|
Mehmed Âkif"in oğlu Tahir Bey merhûmun ardından...

Hep söylerim, insanlar gibi kitapların da kaderi vardır. Bir Kur''an Şâiri: Mehmed Âkif ve Kur''an Meâli adıyla uzun süreden beri üzerinde çalıştığım eser neredeyse yayıma hazır hâle gelmişti ve bu eseri, Âkif''in 63. vefat yıldönümü olan 27 Aralık 1999 tarihine yetiştirebileceğimi umuyordum. Fakat umduğum gibi olmadı, olamadı...

Hal böyle olunca, teselli kabilinden kitabın bazı bölümlerini Tarih ve Düşünce, Yedi İklim, Dergâh gibi dergilerde yayımlayarak, elimdeki diğer bilgileri ise Yeni Şafak''ta okurlarla ya da anma toplantılarında dinleyicilerle paylaşarak bu vefat yıldönümüne karınca kararınca katkıda bulunmaya çalıştım...

Aylar geçti; kitaba son noktayı koymayı yine beceremedim... Vesikalar çoğalıyor, okunması, incelenmesi gereken belgeler her geçen gün artıyordu... Sözgelimi bu süre içerisinde Âkif''in kaleminden çıkmış olduğunu tesbit ettiğim ayet çevirilerinin sayısı 500''ü aşmıştı. (Dergâh dergisinin okurları, Aralık 1999 sayısında yayımladığım listede sadece 168 ayet çevirisinin bulunduğunu hatırlayacaklardır.)

Bu arada güzel tesadüfler de vukû bulmadı değil... Âkif''in torunlarının varlığından haberdar olmuş; hatta iki çocuğunun (kızı Suad Hanım''la oğlu Tahir Bey''in) hayatta bulunduklarını da öğrenmiştim. Yeni Şafak yazıları, Âkif ailesinin hayırhah komşularından Tamer Bilge Bey''le tanışmama yol açmış ve açıklığa kavuşturmakta zorlandığım birçok ayrıntıyı, sayesinde yerli yerine koyabilmiştim. Nitekim Âkif''in çocuklarının ve torunlarının tam listesini Tamer Bey''den istifadeyle ikmâl etmiş; meraklı okur ve araştırmacıların kendi ellerindeki bir kısmı yanlış bilgileri tashih edebilmeleri, doğru olanları da güncelleyebilmeleri için zaman zaman tesbitlerimi bu köşeden aktarmıştım.

14 Ocak 2000 tarihinde Âkif merhûmun kızı Suad Hanım''ın hastahaneye kaldırıldığını; 29 Şubat 2000 tarihinde ise, rahmet-i Rahman''a kavuştuğunu yazmıştım. Oğlu Tahir Bey''in ise ağırlaşarak hastahaneye kaldırıldığını haber verişimin (7 Nisan 2000 Cuma) üzerinden çok değil, tam 5 gün geçtikten sonra, bugün (12 Nisan 2000 Çarşamba) kendisinin sabah 00.7 sularında vefat ettiğini öğrendim. Yarın da Bağlarbaşı''nda İlahiyat Fakültesi''nin bahçesindeki camiide İkindi namazını müteakiben merhûmun cenaze namazı kılınacak...

Bazı dostlara bu haberi vermek vazifesini ifa ettikten sonra -sizlerin ancak Cuma günü okuyabileceğiniz- bu yazıyı yazmak için, üzerinde çalışmakta olduğum Âkif dosyasını bir kenara koydum.

Şimdi Âkif''in hayattaki tek oğlunun vefatı münasebetiyle birşeyler yazmak zorundayım... Aramızın zaten uzun süredir açık olduğu keyfim iyiden iyiye beni terketmiş iken ne yazabilirim, neler söyleyebilirim pek bilemiyorum.

Onları tam bulmuşken, yine kaybettik... Bize babalarını anlatabilmeleri artık mümkün değil... Hoş bugüne kadar pek de soran olmamıştı ya...

Oğlu Emin''in hüzünlü hikâyesiyle ilgili iyi-kötü bazı anektodların varlığının aksine, kaynaklar Tahir Bey hakkında tamamiyle suskun... Fevkalâde ürkek ve çekingen olduğunu duyduğum Tahir Bey, kimseyle fotoğraf çektirmemiş, fotoğrafının çekilmesine de hiç müsaade etmemiş... 8 Nisan tarihli Yeni Şafak''ta yayımlanan hasta yatağında çekilmiş fotoğrafı da elimizdeki nadir görüntülerden biri...

Bir de çocukluk fotoğrafı var; babası Âkif ile ağabeyi Emin Bey''le birlikte çektirdikleri... muhtemelen 13-15 yaşlarında... gözlüklü, kısa pantolonlu, temiz giyinmiş, tombulca bir çocuk...

Sessiz ve içine kapanık, o denli de ürkek ve çekingen biri olan Tahir Bey''e talih de oyununu oynamış ve bu fotoğraftaki sevimli çocuğun ona ait olduğu hiç ama hiç bilinememiş... Bunun nedeni de ilk kez Mithat Cemal Kuntay gibi bir otorite tarafından 1939''da yayımlanan bu fotoğrafın altında şu satırların yer alması: "Mehmet Âkif ve torunları; Ömer Rıza''nın çocukları."

60 senedir bu fotoğraf bu altyazıyla birlikte -hem de defalarca- yayımlanmış ve Âkif merhûmun, değil damadı Ömer Rıza Doğrul''dan, hiçbir çocuğundan erkek torunu olmadığı nedense hiç kimsenin aklına gelmemiştir. (Ömer Rıza Doğrul''un Bülend adında bir erkek çocuğu dünyaya gelmiş ise de bebekken vefat etmiştir.)

Tahir Bey, Ayten Hanım''la (doğ. 1945) evliydi ve hiç çocuğu olmamıştı; Allah''tan kendisine rahmet yakınlarına başsağlığı dilerim.

Not I: Suâd hanımın cenazesinde sayılı birkaç kişiydik. (Mehmet Doğan ve Ahmet Fidan beyler tâ kalkıp Ankara''dan gelmişlerdi.) Bu ülkenin çocukları, bari bu sefer hatır-bilmezlik etmeseler!

Not II: Geçenlerde bir dergide, kendisini çocuk yaşlarımdan tanıdığım bir gazeteci-yazarın -çünkü aynı mahallenin sâkinleriydik- bir yazısı gözüme ilişti; orada bir vesileyle dedesinden söz ediyordu... Fakat ne ilginçtir ki Âkif''in o çok sevip saydığı hâfızlık hocasından söz ettiğinin farkında bile değildi.

Ne yapalım, bu işler böyle...

Not III: Bu yazı, 14 Nisan 2000 Cuma günü, ilgililerinin ihmali sebebiyle Ahmed Rıdvan adıyla yayımlanmıştı ve yazı, "İnsanlar gibi kitapların da kaderi vardır" diye başlıyordu. Şimdi şöyle de demek gerekiyor: "Kitaplar gibi köşeyazılarının da kaderi vardır."

24 yıl önce
Mehmed Âkif"in oğlu Tahir Bey merhûmun ardından...
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’