|
Ellerinde "Das Kapital" var bu faşistlerin

Geniş tabanlı, büyükçe, sivri bir üçgen tasavvur ediniz; eşit olmayan parçalara ayrılmış, yavaş yavaş, gözle farkedilemeyecek derecede öne ve ileriye doğru hareket eden koca bir üçgen...

Evet, kesim kesim, kısım kısım da olsa bütün gövdesiyle birlikte kımıldayan, bütünüyle ilerleyen bir üçgen... Kandinski üçgeni. Vasili Kandinski''nin üçgeni. 1910 tarihli, manevî bir üçgen.

Bugün o en yüksek ucun olduğu yeri, yarın bir sonraki kesim alır, yani bugün sadece en üst ucun anlayabildiği ve üçgenin geri kalanı için anlaşılmaz gevezeliklerden ibaret olan şeyler, yarın ikinci kesimin hayatının anlam ve duygu dolu içeriğine dönüşür.

Bugün ve yarın...

Yani şimdi ve gelecek...

* * *

Bütün kesimlerinde sanatçılar yaşar bu üçgenin.

Bazıları, yani çoğunluk en alt bölmededir; üçgenin tabanında, o en geniş ve en hacimli bölgede.

Bazıları ortalarda, bazıları da uçlarda. Bir diğer deyişle ilerilerde. Üçgenin ilerleme istikametine göre ön taraflarda. Biraz dikkatle bakınca, üstlerde.

En üst ucun da ucunda bazen sadece tek bir insan bulunur. En yakınında bulunanların bile anlamadığı, tavırlarına her defasında şaşırarak, kızarak kendisine dolandırıcı veya tımarhanelik olduğunu söyledikleri tek bir insan... bir çift göz...

Görme yetisindeki sevinç neyse, içindeki ölçülemeyecek kadar büyük yas da odur.

Kaç yıl gerekmiştir, üçgenin daha büyük bir kesimi onun bir zamanlar yalnız başına bulunduğu yere gelene kadar?

Üstelik dikilen bütün anıtlar bir yana, gerçekten çok insan ulaşabilmiş midir o yüce noktaya?

En uca, en uç noktaya?

* * *

Evet, bütün kesimlerinde, bütün katlarında sanatçılar yaşar bu üçgenin.

Bulunduğu kesimin sınırlarının ötesini görebilenlerin her biri çevresi nezdinde bir kâhindir.

Bir kesim ne kadar büyükse (ve aynı zamanda ne kadar aşağıda bulunuyorsa), sanatçının söylediğini anlaşılır bulan kitle de o kadar büyüktür.

Zaman zaman üçgenin ilerleyişinde duraklamalar, gerilemeler görünüyorsa bile gerçekte üçgen daima öne, ileriye, yukarıya doğru hareket eder, asla durmaz, aşağıya ve geriye doğru devinmez.

Böyle dilsiz ve kör zamanlarda insanlar dışsal başarılara olağanüstü değerler atfederler; kendinden başka değerleri dışlayan değerler... Sadece maddi varlıklarla ilgilenirler ve sadece bedene hizmet eden ve edebilecek teknik ilerlemeyi büyük bir eylem olarak değerlendirirler. Salt manevî olan güçler, olsa olsa hor görülür, ya da hiç farkedilmez bile.

İşte o zamanlar, görünmez Musa dağdan iner ve altın buzağı için oynanan dansı görür.

Yanında bilgece bir öğüt de getirmiştir.

Onun kitlelerce işitilmeyen o tok sesini önce duyacak olanlar yine de sanatçılardır. Bir başına sanatçı. Tek başına.

* * *

Üçgenin en altındakiler, dinî görüşleri itibariyle güya inançlıdırlar. (Oysa gerçekte tanrısız olmalarına rağmen, kendilerine Yahudi, Katolik, Protestan gibi adlar verirler.)

Politik açıdan cumhuriyetçi, ekonomik açıdan sosyalisttirler.

Kuşku nedir bilmezler. Özgüvenleri tamdır. Kesinliği, kusursuzluğu severler. Kendi başlarına hiçbir sorunun çözümünü bulmayı beceremezler ama.

* * *

Bir sonraki bölmede yaşayanların tablosu da aşağı yukarı şöyledir:

Tanrısızlıklarını saklamaya bile gerek görmeyen ateistler. Politik görüşleri itibariyle çoğu cumhuriyetçi. Ekonomik görüşleri açısından yine her biri bir sosyalist.

Lâkin bu sefer ağızları lâf da yapar, Das Kapital''den alıntı da.

Bilgiçtir keretalar. Bu yüzden bu bölmede çeşitlilik artış gösterir.

Bilimsel açıdan pozitivist takılırlar. Doğal olarak sadece tartılabilenleri ve ölçülebilenleri bilirler.

İş sanata gelince natüralisttirler. Gördüklerini görürler. Bildiklerini bilirler. Güya.

Ama hep ''güya''.

* * *

Herkesin herşeyden güvende olduğu bu bölmelerden öne doğru ilerledikçe kuşku da artar, güvensizlik de.

Yanılmaz ilkelere eşlik eden kaygı gizlenemez. Bir şaşalama, bir bocalama. Derken kargaşa. Bir başıbozukluk. Her kafadan çıkan sesler.

Öne doğru ilerledikçe, yukarı doğru çıktıkça sesler kesilmeye başlar. Sayı azaldıkça gürültü de azalır. Pek tabii ki kuşkular da.

En üste çıkınca, yani en tepede artık korku filan kalmaz. Duyulan çığlık kâhincedir. Onu sadece kehanete istidadı olanlar duyar.

Herkes kâhinin ölümünü bekler. Kâhin ölmüştür, ve fakat beklenti yine de devam etmektedir.

Kehanet de ölsün beklentisi.

Sanat da.

* * *

O üçgenin bir piramidin bir yüzü olduğunu söylemenin bundan böyle bir anlamı yoktur. Çünkü artık ellerinde Das Kapital vardır bu faşistlerin.

Hem-zemîn faşistlerin.

Not: 19 Mart 2009 Perşembe saat: 19.00''da Altunizade Kültür Merkezi''nde.

٪d سنوات قبل
Ellerinde "Das Kapital" var bu faşistlerin
Bu yol nerede biter bilen var mı?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir