|
Kendimizi bulmalıyız, aramakta geç kalmış olsak bile!

Osmanlı''nın kuruluşunun 700. yıldönümü kutlamalarının hâl-i pürmelâli ile ilgili daha önce de birşeyler yazmış ve müteaddid defalar "kalıcı birşeyler yapmak, geleceğe ışık tutmak, ehliyet ve mensubiyetimizi kazanmak..." için herşeyden evvel şahsiyetimizi muhafaza etmemiz, dolayısıyla yüzümüzü tarihimize dönmemiz lâzım geldiğine işaret etmiştim.

Bir toplumun yüzünü tarihine dönmesi demek; tarihini aynen tekrarlamaya çalışması, maziperestlikle oyalanması, içi boş söylencelerle retoriğin cazibesine kapılması, "üç kıtada at koşturduk" gibilerinden parlak sözlerle gençliği uyutup uyuşturması demek değildir. Bir dostum "sağcılık yağcılıktır" demişti ki doğrudur. Nitekim sağcılaşan müslümanlar, yağcılık sâikiyle Osmanlı''yı ele alıyorlar ve kendileri, Osmanlı''yı Osmanlı yapan her ne varsa ondan uzak oldukları halde Osmanlı''nın kültür ve irfanından dem vurmayı (müfâhare tarikine iltifatı) tek başına bir marifet addediyorlar. Cumhuriyet''in 75. yılını kutlayanlar Cumhuriyet''in konuşulmaması pahasına şakşakçılık yaptıkları gibi, Osmanlı''nın kuruluşunun 700. kuruluş yıldönümünü kutlayanlar da Osmanlı''nın konuşulmaması pahasına aynı şakşakçılığa prim veriyorlar, öğretici olmayı değil, etkileyici olmayı tercih ediyorlar, takipçilerin değil, bol sayıda hayranların üremesine yol açıyorlar.

"Cumhuriyet''in ya da Osmanlı''nın konuşulması"ndan, benim anladığım husûs şu: Cumhuriyet''i ya da Osmanlı''yı anlamayı ve yorumlamayı mümkün kılabilecek işler yapmak: önce bilmek ve anlamak, sonra yargılayıp tartışmak!

İlahiyat Fakülteleri uyumamalı!

İlahiyat Fakülteleri''nin Osmanlı kutlamalarındaki yeri neresidir? Niçin bu fakültelerimizde Osmanlı döneminin Temel İslamî İlimler sahasındaki mirası çocuklarımıza tanıtılmıyor? Sözgelimi niçin Tefsir hocaları Osmanlı döneminde tefsir ilmi''ni, Hadis hocaları Osmanlı döneminde hadis ilmi''ni, Kelâm hocaları Osmanlı döneminde kelâm ilmi''ni, Fıkıh hocaları Osmanlı döneminde fıkıh ilmi''ni, Mantık hocaları Osmanlı döneminde mantık ilmi''ni, Belağat hocaları Osmanlı döneminde belağat ilmi''ni öğrencilerine hiç değilse "seminer dizileri" yoluyla tanıtmak zahmetine katlanmıyorlar? Niçin Süleymaniye Kütüphanesi''nin ziyaret defterlerinde İlahiyat Fakültesi mensuplarının isimlerine artık rastlanılmıyor? Neden öğrenciler, Osmanlı''yı gazetelerin magazin sayfalarındaki yazı dizilerinden öğrenmeye mahkûm ediliyor? İlahiyatlardaki hocalarımız, Osmanlı dönemini ve Osmanlı ilim mirasını konuşmanın, Osmanlı tarihçilerine bırakılamayacak kadar ciddi bir iş olduğunu ne zaman farkedecekler?

Televizyonlarda, gazetelerin magazin sayfalarında görüyoruz ki İngilizce, Fransızca yazılmış eserlerden Osmanlı''yı öğrenmek zilletine düçar olmuş zevâta Osmanlı hakkında ahkâm kestiriyorlar. Bu işlerin erbâbı olan hocalarımızın bu seviyesizlikten rahatsız olmaları gerekmez mi? Öğrencilerini, asistanlarını Osmanlı ilim geleneğinin anlaşılmasına katkıda bulunmaya teşvik etmeleri, kütüphanelerimizin tozlu raflarında çürümeye terkedilmiş onbinlerce yazmanın gün ışığına çıkarılmasında pay sahibi olmaya yönlendirmeleri, onların üzerine îfası vâcib bir borç değil midir?

Bırakalım "parlaklıklar" onların olsun
!

Osmanlı''yı, Osmanlı''dan tevarüs ettiğimiz ilim ve siyaset mirasını değerlendirebilmek, muhafazasına ya da terkine karar vereceğimiz şeyleri tesbit ve tayin edebilmek için, evvelemirde bu mirası bilmek ve anlamak zorundayız. Mahiyetini, muhtevasını bilmediğimiz, anlamadığımız şeyler hakkında konuşamayız çünkü!

Peki bu mirası nasıl bilebilir, nasıl anlayabiliriz? Eldeki kitabiyâtın fevkalâde yetersiz olduğu erbâbının ma''lûmu! Kırık dökük sadeleştirmelerle, birkaç fedakâr insanın yaptığı neşirlerle veya Batı dillerinden yapılmış çevirilerle Osmanlı ilim geleneğini anlamak zilletine düçar olanları adamdan saymak, esasen adam olmayanların tercih edecekleri bir yol.

Tevarüs ettiğimiz ilim geleneğinin dili: Arapça, Farsça ve Osmanlıca! Eldeki kitabiyâtın kâhir ekseriyeti ise yazmalar halinde! O halde bu yazmalara ulaş(a)mayan, bu yazmaların dilini oku(ya)mayan, okusa bile köklü eğitim al(a)madığı için bu eserlerde inşâ edilen ilimlere vâkıf ol(a)mayan kimselerin söylediklerini, yazdıklarını nasıl ciddiye alabilir, bu içi boş iddialardan hareketle kendi ilim geleneğimiz hakkındaki aşağılayıcı, küçültücü, yok sayıcı yargılara nasıl bir kıymet atfedebiliriz?!!

İşte bu sebeplere binaendir ki İlahiyat Fakültelerinde görev yapan hocalarımızın, genç yaşlı akademisyenlerimizin üzerine büyük bir vazife terettüb etmektedir. Onlar –şayet isterlerse– bu bilgisizlik çukurunu gayretleriyle, azimleriyle doldurabilirler, bu toprakların çocuklarına mâzileri hakkında pekâlâ işe yarar birşeyler söyleyebilirler, övünmeyi değil öğrenmeyi, yermeyi değil anlamayı onlara öğretebilir, ayaklarımızı tarihin omuzlarına basmadıkça kendilerine onurlu bir gelecek bırakamayacağımız hakikatini çocuklarımıza telkin ve tebliğ edebilirler.

Nereden başlamalı?

Aşmak zorunda olduğumuz iki temel sorun var: Birincisi psikolojik eziklik, ikincisi bilgisizlik.

Psikolojik eziklik, kasd-ı mahsûsla beslenen ve bu toprağın çocuklarının adam gibi işler yapmasını engelleyen acı verici bir durum... Kendisine güvenmeyen, "Ben Hakikatim" demeyi beceremeyen insanların yola çıkmaları, zahmete girmeleri zor, hem de çok zor... Bilgisizliğe gelince, ilmi mirasımızın saklandığı mahfazaların kapaklarını açmalı, neyimiz var neyimiz yok önce bunu bilmeliyiz. Bunun için de bu mirasın dilini, üslûbunu ve hepsinden önemlisi mantığını kavramak ve çocuklarımıza kavratmak zorundayız.

Sakın kimse bu işler için geç kaldığımızı söylemeye kalkışmasın; zira –İsmet Özel''in gayet isabetle söylediği gibi– bizler zaten dünyaya geç kalmış olarak geldik! Geç kalmışlığımız, psikolojik ezilmişliğimize gerekçe teşkil etmemeli, bilakis geç kalmışlığımızı bir avantaj olarak görmeliyiz. Çünkü geç kalmışlığımızın bilincine vararak ezilmişliğimizin/ezikliğimizin ve dahî bilgisizliğimizin farkına varabiliriz.

25 yıl önce
Kendimizi bulmalıyız, aramakta geç kalmış olsak bile!
Somali, "merhamet çağrısı" ve TVNET..
Dijital emperyalizm çağı: Ağ’lardan icat kaoslar ve Mutlak Sahte’nin zaferi!
İş Birliği'nden İslam Birliği'ne
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor