|
Goethe"nin annesi gibi

Eşyanın hakikatini bilmek, hiç değilse bilme isteğini duymak, çok az insanın ayrıcalığıdır.

Çok az insan ısrarla, inatla olup bitenlerin hakikatini bilmeyi ister; gerçekten de çok az insan...

Çoğu insan, sadece kendilerine iyi gelecek olanı, işlerine gelecek olanı duymak ve bilmek ister. İnsanlar böylelikle kendi gerçekliklerini kurarlar. Kendi gerçeklerini üretirler.

Bu gayet insanca bir eylemdir; zavallı hayvanların cahili oldukları bir eylem...

* * *

Goethe''nin annesi, fevkalâde neşeli, parlak bir hipomanik mizaca sahipmiş.

Kadıncağız, bu nedenle, hizmetçisine, kendisine kötü haberler vermemesini sıkı sıkıya tenbih eder; böylece o yumuşak tabiatını, bizzat kendisine karşı, yapay önlemlerle korumaya çalışırmış.

Sadece Dr. Ernst Kretschmer''in sikloit mizaçlar arasında değerlendirdiği hipomaniklere özgü bir hâl değildir böylesi kaçınmalar. Bilâkis insanların çoğu, doğru haberlerden ziyade iyi haberler duymak isterler.

Hiç mübalağa etmiyorum, herkes kendi dünyasında yaşar. Ve yine bu nedenle herkesin, kendi kendine sarmalandığı perdelerle başı belâdadır.

Gözlerimiz, muhataplarımızın fanusuyla karşılaşmadan önce kendi fanusuyla çarpışır; o görünmez fanusuyla... kendi fanusuyla...

Kendi fanusunu kırmadığı/kıramadığı sürece, kimse başkasının fanusuna el uzatamaz.

Hülâsa, kimse başkasından ve tabii ki kendisinden doğru haber almak istemez. İhtiyaç duyulan sadece iyi haberdir.

* * *

Hayal ve vehim yetileri ne işe yarar?

Tamıtamına bu işe.

Gerçek sevimsizdir çünkü. Acı verir. Bu yüzden de gerçeği bilmek ve gerçeğe uygun davranmak kimsenin işine gelmez.

Gerçeklerden kaçınma, dört köşeli doktorlarımızın sıklıkla söylediği gibi, bir anomali, bir hastalık değildir; aksine normal olanı, doğal olanı gerçeklerden kaçınmadır.

Bu dünyada işler böyle yürüyor, insan gerçeklerden kaçınmak suretiyle kendisini iyileştiriyor.

Eskilerin tabiriyle hayal/tahayyül ve vehim/tevehhüm kabiliyetidir insanın gerçeklerden kaçınmasını mümkün kılan.

İnsan, istemediklerini bazen görmez, bazen görmezlikten gelir. Her ikisi de bir sakınma, bir kaçınma yöntemidir.

İstemediğin için görmezsin, göremezsin; veya görmemiş gibi davranırsın.

Aradaki fark, fark-ı azimdir.

* * *

İsteksizliğin körlüğe yol açışını anlamak kolay. Burada devreye psikoloji değil, psikiyatri girer. Psikiyatrinin devreye girip daireye dahil olduğu her yerde misafirleri Hukuk karşılar. Hukuk, tabii bir de Ahlâk.

İstemsiz körlük, görmeyenin/göremeyenin yazgısı. Hatta bir yönüyle ödül.

Ödül, çünkü görmeyen, görmediğinin farkında değildir. Bilinci onun işini kolaylaştırmış, görmemesi gerekenleri görünmez hâle getirmiştir.

Göremeyene gösteremezsin. Hâline bırakmalı. İnsanları zorlamamalı, hakikate salih olmayanları hiç tereddüt etmeden mağarada bırakmalı.

İnsanları, yani insanların çoğunu, yani kalpleri mühürlenenleri...

Unutma ey talib, gaflet, istemsiz körlüğün alâmetidir.

* * *

Bile isteye körlüğe gelince, ilkine nisbetle, bu daha kırılgan bir fanus camı gibi görünüyor.

Cognitive terapinin gücüne inananlar, istemli körlüğün tedavi edilebileceğine inanırlar. Safdilâne bir inanıştır bu. İnanç ve fakat bâtıl bir inanç.

Bilgilendirmek... gerçek(ler) hakkında muhatabının doğruyu bilmesini ve itiraf etmesini sağlamak... Oysa görmezlikten gelmek zâten bir tedavi tarzıdır.

Bilincin kendi kendini tedavi edişi, çokluk, bilmek suretiyle değil, cahil kalmak suretiyledir. İnsanlar, tıpkı Goethe''nin annesi gibi, bile bile kötü haberleri duymak istemezler. Kötü haberleri, yani doğru ve gerçek haberleri... Mağaralarında mutludurlar.

Bilmişler ve bilgiçler de kalkıp ısrarla ve inatla insanların fanuslarını kırmaya, onları mağaradan çıkarmaya, hem de hiç utanmadan hakikati o zavallıların gözlerine sokmaya çalışırlar.

Ne büyük bir hamakat!

* * *

Malum â, cehennemin odunu yokmuş; herkes kendi odununu buradan götürürmüş!

Buradan, bu dünyadan, yani kendi cennetinden..

Hepimiz gibi... köşeyazarları gibi.... Goethe''nin annesi gibi...

16 yıl önce
Goethe"nin annesi gibi
Sahne Pasifik’te hazırlanıyor!
Söyle kaset, benden başka lider var mı?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar