|
"Hürriyet ilahı"nın üzerine örtülen şal

Nihat Erim, 1946 seçimleri sonrasında ortaya çıkan "sınırlı" demokrasi tartışmalarına -iktidar adına- açıklık getirmek amacıyla şöyle diyordu:

-"...sosyal bünyede derin rahatsızlık müşahede edildiğinde bunu gidermenin yolu, bir müddet için hürriyet ilahının üzerine bir şal örtmek ve yukarıdan aşağı bir otorite tesis eylemektir." (Ulus, 30 Mayıs 1946)

Bu açıklamayı, pekâlâ yöneten akl''ın, yönetime ilişkin zaaflarını örtmek ve sosyal bünyeyi iktidar mengenesinin kıskacına almak maksadıyla başvurduğu klasik bir yöntemin ifşâsı olarak değerlendirebilirsiniz. Erim''e göre demokrasi, "ülke yararına olduğu takdirde değerli bir vasıta" idi. (Bugün de yöneten akıl için bu böyle değil midir?)

Özgürlükleri askıya almanın gerekçesi, nedense hep aynı olmuş: özgürlüklerin tahrib edici boyutlara ulaşması, yani yöneten akl''ın yönetme edimini yürütemez/sürdüremez hale gelmesi... Binaenaleyh sosyal bünyede "derin rahatsızlıklar" (!) müşahede ettiğinde, yöneten akıl, özgürlüklerin çıplak bir hale geldiğini düşünüyor ve hemen bu çıplaklığın üzerini örtmeye/kapamaya çalışıp yukarıdan aşağıya bir otorite tesis eylemeyi bir zaruret icabı sayıyor. Hürriyet ilahı''nın üzerine şal örtmek de işbu çabanın ürünü...

Üzeri şalla kapatılmak istenen bu "hürriyet ilahı" (acaba "hürriyet fahişesi" dememek için mi "ilah" sözcüğü seçilmiş?), nasıl oluyor da herkesin gözü önünde açılıp saçılabilecek imkânı bulabiliyor? Hürriyet ilahının çıplak gezmesine ve bu müstehcenliği nedeniyle sosyal bünyeyi derin rahatsızlıklara düçar etmesine izin veren kimler? Kimler onun çıplaklığından müstefid oluyorlar da bu aymazlıkları nedeniyle cezalandırılmak isteniyorlar?

Falih Rıfkı Atay, 1930''ların başında, özgürlük taleplerine "Türkiye''de demokrasi, hoca ve mürteci saltanatı demektir" sözleriyle karşılık veriyor ve yukarıdan aşağı tesis edilmiş otoritenin devamını bu gerekçeyle savunuyordu; yani hürriyet ilahı''nın çıplak dolaşması, -garip bir biçimde- mevcut otorite''nin de çıplaklaşması sonucuna yol açıyor, mevcut otorite, kendisi çıplaklığını örtebilmek için, hürriyet ilahı''nı da şalla dolaştırmak zorunda kalıyordu.

10 Mayıs 1950''de İsmet İnönü''nün, bu şal''la ilgili olarak yaptığı şu açıklamayı okumanın şimdi tam sırası:

-"Her memlekette, onun seviyesine ve ihtiyacına göre, nazariye itibariyle antidemokratik sayılacak kanunlar ve haller mevcut olabilir. Bu haller, o memlekette hürriyet ve demokrasinin mevcut olmadığının delili sayılamaz. Bizde nazariye olarak antidemokratik sayılabilecek başlıca iki büyük mevzû vardır. Birisi komünistliğin faaliyetine kanunen müsaade edilmemesidir. Yakın zamanlara kadar bazı hürriyet memleketlerinde de hal böyle idi. Antidemokratik sayılacak bu yasak, bizim bünyemizde devam edecektir. Dini siyasete alet etmemek de bizde kanun icabıdır. Nazarî olarak bu da antidemokratik sayılabilir. Fakat tarihimiz ispat etmiştir ki siyasî ve ictimaî nizamın saffet ve selâmeti için bu kanun zaruri tedbirdir ve yaşaması lâzımdır."

Bizden, siyasî nizamın saffet ve selâmetini temin için "hürriyet ilahı''nın üzerine şal örtmek isteyenler" ile "onun çıplaklığını savununlar" arasında bir seçim yapmamız isteniyor ve biz de tabiatıyla tercihimizi ikincilerden yana koymak zorunda bırakılıyoruz; üstelik bu çıplaklığın dinimizce de tasvib edildiğini söylemekten geri kalmıyoruz. Hürriyet kasideleri terennüm ediyoruz; özgürlüğün tadını çıkarmaktan, insanca yaşamaktan dem vuruyoruz.

Yöneten akl''ın örtünmesini, yönetilen akl''ın ise açılmasını istediği "hürriyet ilahı"nın kışkırtıcı güzelliğini düşünmek bile bizleri mest ediyor ve bu nedenle hürriyet ilahının çokevliliğine ses çıkarmıyor, gönlünce aramızda dolaşmasını bekliyoruz. Lâkin bizler aşk şarabıyla mest-i müdâm iken, adına hürriyet denilen bu varlığın, ilahe (dişi) değil, aksine bir ilah (erkek) karakteri taşıdığını unutuyor ve ülkemizde şal''la değil, peştemal''le dolaştığına hiç mi hiç dikkat etmiyoruz.

25 yıl önce
"Hürriyet ilahı"nın üzerine örtülen şal
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler