRT TÜRK ile farklı bir yayın politikasına adını yazdırmıştır. Toplam dokuz televizyon ve on radyo kanalı ile dünyanın en büyük yayın kuruluşlarından biri haline gelen TRT gerçekleştirdiği bu yeni atılımlarla boşluğu herkes tarafından hissedilen ancak bir türlü doldurulamayan boşluklara yönelmiş ve önemli bir hizmeti üstlenmiştir.

Pek çok ülkede radyo ve televizyon yayıncılığı alanında devlet kuruluşunun yayıncı olarak faaliyet göstermesi gerekip gerekmediği ciddi tartışma konusudur. Yazılı basın alanında devlet kuruluşlarının olması düşünülmediği gibi görsel ve işitsel yayıncılık alanında da devletin (kamu) yayın kuruluşunun olmasının gereksiz olduğu, hatta bunun ciddi anlamda bir yönlendirme ve ifade özgürlüğü için tehdit olduğu bile savunulmaktadır. Buna karşılık giderek renklenen ve karmaşıklaşan yayıncılık sektöründe kamu hizmeti yayıncısının bulunmasının ciddi bir gereklilik olduğu, devletin doğrudan olmasa bile kamu hizmeti yürütecek bir yayıncının olmasından vazgeçilemeyeceği de savunulmaktadır. Bu anlamda Türkiye de "kamu hizmeti yayıncısı"na ihtiyaç duyan ve sisteminde buna yer veren ülkeler grubunda yer almakta olup TRT ile bu işi yürütmektedir. TRT bir "kamu hizmeti yayıncısı" olarak özel yayın kuruluşlarının yapamayacakları ancak ciddi bir gereklilik olan alanlara girerek yayıncılık yapmakta ve Türkiye Cumhuriyetinin temel vizyonuna uygun bir içerikle izleyicilerin karşısına çıkmaktadır.

Bir haber ve kültür kanalı olarak düzenlenen TRT TÜRK tüm dünyadan anında gelişmeleri derleyecek ve bunları değerlendirerek Türkçe dilinde dünyaya yayacaktır. Bundan böyle dünyada olup bitenler bu yeni kanalla Türkçe olarak izlenecektir. Türkiye''nin bölgesel ve küresel güç olarak öne çıkmasıyla TRT TÜRK''ün devreye sokulması arasında ilgi çekici bir korelasyonun olduğu açık. Yeni kanala ve yayını gerçekleştirenlere başarılar diliyoruz.

il y a 15 ans
TRT Türk ve Türkiye"nin küresel vizyonu
Yaş çay fiyatı neyi ifade ediyor?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir