|
Kavramla değil, resimle düşünmek!

İlk sahne...

Gerçekte, son sahne...

Hüzün dolu gözler...

Bir kadın,

VE bir ölüm...

* * *

Mick Davis''in ''Modigliani'' (2004) adlı filminin girişi...

Unutulmaz bir giriş...

Unutulmaz bir melodi...

Modigliani''yi Andy Garcia, Jeanne''ı ise Elsa Zylberstein oynamıştı. Filmin seyirciyi kalbinden kavrayan müzikleri ise Guy Farley''e aitti.

Girişini unutamadığım filmlerden... melodisini, hüznünü, hikâyesini...

Batmak üzere yola çıktığı sırada, güneşin, karanlıklar içinde bıraktığı çaresiz gözlerin hüzünlü hikâyesini...

* * *

Yağmurlu bir Paris akşamı...

Chatelet''den çıktım ve uzunca bir yürüyüşten sonra eski bir apartmanın önüne geldim.

Panthéon''un arka sokaklarında, sevimsiz bir apartmanın...

Karnında çocuğuyla, Jeanne''ın, kendisini beşinci kattan boşluğa bıraktığı o meş''um apartmanın...

Jeanne Hébuterne''nün...

Amadeo Modigliani''nin bahtsız eşinin...

* * *

Genç ressam, uçlarda gezinmenin bedelini sadece kendisi ödememiş, sevdiklerine de ödetmişti.

Ölümüne bir hayattı onunkisi. Öyle ki, 24 Ocak 1920''de, bir hastahanede hayata gözlerini yumduğunda, henüz 35 yaşındaydı.

Zavallı Jeanne, bu ayrılık acısına dayanamamış ve ertesi gün intihar etmişti.

Şimdi, o evin önündeydim.

Jeanne''nın, beşinci katından hüzünle kendisini boşluğa bıraktığı o evin önünde...

Bana sorarsanız, o ilk sahnenin içinde...

Gerçekte, son sahnenin...

* * *

İki haftadır İstanbul''dan uzaklardayım; şehrimden...

Aklımca, eksiklerimi tamamlıyorum.

Önce Berlin...

Bir dostu, Hegel ve Fichte''nin mezarlarına götürdüm. Ve sonra, iki adım ötede bulunan Bertolt Brecht''le eşi Helene Weigel''ın mezarlarına... Hemen evlerinin yanıbaşında...

Evin bahçesi at kestaneleriyle doluydu. Misafirim, "Bunlar yatak altına konulursa sırt ağrısı filan kalmaz" dedi ve şevkle çantasını at kestaneleriyle doldurdu.

Derken, Humbold kardeşlerin aile mezarlığına da gittik... Alexander Humbold ile Wilhelm Humbold''un... Biri devlet adamı ve seyyah, diğeriyse büyük bir dilci...

Bu iki bilimadamının Berlin Akademisi''nin girişindeki heykellerini çok kişi bilir ama mezarlarının yerini bilen pek yoktur.

Bazılarına tuhaf gelebilir, mezarlığın içinde bulunduğu büyükçe bahçeden hatıra olarak birkaç ayva aldık. Ne ki göz hakkıdır demedik, yardım kutusuna gönüllüce birkaç kuruş bırakmayı da ihmal etmedik.

* * *

Yolculuğumun sebeplerinden biri de Prag''dı. Hüzünlü günlerimin ortağı Kafka''nın yurdu... Kafka''nın dünyası...

Doğduğu, büyüdüğü, oturduğu evler... soluk alıp verdiği Prag...

Prag, hakikaten küf kokan bir şehir. Çünkü Kafka''yı hasta eden şehir...

VE Kafka''nın mezarı...

(Mezarlıkları severim. Mezarlıklarını tanımadığım bir şehri tanımış kabul etmem kendimi. Kimsenin kuşkusu olmasın, bir şehrin büyüklüğü, bağrında misafir ettiklerinin büyüklüğü nisbetindedir.)

Kafka haklıydı. Prag, insanı bir anda böcekleştiriveriyor.

Yoksulluk ve yüksek kültür, ancak bu kadar yakışır bir şehre!

* * *

— "Benim bir tasavvurum olmadı, ben sadece bir resim/bir suret aracılığıyla düşündüm." (Je n''ai pas eu d''idée, je n''ai pensé qu''à une image!)

Resmin filozofudur René Magritte...

Evi Brüksel''de. (Meraklıları bilir, geçen ay soyulmuştu.)

Tabii ki müzesi de...

Bu gezide, ayrıntılarını ikmal etmek istediğim ikinci isim Magritte''ti.

Brüksel''in Güzel Sanatlar Müzesi''ni de plana dahil edince (Flaman ressamları, bilhassa Rubens''ler bakımından) çektiğim zahmetlere değdi. (En büyük sürpriz, David''in tablosuydu: Marat''nın Ölümü)

İnkâra kalkışmayınız, sizi sadece deneyimlere istinaden iknâ edebilirim:

Sürrealizm realizmdir!

* * *

Yolculuğumun son etabında Madrid vardı. Madrid demek, benim için biraz da Prado Müzesi demekti. Dünyanın en zengin pinokotek''lerinden biridir Prado. Kimler yok ki? El Greco, Velasquez, Ribera, Dürer, Raphael, Titziano, Tintoretto, Verones, Bruegel, Bosch...

Modern sanatın ustalarını ziyaret de ihmal edilemezdi. Empresyonistler ve bilhassa Picasso, Dali ve Miro...

Hâl böyle olunca, hem Thyssen Bornemisza, hem de Museo Nacional Centro de Arte Reine Sophia fethin sınırları içine alındı.

Heyecanlarımı biriktiriyorum, merak etmeyiniz, onları ilk fırsatta dostlar meclisine getireceğim.

* * *

Bu satırları alelacele Paris''ten yazıyorum. Bir sergide yaşlı Bruegel''in "Bethlehem Katliamı" tablosunun önünde bir ömür geçirdikten sonra, kalkıp geldiğim o meş''um evin önünden...

Jeanne''nın kendini boşluğa bıraktığı evin tam karşısından...

Duvarın dibinden...

Hüzünle...

Not: 27 Ekim 2009 Salı günü saat 18.00''de, Taksim-Tünel''de, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi''nde Metafizik Soruşturmalar başlıyor. İlk ders, ilk hüzün ve dalından düşen ilk yaprak. Asırlar sonra.

14 yıl önce
Kavramla değil, resimle düşünmek!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset