|
Akşam bütün dişlerimi söktüm, kendi elimle

Ahmed Hamdi Tanpınar: Doğdu. İçti. Öldü. Sigara içti. İçki içti. Aşk şarabın içti.

Doğum tarihi: 21 Haziran 1901.

Vefat tarihi: 24 Ocak 1962.

“Yedin beni Türkiye!” diye diye çığlıklar atarak ölüme yürüdü. Yürürken kendisi kendisini yedi. Beynini yedi. Gönlünü yedi. Organlarını yedi. Kendini yedi. Yaşamına kasteden gerçekte yine kendi oldu. Her büyük sanatçı gibi. Ölürken yarattı. Ölürken, yani ölümüne.

- “Yazık ki ihtiyarım artık!”

Tanpınar, yaşlılığını sık sık eser veremeyişinin sebepleri arasında sayar. Bir defasında (26 Aralık 1960) şöyle inler:

- “Evvelisi akşam bütün dişlerimi söktüm, kendi elimle.”

Ömrünün bütün dişlerini. Ve tabii ki kendi eliyle. Her büyük sanatçı gibi.

1938 yılında ciğerlerinden rahatsızlanır ve senatoryuma yatar. Yani daha kırkına gelmeden hastalanmıştır. 37 yaşında. Ciğerlerinden.

25 Ağustos 1953''te şöyle der: “Hayatımda aşk yok. Beni yalnız o diriltebilir.”

Ve ardından da şöyle der: “Yahut da muntazam çalışmak. Bugün uyku ilacını bıraktığımın onikinci günü. Fakat beraberce rakıyı da, çalışmayı da bıraktığımı unutmayalım.”

Bu mütereddit kudretin sebebi şu soruda gizlidir:

- “Cigarayı bırakamaz mıyım?”

Bırakamaz. Bırakmayı dener, ama bir türlü bırakamaz. Üstelik ara ara ağzından kan geliyor olmasına rağmen bırakamaz.

28 Ocak 1959: Gece. Şiddetli bir nezle. Göğüs bronşit, öksürük.

Martın başında Cerrahpaşa Hastahanesi''ne yatar. Artık sigarayı bırakmış, daha doğrusu bırakmak zorunda kalmıştır. 17 Mart''ta şöyle der: “Onbeş gündür hastahanedeyim. Hiç çalışamıyorum. Şiirler durdu.”

23 Mart''ta da şöyle: “Cigarayı bırakalı 13 gün oldu. Belki onun yokluğundan, belki de [anti]biyotiklerin tesiri, bir fikri derinleştirmek, bir şeyin üzerinde durabilmek hassasını hemen hemen kaybettim.”

6 Nisan''da “sigarayı bırakmanın verdiği boşluk''tan söz eder; bir de şu notu ekler: “Fransadan dostumuz Bazin gelmiş. Gittim, gördüm. Bir iki cigara, bir kibrit ve biraz kahve.

Şubat sonundan Mayısın onbeşine kadar hastahanededir. Damar sertliği teşhisi konmuştur. Bronşları ise iyice doludur. Bronşiyazi.

Tanpınar tekrar sigaraya başlar ve aynı yılın 23 Ekim''inde günlüğüne şu notu düşer: “Çok cigara içiyorum ve sıhhatim zedeleniyor. Sabahleyin ilk cigaram tabanca gibi midemde.”

4 Aralık: “Göğsüm fazla sıkıştırıyor. Cigarayı bırakmanın zamanı geldi, geçiyor.”

8 Aralık: “Cigarayı bırakmak ihtiyacı gittikçe ciddileşiyor.”

1959 sone erer. Geçen yıl sigarayı bıraktığı aylar tekrar gelmiştir. Hiçbir şey değişmez. Sızlanmaları sürer. Bitişe doğrudur. Kendisinden çok sanatı hakkında tasalanıyormuş ggibi görünür.

15 Mart 1960: “Galiba şiire hiç çalışamayacağım. Dört ay böyle harcanacak. Kaç senem kaldı şu dünyada. Yazık!”

Şimdi sıra kendisindedir.

26 Temmuz 1960: “Cigara devam ediyor. Arkam, göğsüm hep ağrı içinde.”

Bu yıl da hızla geçer. Tanpınar, sürekli toparlanmayı, kendine çeki düzen vermeyi düşünmektedir. Ne var ki iradesizdir. Sorunları ise sabittir. Hemen hemen hiçbiri değişmez. Başlıca sorunu cinsellik müstesna, aşağıda hepsine işaret edilmiştir:

4 Mart 1961: “Uyku, gıda, cigara ve para meselelerine dikkat!”

Peki dikkat eder mi? Etmez.

8 Mayıs 1961: “Hiçbir şeyi bitiremiyorum. Dün akşam içki, cigara beni çok sarstı. Gece yarısı öksürükle uyandım ve ilk defa gelecek seneye çıkamam korkusu aklıma geldi. Ciddiyetle geldi. Hiçbir şeyi bitiremeden ölmek istemiyorum. O kadar eser ve kullanmadığım kelime varken. (...) Bir türlü cigaradan vazgeçemiyorum. Dün cumartesinin neticesi, büyük bir depresyon içindeydim. Akşama kadar evde budalaca dolaştım.”

Kullanmadığı o kadar kelime, içine çekmediği o kadar duman vardır ki dehşetli bir trajedinin tam da ortasındadır. Yaşamla ölüm arasında. İstek ve alışkanlıklarıyla çekinceleri arasında. Zevkle zevksizlik arasında. Ama hep arada. Her daim arada.

14 Temmuz 1961: “Hakikat şu ki vaktinden evvel ihtiyarladım; yorgunluğa ve tedbirsizliğe, sıkıntıya hiç gelemiyorum. Rüzgârlı yaz beni soğuktan koruyor. Cigara! Bir türlü bırakamıyorum.”

Vaktinden evvel gelen yaşlılık, gerçekte bağımlılıklarının eseridir. Ruhi ve bedenî bağımlılıklarının. Zevke düşkünlüğünün. Arzularının şiddeti oranındaki iradesizliğinin. Zayıflığının. Sonunda bütün dişlerini sökmüştür. Kendi eliyle. Her büyük sanatçı gibi.

21 Ağustos 1961: “Hiçbir şeyi bitiremiyorum. İlaç epeyce sarstı. Saat sekize kadar yirmisekiz sigara. Sanat bitti artık gibime geliyor. Hiçbir şey yapamıyorum.”

Ölmüştür. Vaktinden evvel. Her büyük sanatçı gibi. Erkenden.

Not: 27 Mayıs Salı Cağaloğlu''nda, Kızlarağası Medresesi''nde. 29 Mayıs Perşembe ise Altunizade''de, Kültür Merkezi''nde. Yaşamla ölüm arasında. İki kavis arasında. Baharda. Yaşamın tam da ortasında. Ama semada.

16 yıl önce
Akşam bütün dişlerimi söktüm, kendi elimle
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı