|
"Derin Millet" kavramına ta"likât!

Derin Millet ifadesini ilk kez sayın Aydın Menderes''ten işitmiştim. Kendileri bu vesileyle derin devlet şeklinde yaygınlaşan ma''lûm siyasî tâbire ta''rizde bulunmakla kalmıyorlar, aynı zamanda ihtiyaç duyulan "derinliğin" devlet''ten ziyade millet''te aranması lâzım geldiği husûsunun altını da gayet itinayla çizmiş oluyorlar. Derin Millet tâbirinin "siyasî ciheti" itibariyle muhtelif tedâilere yol açtığı ve açacağı muhakkak... Çünkü bu tâbirle -mevcût ahvâl ve şerâiti de nazar-ı itibara almak sûretiyle- millet iradesiyle devlet iradesi arasında varolduğu düşünülen gerginliğe atıf yapılmış olduğu gibi; siyasî merkezin, halkın zaten yeterince incitilmiş olan değerlerine gerekli hürmet ve ihtimamı göstermesi icab ettiği de bilhassa belirtilmiş oluyor.

Hiç kuşku yok ki sayın Menderes, derin millet tâbiriyle işaret ettikleri olgu ya da duruma bizzât açıklık getireceklerdir, getirmelidirler de... Zira "tarihsizlik" (zaman) ve "yurtsuzluk" (mekân) marazının hem "fikrî" (nazarî), hem de "siyasî" (amelî) hayatımızda iyiden iyiye kökleşmeye yüz tuttuğu şu günlerde, "Osmanlı benim için mercî-i muhabbettir" sözünü sarfedebilen ve bu sözle sadece hissî değil, aynı zamanda zihnî bir tavrın ve duruşun sahibi olduğunu da gösteren bir devlet ve fikir adamından beklenen de budur! Binaenaleyh ben burada, ihmal edilmemesi lâzım geldiğine inandığım bu kavramsal aracın mücerred siyasî karşılıklarıyla meşgul olmak yerine, milletin derinliğine nasıl ulaşılabileceği suâli çerçevesinde birkaç noktaya dikkat çekmeye çalışacağım:

Tarih, kendisine sırtımızı dönebileceğimiz bir arkalık değil, bilakis ayaklarımızı üzerine basarak üstünde yükselebileceğimiz zeminin adıdır! Bu bakımdan bir toplumun ayaklarının altından tarihi çekip aldığınız an, tarihsiz bırakılmış o toplumdan bir daha ayakları üzerinde doğrulmasını bekleyemezsiniz. Nitekim bugün biz Müslümanlar''ın nereye gittiğimizi bilemiyor olmamızın nedeni, nereden geldiğimizi bilemiyor olmamızla alâkalı değil midir? O halde hiç tereddüt etmeden, bir milletin derinliğinin, o milletin kendi tarihinin derinliklerinde aranması lâzım geldiğini söyleyebiliriz. XX. yüzyıldan (1924''den) aşağıya inmesi, XII. yüzyıldan (1111''den) yukarı çıkması yasaklanan bir topluma birtakım sloganlar ezberletmek ya da kırık dökük birkaç tarih belletmek sûretiyle tarih şuuru verilemez! Kendisine güvenini kaybetmiş ve neredeyse ben-idrakini yitirmiş bir toplumun hafızası zayıflayıp mâzisinin sınırları küçüldükçe, elbette istikbale dâir hayalleri de küçülecektir; zira mâzisi olmayanların istikballeri de olmaz!

Dil, istediğimiz gibi kendisiyle oynayabileceğimiz, dilediğimiz takdirde dilediğimiz gibi ve hem de hoyratça kesip biçebileceğimiz basit bir ifade aracı (âdi bir alet) değil, düşünüşümüzü belirleyen, tahassüslerimizi kendisinde ve bâhusûs kendisi vasıtasıyla muhafaza ettiğimiz zengin bir hazinenin adıdır! Bu bakımdan bir toplumu dilinden etmek, hiç şüphesiz o toplumu benliğinden etmek demektir. Öyle ya, babalarının vasiyetini okuyamaz hale getirilen çocuklar, çocuklarına neyi nasıl vasiyet edecekler? Evet, bugün çocuklarımıza vasiyette bulunabileceğimiz neyimiz var? Hafızalarımız bomboş... dillerimiz kekeme... şuurumuz muhtell... efkârımız sathî... Hâsılı, mâzîlerini kapkara bilen ve fakat istikballerini pespembeye boyayan acınası bir topluluk!

"Derin Millet" mefhûmunu işte bu nedenle önemsiyorum; çünkü derinliği, yani bizi biz yapan şuurumuzun o muhteşem derinliklerini özlüyorum! İp koptuğu yerden bağlanır, insan düştüğü yerden kalkar imiş... Ben de derinliğimize (benliğimize) açılan kapıdan içeriye, düştüğümüz yerden girebileceğimize, ipin ucunu tam da orada yakalayabileceğimize inanıyorum. Milletin derinliğine tarihimizin ve dilimizin derinliklerinden hareketle ulaşabileceğimizden, dilimizi bulduğumuzda dinimizi de bulacağımızdan kesinlikle kuşku duymuyorum.

"Devleti erkânı, milleti efrâdı düşünsün!" diyelim ve sözümüzü şimdilik şöyle bağlayalım: Milletin derinliğinden söz edilemediği yerde devletin derinliğinden aslâ söz edilemez!


25 yıl önce
"Derin Millet" kavramına ta"likât!
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti